Köylülükten çıkış

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

SSCB değişik bir dünya idi. Sonuçta hem başarısız oldu –içe doğru çöktü, savaşla veya dışsal bir nedenle değil- hem de sosyalizm fikriyle özdeşleştirmeye çalıştığı model tarihe karıştı. Döke saça kullandığı kaynaklar ve insanlar oldu. Buna karşın önemli başarıları vardı ve belki de bu nedenle çözülüşü zaman aldı. Ancak kabul etmek gerekir ki muazzam doğal kaynaklarına rağmen karşı karşıya kaldığı kısıtlar da oldukça bağlayıcıydı. Bu kadar çok etnik grubun ve dilsel, kültürel çeşitliliğin olduğu devasa bir coğrafyada homojenleştirme girişiminin tutma olasılığı düşüktü. Dolayısıyla sorun ideolojik olmaktan veya “Homo Sovieticus’un” yaratılamamasından veya kaçınılmaz bürokratikleşmeden çok sistemin bir noktadan sonra işlememesindedir. Bu tip bir sistem olağandışı koşulların sistemidir ve normalleşememektedir. Hiçbir toplum sürekli kontrol altında tutulamaz ve sürekli yarışta olamaz. Ekonomik ve teknolojik olarak geride kaldı ve meseleyi çözmek için Hruşçov’dan beri denemeye çalıştığı reformlar ya yarım kaldı ya da geç geldi. Gri tonları yoktu ve sonunda gri alana girilince hızla çözüldü.

Stalin-Preobrazhensky Modeli diyebileceğimiz büyüme/kalkınma/sanayileşme modeli hakkında test edilebilir bir çerçevenin oluştuğunu veya aslında çok eskiden oluşmuş bir çerçevenin geçerliliğinin test edilebilmesinin mümkün hale geldiğini söyleyebiliriz. Çeşitli yan hipotezler de test edilebilir hale geldiler. Basit bir “iktisatçı avadanlığı” kavramıyla bakmak mümkündür. Mümkündür ama ne kadar doğrudur? Dönüp dolaşıp Naum Jasny’de soluğu alır mıyız? Yani ilk yapılan şey tarımdaki fazla nüfusu zorla eksilterek dengeyi sağlamak mıdır? Stalin’in birinci işi o zamanın tabiriyle ekonomide “materyal balansı” sağlamak mıydı? Bu kadar basit olmamalı.  

Basit “iktisatçı avadanlığı” kavramı hangisi? Rusya’nın köylü sorunu sistemden bağımsız olarak bir toprak/işgücü oranı sorunuydu. İkinci Serfliğe bu oranın yüksekliği yol açmıştı. Araziler genişti ve toprak bol faktördü. İşgücü kıt idi. Bu durumda tarımda reel ücretlerin yükselmesi ve toprak sahibi soyluların arazilerinde çalışacak köylü bulabilmek için birbirleriyle yarışmaları kaçınılmazdı. Çözüm olarak Çarlık toprak sahibi aristokrasiyle el ele verip 200 yıla yayılan bir sürede –1500-1700 arası- çeşitli kararnamelerle Rus köylüsünü serfleştirdi. Sistemden bağımsız bir sorundur çünkü ne 1500'lerde ne de 1920'lerde bu sorunu çözebilecek bir tarım devrimi teknolojisi bulmak mümkündü. Bazı iyileştirmeler elbette yapılabilirdi ve zaten Rus tarımında verimlilik 1885-1913 arası artmıştı. Ama yetmiyordu.

Üç asırdan fazla bir süre geçtikten sonra bu sefer de tam tersine işgücünün toprağa göre fazla bol olması sorun olmuştu. Nüfus artışı toprak/işgücü oranını 350 senede tersine çevirmişti. Serfliğin 1861’de sona erdirilmesi toprak/işgücü oranındaki eğilimi yeniden ters yüz etmeye yetmedi. Stolypin’in başarısız reformu da tarımı piyasaya açarak büyük kapitalist çiftlikler yaratıp hem ölçek sorununu hem de fazla nüfus sorununu çözmeye yönelikti. Bu bağlamda Stalin dönemi kolektivizasyonunun “yeniden İkinci Serflik” olarak yorumlandığı olmuştur. Ancak toprak/işgücü oranı tersine döndüğü için kolektivizasyon aksi yönde bir sürece yol açtı ve tarımsal nüfus açlık, İkinci Dünya Savaşı ve kentlere göçlerle ciddi oranda azaldı. Esasen “yeniden İkinci Serflik” adlandırması sadece zorla kolektif çiftliklere doldurulan köylüler açısından geçerli bir benzetme olabilir ki 1933’te köylülüğün yüzde 67’si kolektif çiftliklerde çalışıyordu ve tarımsal üretimin yüzde 85’ini gerçekleştiriyordu. Daha genel bakılınca bu adlandırma yanlış bir adlandırma olarak görülebilir çünkü amaç tarımsal işgücü eksikliğinden dolayı köylüleri zorla kırlarda tutmak değildi. Tam tersine Stalin dönemi tarımsal fazla nüfusu/işgücünü eritti. 1950’de 1928’e göre 17 milyon daha az insan tarımsal alanlarda yaşıyordu. Kentlerin nüfusu artarken tarımsal nüfus azaldı. Nitekim 1928-1940 arası 25 milyon kişinin kırdan kente göç ettiği ve 10 milyon köylünün de açlıktan öldüğü tahmin ediliyor. Nazi istilasının muhtemelen 27 milyon ölüme neden olduğu artık genel kabul görüyor. II. Dünya Savaşı sonrası nüfus artışı etkisini sadece kentlerde gösterdiği, kırda azalan nüfusun eski seviyesine geri gelmediği de biliniyor.

Tarımda işgücü fazlasının 1928’e göre ciddi oranda erimiş olmasına rağmen Hruşçov “bakir arazilere açılma” hamlesini –başarısız bir hamle- başlatmıştı çünkü bir taraftan da makineleşme, tarımda işgücü/hâsıla oranını düşüren ve işçi başına verimliliği artıran teknolojik ilerleme yaşanıyordu. Azalan kırsal nüfus bile yeni teknolojide nispeten fazla kalıyordu ve toprak/işgücü oranı yine düşüktü. Hızlandırılmış sanayi devrimi yaşamasına rağmen SSCB uzun süre Çarlık Rusya’sından devraldığı tarımsal fazla nüfus sorunuyla yaşadı. Bir başka deyişle SSCB bile uzun süre “fazla köylü” kaldı. Hem de süper sanayileşmeye rağmen bu böyle oldu.

Nasıl? Korumacı bir dünya denilen 1930'ların dünyasında değişik olaylar da cereyan edebiliyordu. Davies, Harrison & Wheatcroft bize meşhur Magnitogorsk'un U.S. Steel Corporation’un Gary-Indiana tesisleri üzerinden modellendiğini bildiriyor. 1930'larda Freyn Engineering-Chicago ve McKee-Ohio'nun SSCB'ye mühendislik danışmanlığı yapmasına izin verilmişti. ABD'li mühendisler Sovyet mühendisleri eğittiler ve teknoloji transferine de müsaade edildi. Sıfırdan kurulan Magnitogorsk'da 1939 nüfusu 145,870 kişiydi. Gigantomania, Magnitogorsk etkisi veya hızlı sanayileşme çarpanı diyebiliriz. Buna rağmen “fazla köylülük” yok olmadı. Hızlı sanayileşme başarıldı ama sadece 30 yıl için; sonra takım tezgâhları eskidi, yatırılmış sermaye değer kaybetti, teknolojik ömrünün sonuna geldi ve yenilenemedi.

Demek ki ara ara elde edilen önemli başarılara rağmen sanayileşmiş Asya yaratmak, Batı’nın 200 yılını on yıla sığdırmak kolay değilmiş. SSCB başaramadı. Başaramadı ama kalıcı kazanımlar elde etti; eğitimli insan kaynağı gibi. Çin 45 yıldır başka yoldan deniyor ve diğer Uzak Asya takip ediyor. Deng Xiao Ping’in süper-Buharinciliğiyle çıkılan yolun sonunda ne olacak diye merak etmemek mümkün değil.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Cumhuriyet ve özgürlük 19 Kasım 2024
Trump 12 Kasım 2024
Geçmişe bir yolculuk 29 Ekim 2024
Laiklik ve sekülarizm 15 Ekim 2024
Devrimlerin devrimi 01 Ekim 2024
Bir kez daha sekülarizm 24 Eylül 2024
Georges Sorel ve ötesi 17 Eylül 2024