Kraliçe’den sonra Birleşik Krallık nereye?
İngiltere Kraliçesi 2.Elizabeth, İngiltere’nin yeni başbakanı olmaya hazırlanan Elizabeth Truss’ı Balmoral’de kabul ederek Kraliçe olarak son görevini de ifa ettikten iki gün sonra 8 Eylül’de hayata veda etti. İngiltere halkının 70 yıllık kraliçesiyle vedalaşması 11 gün sürdü. Bu 11 günde yaşananları ve önceki günkü cenaze törenini uzaktan izlerken bunun yalnızca Kraliçe Elizabeth ile bir vedalaşma olmadığını hissettim. Hızla değişen bir dünyada kendi değerlerini korumaya özen göstermiş olan müstesna bir insanla vedalaştığının farkındaydı sanki sokağa dökülen insanlar.
Babası Kral 6. George’un ani ölümü sonrasında 23 yaşında tahta çıkan ve 70 yıl Birleşik Krallık Kraliçesi olarak görev yapan 2. Elizabeth’e ölümü sonrasında gösterilen muazzam ilgi cenazesinin kaldırıldığı gün doruğa çıktı. Genç bir kadın olarak tahta çıkarken dini geleneklere uyularak bütün vücudu Kilise tarafından kutsanmış bir suyla yıkanan Elizabeth’in Kilise’den almış olduğu yetki meşruiyetinin ayrılmaz bir parçasıydı kuşkusuz ama Elizabeth, kendisi için asıl önemli olanın halkın güvenini kazanmak olduğunu bildiği için bugün bu ilgiyi gördü. Dünyanın hızla değiştiği, bütün değerlerin erozyona uğradığı, Boris Johnson gibi bir tipin başbakan olabildiği bir dönemde kendi değerlerini korumayı başardığı için halkın geniş bir kesiminin sevgisini kazanmıştı Elizabeth.
1970’lere geri mi dönüldü?
Ben 1973-75 yıllarında öğrenci olarak İngiltere’deydim. Bir zamanlar dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğun mirasçısı olan Birleşik Krallık’ta işler hiç de iyi gitmiyordu. OPEC’in petrol fiyatlarını sıçratması Batı dünyasını fena sarsmış, İngiltere ve ABD’de, bugün olduğu gibi enflasyon paniği başlamıştı. İngiltere’de iktidarda olan İşçi Partisi sendikaların talepleri karşısında bocalıyordu. İskoçya bu ortamda Birleşik Krallık’tan ayrılmak için fırsat kolluyordu.
Bayan Thatcher işte bu ortamda, yükselen neo-liberal dalganın savunucusu olarak kendini ortaya attı, büyük bir seçim zaferi kazandı ve Muhafazakar Parti’nin zafer yılları başlamış oldu.
Truss Thatcher olabilir mi?
Şimdi bugün gelinen noktada, Boris Johnson’un 2019’da Brexit kartını oynayarak iktidara taşıdığı Muhafazakar Parti hala iktidarda ama Boris Johnson’un yerini alan yeni başbakan Liz Truss’ın neler yapmaya çalışacağı merak konusu olmaya devam ediyor.
Kimi yorumculara göre yeni başbakan Truss yeni bir Thatcher rüzgarı estirmek hevesinde ama bugünün ortamında yapabilecekleri çok sınırlı. Ukrayna’ya saldıran Rusya’nın Batı ülkelerine karşı uyguladığı petrol ve gaz kısıtlamaları 1973’deki OPEC zamlarını aratmıyor. ABD, İngiltere ve Avrupa ülkeleri hızla yükselen enflasyon nedeniyle faizleri yükseltmek ihtiyacında ama bunu yaparken ekonomilerini resesyona sokma riskini de büyütmüş oluyorlar.
İngiltere’de hanehalkının enerji faturasının üçe katlanmasına yol açacak olan zamların yaygın tepkiye neden olabileceği öngörülüyor. İşizliği artıracak bir resesyona girilmesi halinde ağırlaşan bir borç yükü altındaki hanehalkanın daha da zorlanacağı belirtiliyor. Böyle bir ortamda ekonomideki eşitizliği büyütecek adımların atılması halinde Truss hükümetinin çok zor durumda kalacağı belirtiliyor.
Kral Charles’ı neler bekliyor?
Truss hükümetinin performansı başbakana yetki veren Kral’ı da yakından ilgilendiriyor kuşkusuz ama bunun dışında 3. Charles’ı meşgul edecek iki önemli konu daha var.
Kraliçe Elizabeth’in ölümü sonrasında oluşacak ortamın Birleşik Krallığın geleceğini nasıl etkileyeceği de merakla bekleniyor. Ünlü tarihçi Timothy Garton Ash, öncelike İskoçya’nın Avrupa Birliği’ne yeniden katılmak için Birleşik Krallık’dan ayrılmasının söz konusu olabileciğini yazıyor. Ona göre Kuzey İrlanda’nın Avrupa Birliği’ne yakınlaşmak için İrlanda Cumhuriyeti’ye yaklaşması da beklenebilir.
Öte yandan Kraliçe Elizabeth’in devlet başkanı olarak kabul edildiği 14 İngiliz Milletler Topluluğu ülkesinde de, yeni kralın annesinin yerine geçmesinin sorgulanabileceği belirtiliyor. Garton Ash, konuya aşina bir uzmanın iddiasına dayanarak, bu ülkelerin cumhuriyet ilan ederek topluluktan ayrılmalarının yolu açılırsa söz konusu 14 ülkenin de bu yola girebileceğini belirtiyor.
Uzun süren bir bekleyişten sonra annesinin ölümü üzerine 74 yaşında tahta geçen ve 3. Charles olarak anılacak olan yeni kralın işinin hiç de kolay olmayacağı anlaşılıyor.