Koronavirüs bütçeyi fena halde vuracak!
Yüzyılın değil, galiba yüzyılların bir belası ile dünya karşı karşıya…
Açıkçası daha öncekilerinden çok farklı ve tüm dünyayı kasıp kavuran bir bela. Çin’in Ar-Ge ve teknoloji merkezi Wuhan kentinden çıkıp dünyanın tüm kıtalarına yayılan ve özellikle güney Avrupa’yı mesken tutan bir dert.
Adı koronavirüs…
Türkiye de 11 Mart tarihinden beri bu bela ile hızlı bir şekilde tanışmaya ve cebelleşmeye devam ediyor.
İki ana başlık veya kelime anahtar olarak karşımıza çıkıyor: sağlık ve ekonomi.
Yani sağlığın, ekonomileri ve dolayısıyla ekonomimizi bu kadar vurduğu hiç görülmüş değil. Aynı şekilde ekonomilerin de sağlık ile bu kadar iç içe olduğu bugüne kadar hiç anlaşılmış değil. Açıkçası sağlığın ekonomisi ile ekonominin sağlığı karşılıklı birbirini vurmaya devam ediyor.
Bu virüs çok ciddi ve hızlı bir şekilde ekonomimize darbe vurmaya başladı. Bundan sonrası için de umutların yerine felaket senaryoları konuşuluyor. Kaldı ki; ekonominin kanunlarının çok acımasız olduğu malum. Her şeyin ekonomisinin olduğu ve fırsatın hep var olduğu bugünlerde elde edilen fahiş kazançlar ve karaborsa ortada.
Aslında pek çok sektörün ve firmanın kepenklerini kapattığını, asgari ücrete razı insanların evine ekmek götüremeyecek noktada olduğunu biliyoruz; ama şu anda Türkiye’de en çok kazanan sektörü biliyor musunuz?
Hemen aklınıza temizlik malzemeleri, eczacılık ürünleri, ilaç ve kit malzemeleri, her türlü gıda maddeleri gelmesin.
En çok kazanan sektör GSM şirketleri! Sayısı üçü geçmeyen GSM şirketi veya şebekesi (!) sular seller gibi para kazanıyor. İnsanlarımız evinde oturmuş, iki satır bir şeyler okumak yerine ya da en yakınlarını ev telefonundan aramak yerine bu GSM şebekelerine çalışıyor. 24 saat tuşlar çalışıyor, görüntüler dolaşıyor. Dolayısıyla şebekeler de kazanıyor.
Birileri acaba bunlar için ne yapılabilir diye düşünüyor mu? Düşünmeye ve hatta bir takım tedbirler almaya cesaret bulabiliyor mu? Elbette ki “hayır”…
Aslında bu kriz dolayısıyla herkes zorda.
Ama devlet ve özellikle reel kesim çok daha fazla zorda.
Devletin sosyal devlet olarak yapmak zorunda olduğu çok şey var. Devletin; yaşlıların, yoksulların, işsizlerin, firmaların sıkıntılarını gidermek gibi çok zor görevi olduğu malum.
Açıkçası devletin şu an itibariyle kaynağa ihtiyacı var. Merkezi Hükümet sürekli kararlar alıyor ve uygulamalar yapıyor. Bunların hepsi için para lazım.
Yani devlet bütçesinde kaynak bulunması ve bu kaynağı ihtiyaç duyanlara vermesi lazım.
Şöyle ki merkezi yönetimin açıkladığı tedbirlere göre;
- Kamu kesimi emeklilerine ödenecek 1000 lira bayrak harçlığının Nisan ayı başında ödenmesi kararlaştırıldı,
- Yoksul ailelere toplamda 2 milyar lira dağıtılması planlandı,
- Sayısının 650 bin kişi olduğu söylenen en düşük aylıklı emeklilerin aylığı 1.500 liraya çıkarıldı,
- Tüm sağlık personeline en üst düzeyde ek ödeme yapılması kararlaştırıldı,
- Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı için on binlerce personel alımı uygulama geçirildi,
- Zor durumdaki firmalar için “kısa çalışma ödeneği” uygulaması başlatıldı,
Liste uzayıp gidiyor.
Ne yazık ki devletin züğürt zamanı!... Açıkçası bütçe tamtakır…
Diyoruz ki keşke;
• Her şeyden önce bütçeler “açık” vermeseydi,
• Vergi, sigorta primi afları defalarca çıkarılıp devletin en kalıcı ve büyük gelirleri erozyona uğratılmasaydı,
• “borç yiyen kesesinden yer” gerçeği kulak arkası yapılmasaydı,
• Prestij ve gösteriş yatırımları ya da harcamaları yapılmasaydı,
• Dünyadaki kuruluş amacı farklı işleyen varlık fonları Türkiye’de bu şekilde kurulmasaydı,
• Merkez Bankası’nın zor günlere ait ihtiyat ve kaynakları bu kadar hoyratça ve hızlı kullanılmasaydı,
• Söylemeden geçemeyeceğiz, KKTC Cumhurbaşkanı’nın küstah tavrı karşısında ona 72 milyon lira gönderilmeseydi de 72 bin yoksul aileye 1000 lira olarak dağıtılsaydı,
Sözün özü; Koronavirüs ile ilgili salgını durdurmada ciddi tedbirler alınıyor. İnşallah üstesinden gelinecek. Ama esas bütçe sarmalından nasıl kurtulacağımızın çarelerini aramak gerekiyor.