Koronaviruse karşı ekonomik tedbir önerileri
Ezberlerin bozulduğu, şaşkınlıkların tavan yaptığı, çaresizliklerin yaşandığı bir dönemdeyiz.
Koronavirus belası, dünyanın 150’ye yakın ülkesini sarmalamış, kimilerini de kasıp kavurur hale gelmiş. Çin’den başlayarak tüm dünyaya yayılan bu virüs, şimdi artık Avrupa’yı mesken tutmuş durumda. İtalya’yı merkez üssü haline getirmiş, oradan Fransa’ya, İspanya’ya, İngiltere’ye yayılmış gidiyor. Doğal olarak Amerika Kıtası da bu beladan nasibini almış görünüyor.
Türkiye’de bu ayın başından itibaren korona vakasıyla tanıştı. 1, 6, 18 derken 47’ye ulaşan vaka yaşandı. Daha da yaşanacağı ve hatta ölümlerin beklendiği anlaşılıyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın güven veren duruşu ve cansiperane tavrı kamuoyunda takdir görüyor. Toplumun daha az telaşlı ve hatta sakin hali de bu sınavı daha ucuz atlatabileceğimizin işaretlerini veriyor.
Bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da ekonominin kanunları işliyor.
Koronavirüsün ekonomiyi vurduğu ve vurmaya devam edeceği anlaşılıyor.
Asya Kalkınma Bankası; virüsün küresel ekonomiye olumsuz etkisini 3 ayrı senaryo ile hesaplamış. Virüsün etkisi; en iyi senaryoya göre 2 ayda kaybolursa yaklaşık 77 milyar dolar, en kötü senaryoya göre de 6 ayda kaybolursa yaklaşık 347 milyar dolar kayıp olarak hesaplanmış.
Ekonomide akımlar veya ilişkiler karşılıklıdır. Şöyle ki; biri gelir veya hasılat elde edince işlem yaptığı karşı taraf gider veya harcama yapmış demektir. Gelir veya hasılatın tamamı harcanmazsa bir tasarruf ortaya çıkmış ve servete dönüşmüş demektir.
Bu akımlar ne yazık ki küresel ölçekte olup etkileri çok daha ağır ve fazla.
Örneğin; dünya devi Apple sadece Çin’deki işyerlerini açık bırakıp diğer tüm birimlerini kapatırsa bunun yaratacağı etkiyi düşünün. Aynı şekilde THY gibi dev havayolu şirketleri önemli destinasyonlarını iptal ederse bunun da her türlü etkisini göz önüne getirin.
Dolayısıyla ekonomide ilişkiler domino etkisi yapan bir niteliğe sahip. Şöyle ki;
- Her şeyden önce insanlar çarşıya pazara çıkamıyor,
- Buna bağlı olarak fabrika, tesis duruyor,
- Fabrika durunca veya kapanınca üretim olmuyor,
- Üretimin olmaması nedeniyle personel işten çıkarılıyor,
- İşten çıkarılan personelin geliri kayboluyor,
- Geliri olmayan veya işsiz kalan harcama yapamıyor,
- Harcama yapamayan da kısır döngünün ağırlaşmasına ve sıklaşmasına yol açıyor.
Bu sarmal, hem mal üreten fabrikalar için söz konusu ve hem de turizm gibi hizmet üretiminde söz konusu.
Geliri olmayan, nakit girişi kalmayan firma nasıl çalışanlarının gelir vergisini ve SGK primlerini ödeyecek? Dolayısıyla maliyeye nasıl vergisini yatıracak? Hele de çalışanın işine son verirse kuruyan kaynak dolayısıyla nasıl vergi toplanacak?
Bu durumda; devletin mevcut gelir vergisi stopajlarını, SGK primlerini, aylık KDV ödemelerini ertelemesi elzem hale geliyor. Bugün yarın Cumhurbaşkanı’nın açıklaması bekleniyor.
Daha da önemlisi, çok daha vahim hale gelmeden özellikle işsizliği yumuşatmanın yollarını aramak, örneğin vergi ve SGK primlerinde indirim yapmak ya da işsiz kalanlara işsizlik fonundan ücretlerini ödemek gerekiyor.
Aynı şekilde mevcut vergi tahsilatında yaşanan olağanüstü sıkıntı dolayısıyla vergide yeniden bir yapılandırma ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Zira firmalar ya da işletmeler Maliye için altın yumurtlayan tavuk gibidir. Altın yumurtlayan tavuğu kesmemek ve yaşatmak gerekiyor.
Hatta bankaların da piyasaya likidite vermesinin ve maliyetleri daha da düşürmesinin üzerinde durulmalı.
Sözün özü; ekonomide krizler aynı zamanda fırsattır, ancak bu kriz tüm dünyayı aynı yönde olumsuz etkilediği için fırsat gibi düşünmek yerine sorumlu davranmak ve yükü paylaşmak zamanıdır.