Koyun değil, insan olduğumuzu unutmamalıyız
Aziz Nesin, “ Her koyun kendi bacağından asılır; ama insanlar koyun değildir; biraz da birbirlerinin bacaklarından asılır” derdi.
İnsanlar bugüne kadar hiç görmedikleri bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor; tam da birbirleriyle dayanışmayı artıracakları yerde, ayrışmayı, kapanmayı, kendi güncel çıkarlarını insanlığın ortak çıkarlarının önüne koyarak içinde bulunduğumuz krizi derinleştiriyor. İnsanların “koyun olmadıklarını” unutmaları büyük tehlike.
Tarihin derinliklerine gömüldü
Tarihçi Eric Hobsbawm yaşanan bu süreci değerlendirirken, “20. asır geride kaldı; fakat 21. asırda nasıl yaşayacağımızı henüz öğrenmiş değiliz ya da en azından bu asra uygun şekilde düşünmeyi bilmiyoruz. Bu sorunu aşmak göründüğü kadar zor olmamalı, zira geçen asırda ekonomiye ve siyasete hakim olan temel fikir tarihin derinliklerine gömülüp gitmiş durumda. Bu fikir, modern sınai ekonomi ve bütün ekonomileri, taban tabana zıt iki ekonomi bağlamında -sosyalizm ve kapitalizm- düşünce biçimiydi” diyordu “serbest piyasa ekonomisinin miadı doldu” diyordu makalesinde.
Makale Guardian gazetesinde çıkmış, Radikal gazetesi 12 Nisan 2009’da yayımlanmıştı.
Hobsbawm’ın makalesinin yayımlandığı günlerde, ulaştığımız yüzyılda oluşmakta olan “zamanın ruhunu” nasıl anlayacağımız, önde gelen entelektüellerin sorunu olmuştu.
Zamanının ruhunu doğru okuyarak, değer yaratma zincirinde doğru konumlanma yapabilmek için önemli araçlardan birinin “kuram” olduğunu ünlü astrofizikçi Stephan Hawking Karadelikler ve Bebek Evrenler kitabında dillendirdi: “Kuram olmaksızın evrenin nesinin gerçek olduğunu ayırt edemeyiz!”
Rennan Pekünlü de popüler bilim dergisindeki yazısında, varsayımlarla oluşturulan “modeller tarihseldir; kalıcı değildir” diye uyarıyor; varsayımlarımızı sorgulayarak yeni zihni modeller oluşturmamız gerektiğini anımsatıyordu.
Jean-Paul Fitoussi de günümüzde yaşanan krizlerin “sıra dışı” özelliklerine değinerek; çünkü yaşanmakta olan kriz “Bir anlayış ve enformasyon krizidir. Finansal piyasalarda ne olup bittiğini anladığımıza emin değilim” diyordu.
En az 15 yıl önce yazıya dökülerek belgelenmiş düşünceleri bugün neden anımsatıyoruz?
Kendimizi abartmamalıyız
Bazı insanlarımızın arka plan sorgulaması yapmadan,” kerameti kendinde bulan” tavrı çok ileri götürdüklerini; önemli bir çoğunluğunun da şişirilmiş egolarının kör kuyularına düştüklerini gözlüyoruz.
Yaptığı işi önemsediğim, ama kendine biçtiği değeri abartmasını tehlikeli bulduğum başarılı bir insanımız, “Felsefi konuları yazmanın tehlikeli yanı yok” diyordu. Katılmadığı düşünceleri en sert sözcüklerle eleştirdiğinin, slogan ve popülist söylemi benimsediğinin farkında bile değildi. Önerdiği dilin, siyasetten ekonomiye yaygınlığının çözüm üretmediğini düşünme zahmetine katlanmamıştı.
Fitoussi’nin uyardığı da tam bu konu: Yaşadığımız sıra dışı kriz, sayıları ve görselleri alt alta sıralamaktan, içeriklerini doldurmadan bir dizi kavramı arka arkaya aktarmaktan besleniyor. Nusret Hızır Hoca’nın altını çizdiği gibi, insanlarımız felsefesiz iş yapabilir mi, elbet ki yapabilir; ama tam, temiz ve doğru iş yapamaz. Unutulan ve görmezden gelinen temel sorun bu.
Anlayışımızı geliştirmenin, enformasyonu net bilgiye dönüştürmenin, etkin koordinasyonla kaynak kullanma verimini artırmanın, odaklanarak yaratmak istediğimiz sonuçlara ulaşmanın en etkili yolu yaptığımız işle ilgili felsefemizin olmasından, varsayımları sürekli sorgulanan kuramlara sahip olmaktan, model ve metotlarla işlerimize odaklanmaktan geçiyor.
Felsefeyi, kuramı, modeli, metodu, analiz yapabilme gücünü içselleştirmemiş insan işini tam ve doğru sorgulayabilir mi?
Sorgulayamaz… Kulağa hoş gelen sloganların peşine düşer. Çözüm üretecek yerde, beğenmediğine küfredenlerin çıkmaz sokağına dalar. Sindirilebilir içerikle popüler olmanın dayanılmaz cazibesindeki şark kurnazlıklarını besler. Yaşamın bir kolektif çaba olduğunu unutarak, sadece kendini övenlerin dalkavukluğunun çöplüklerinde kokuşur.
Krizi aşmanın bileşenleri
Bütün insanlığın yaşadığı, ülkemizde ise kendine özgü özellikleri olan krizi aşmanın iki bileşeni var: Birincisi, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik becerilerimizi, ikincisi de sosyal becerilerimizi küresel eleklerin üstünde kalacak düzeylere çıkarma.
Felsefeyi önemsemeyen, kuramı küçümseyen, modeli ve metotla ilgilenmeyen insanlarımıza şu soruyu yöneltelim: Sosyal becerileri geliştirmeden ülkeyi kaliteli yönetmek ve yaratmak istediği sonuca taşımak mümkün müdür?
“Yüksek düzeyde öz düzenleme” konuşa kafa yormadan “kendimize fren koyma ilkesini” hayata taşıyabilir miyiz? Erdemli olmanın bu temel ilkesine uyum sadakati gösterebilir miyiz?
“Öğrenme ve anlama güdüsünü” canlı, diri ve güçlü tutmadan yirmi birinci asrın yarattığı zamanın ruhunu kavrayabilir miyiz?
“Yoğun iletişim ve etkileşim” içinde olmadan, toplumsal güç yaratarak sorunları çözme iradesi gösterebilir miyiz?
“Ortak çalışma dinamiklerini kavramadan” kitlelerin gücünü maddi ve kültürel zenginlik üretime aktarabilir miyiz?
“Rol bilincini geliştirmeden” aşırı ve noksan değerlendirme tuzaklarını aşabilir; “sosyal mesafeleri” gerektiği gibi ayarlayabilir miyiz?
“Vazgeçilmez ideale ve yaratmak istediğimiz sonuca” kilitlenmeden, kaynakları etkin ve verimli değerlendirebilir miyiz?
“Sistem algısını geliştirmeden” ekosistemlerin asalak unsurlarını tasfiye ederek, geliştirici unsurlarını besleyerek toplumun refahına katkı yapabilir miyiz?
“Proje-odaklı iş yapma becerilerini geliştirmeden” çağımızın hızlı değişmelerinin yarattığı “asimetrik ilişkileri” dengeleyebilir miyiz?
“Yüzleşme özgüveni ve hata kültürünü” geliştirmeden, işlerimizi yerelden küresele taşıyarak, uluslararası toplumun saygın üyelerinden biri olma konumuna erişebilir miyiz?
Koyun değil, insan olduğumuzu unutmamalıyız. Büyük değişim ve dönüşümün farklı bağlantılar, değişik iletişim-etkileşim biçimleri, rekabet biçimleri ve işbirliği ihtiyaçlarını net olarak belirlemeliyiz. Kolay sindirilebilir içerik yerine, yeni adlandırmaların, kavramsallaştırmaların ve düşüncelerin izini sürerek yaşadığımız asrın karmaşasını kavrayışa dönüştürmeliyiz.
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.