Koronavirüs, mücbir sebep, Gelir Vergisi beyannamelerinin ertelenmesi

Numan Emre ERGİN
Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

İlk defa Çin’de görülen yeni koronavirüs (Covid-19), ilk vakanın ülkemizde görüldüğünün resmi olarak açıklanmasıyla beraber panikle karışık bir ruh hali içinde hayatımıza girmiş oldu. Ülke gündemi artık tamamen korona virüse endekslenmiş durumda. Hatta geçen akşam bir televizyon kanalında normal yayın sırasında ekranın köşesinde, siyasi seçimler sonrasında ekranlarda gördüğümüz istatistiklere benzer şekilde, “toplam vaka sayısı, ölen sayısı, ülkemizdeki vaka sayısı” gibi rakamlar verildiğini görünce geldiğimiz hali şaşkınlıkla anlamaya çalışıyorum.

Virüsün Çin’de görüldüğü ilk zamanlarda, diğer ülkelerin Çin’le olan ticari ilişkilerinin durma noktasına gelmesiyle beraber, “Türkiye bu krizi nasıl fırsata dönüştürür?” temalı haber ve yazıları hatırlıyorum. Sonra baktık ki “birileri” bu fırsatı farklı değerlendirmiş ve virüsün ülkemizde görüldüğü ilk zamanlarda maske, kolonya, dezenfektan, un, makarna gibi maddeler fahiş fiyatlarla satılmaya başlanmıştır. Hatta korona virüs testi yapıldığı bahanesiyle dolandırıcılık ve hırsızlık ihbarları sosyal medyaya yansımış, Sağlık Bakanlığı randevu almadan test için evlere gitmediğini açıklamak ihtiyacını hissetmiştir. Bu tespitleri tarihe not düşerek yorumu siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.

Koronavirüsün dünya çapında yaygınlaşmasıyla birlikte birçok ülke içine kapanmaya başlamış, bazı ülkeler olağanüstü hal ilan etmiş, seyahat engelleri uygulanmaya, konferans, panel, toplantı ve tatil rezervasyonları iptal edilmeye başlanmış, finans piyasaları sert düşüşler yaşamış, ülkeler arası ticaret azalmış hatta bazı ülkelerle yapılan ticaret durma noktasına gelmiştir. Özetle, dünya ekonomisi ciddi bir şekilde etkilenmeye başlamıştır. Bu etkilerin derece ve sonuçlarını hep birlikte zaman içerisinde göreceğiz.

Diğer taraftan Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Covid-19’un bir “pandemik” olarak nitelendirilebileceğini, sonrasında ise ülkelerin gerekli önlemleri halinde “kontrol edilebilir bir pandemik” olduğunu açıklamıştır. Dünya Sağlık Örgütü tanımlamasına göre bir pandemik ancak şu 3 koşulu sağladığında başlamış sayılmakta: 1) Nüfusun daha önce maruz kalmadığı bir hastalığın ortaya çıkışı, 2) Hastalığa sebep olan etmenin insanlara bulaşması ve tehlikeli bir hastalığa yol açması, 3) Hastalık etmeninin insanlar arasında kolayca ve devamlı olarak yayılması.

Virüs Çin, İran ve İtalya’da ciddi sayıda ölümlere yol açmış durumda. Türkiye’de az sayıda vaka tespit edilmiş olmakla birlikte, devlet tarafından önemli ve yerinde tedbirler alınmaya başlanmış, bu kapsamda okullar tatil edilmiş ve online eğitime geçilmiş, 60 yaş üzeri kamu personeline idari izin verilmiş, bazı ülkelere iki taraflı seyahat yasağı getirilmiştir. Özel sektörde ise birçok şirket evden çalışmaya imkan tanımıştır. Alınan bu önlemlere rağmen Sağlık Bakanlığı veya diğer bir kamu otoritesi koronavirüse ilişkin olarak henüz bir “genel salgın hastalık” ilanı yapmamıştır. Alınan bu önlemler kanaatimce görülen vakaların yaygınlaşmasını ve salgına dönüşmesini önlemeye yöneliktir.

Korona virüs pandemik mi, salgın hastalık mı tartışmasını konunun uzmanlarına bırakıyor ve halihazırda gelinen durumu biraz hukuk perspektifinden değerlendirmek istiyorum. Konunun borçlar hukuku, iş hukuku, anayasa hukuku, idare hukuku gibi birçok hukuk branşını ilgilen tarafı bulunmaktadır. Bu yazımda olayın borçlar hukuku ile vergi hukukunu ilgilendiren kısmına değineceğim.

Akla ilk gelen soru korona virüs nedeniyle mücbir sebep (force major) hali oluşur mu? Bu konu, özellikle sözleşmelerin ifası açısından önem taşımaktadır. Kanunlarımızda mücbir sebebin tanımı yer almamakla birlikte doktrinde sözleşmenin yapılmasından sonra ortaya çıkan, başta öngörülmesi mümkün olmayan, tarafların kontrolü dışında gelişen ve ifa imkânsızlığına sebebiyet veren durumlar mücbir sebep olarak kabul edilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise 2017/1190 E. ve 2018/1259 K. numaralı kararında şu tanımı yapmıştır. “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.” Taraflar arasında yapılan sözleşmelerde de mücbir sebep halleri tanımlanabilmekte veya hangi hallerde mücbir sebep hükümlerinin işletileceği belirtilebilmektedir. Mücbir sebep halleri gerçekleşince sözleşme tarafları duruma göre ya borçlarını ifadan tamamen veya kısmen kurtulmakta veya tarafların edimleri yeni duruma uyarlanmakta veya sözleşme sona ermekte ya da mücbir sebep müddetince edimlerin ifası ertelenebilmektedir.

Devlet tarafından korona virüs nedeniyle genel bir salgın veya OHAL ilan edilmediğine göre genel bir mücbir sebep halinden bahsetmek için erken olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla her olayı kendi içinde değerlendirmek ve korona virüs nedeniyle içinde bulunulan durumun sözleşmedeki edimlerin ifasını etkileyip etkilemediğine bakmak gerekir. Bu kapsamda, örneğin ticaret veya seyahat engeli/kısıtlaması getirilen bir ülkeyle ticaret yapılıyorsa, sözleşmenin ifası için bu ülkelere gitmek gerekiyorsa, karantina altına alınılmışsa veya virüse maruz kalınmışsa mücbir sebep halinin kabulü gerekir. Tabi burada önemli olan yaşanan durumun borcun ifasını zorlaştırması veya ifaya engel olması.

Konuya vergi hukuku perspektifinden bakarsak, Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 13, 15 ve 17. maddeleri bize ışık tutmakta. VUK uyarınca, vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak ağır hastalıklar ve afetler mücbir sebep olarak kabul edilmekte ve mücbir sebep halinin devamı süresince vergi ödevlerine ilişkin süreler işlememekte. Korona virüsün virüse maruz kalanlar dışında genel toplum açısından ağır hastalık ve afet düzeyinde olduğunu söylemek şu an için zor. Ama korona virüs nedeniyle zor durumda bulunan ve vergisel ödevlerini yerine getiremeyen mükelleflerin VUK md. 17 uyarınca Maliye Bakanlığı’na başvurup süre istemeleri mümkündür. Diğer taraftan 2019 yılı gelir vergisi beyannamelerinin Mart ayının sonuna kadar verilmesi gerekmektedir. Diğer vergilerden farklı olarak gelir vergisini vatandaşlar bireysel olarak doldurup vermektedir. Elektronik ortamda beyanname vermek mümkün olmakla birlikte, vatandaşlar vergi dairelerine giderek de beyannamelerini vermektedirler. Vergi beyannamelerinin doldurulması için vergi memurlarının vatandaşların evlerine gidecekleri yönündeki haberler basına yansımış olsa da bu önlem salgın riski açısından kanaatimce yeterli değildir. Bu nedenle, vatandaşlarımıza vergi beyannamelerini kolaylıkla doldurabilecekleri interaktif vergi dairesini (https://ivd.gib.gov.tr/) kullanmalarını tavsiye ediyorum. Diğer taraftan, gelir vergisi beyannamelerinin verilmesi ve ödenmesi açısından ülke genelinde en azından bir aylık ertelemenin yararlı olacağı düşüncesindeyim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar