Korona krizinde son aşamaya gelindi; Kriz sonrası öncelikler neler olmalı?
Aşı konusunda olumlu gelişmeler var ancak her şey bitti demek için hala erken. Aralık başında CNBC’ye konuşan Aljandra Grindal isimli bir ekonomist “Sakinlik öncesi son fırtınayı henüz görmedik” diyordu. İçinde bulunduğumuz durumu çok iyi açıklayan oldukça basit bir değerlendirme. Görünen o ki; ortalık düzelmeden önce işler biraz daha kötüye gidecek. Özellikle gelecek yılın ilk 3 ayı çok önemli. Kişisel olarak da, şirketler olarak da, ülkeler olarak da önemli olan bu 3 ayı fazla yara bere almadan atlatmaya bakmanın bir yolunu bulmak. Ama daha önemlisi; pandemi bittiğinde ekonomilerin önceliği ne olacak?
Uluslararası araştırma ve strateji danışmanlık kuruluşu GlobeScan tarafından Aralık ayında 27 ülkede 28 bin kişi arasında yapılan bir araştırmada sorulmuş: “COVID-19 sonrası ekonomik toparlanma inşaa edilirken sizce öncelik ne olmalı?” Ankete katılanlara iki seçenek verilmiş: A) Ekonomiyi mümkün olduğunca çabuk normal haline getirmek B) Eşitsizlik ve iklim değişikliği gibi zorluklarla da daha iyi baş edebilmek için ekonomiyi yeniden yapılandırmak.”
Gerçekten de kritik bir soru. Herkesin pandeminin bitip, ekonomilerin normale dönmesini beklediği bir ortamda “öncelikler” in gündeme getirilmesi size erken bir tartışma olarak gelebilir ama değil COVID sonrası öncelikleri tartışmanın ve tasarlamanın tam zamanı.
Anket sonuçlarına göre 27 ülkeden 16‘sında çoğunluk, önceliğin ekonomilerin yapılandırılmasına verilmesi gerektiğini söylemiş. Ankete katılan 27 ülkenin ortalamasına göre insanların yüzde 55’i “yapılandırma” ve yüzde 45’i ise “biran önce normale dönüş” diyor. Anket düzenlenen ülkeler arasında Türkiye de var. Türkiye’de anketi yanıtlayanların yüzde 67’si yapılandırmanın öncelik olması gerektiğini düşünüyor. Anketteki sonuçların ülkelere göre dağılımları aslında bize birşeyler anlatıyor. Yapılandırma talebi yoğun olan ilk 7 ülke sırasıyla Arjantin, Brezilya, Meksika, Kenya, Nijerya, İtalya ve Türkiye. Hepsi de ekonomik olarak uzun süredir yapısal reform baskısı altında olan ekonomiler. Özellikle bu ülkelerdeki eğitimli ve genç kuşaklar daha iyi bir geleceğin inşaasından yanalar.
Bu güçlü taleplere rağmen yapılandırma adımı atılabilir mi?
Pandemi bitinceye kadar ekonomi yönetimlerini zor bir dönem bekliyor. Yılbaşında yaşadıklarımız nedeniyle artık nelerle karşılaşabileceğimizi öğrendik. Artık biliyoruz ki, sosyal mesafe ve kapanmalar başladığında büyüme duruyor. Buna karşın 2020 başında pandemi ilk patladığında birçok ülkede hızla devreye giren destek programları ne yazık ki şimdi devreye giremeyecek. Çünkü hükümetler ellerindeki imkanları ve esneklikleri çok büyük ölçüde bu yılın ilk 3 çeyreğinde kullandılar. Mesela Türkiye, bu dönemde mali gevşemeye gitti, çeşitli destek programları açıkladı. Bunların bütçeye bir yansıması oldu. Merkezi yönetim bütçesi 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde 100.7 milyar lira açık vermiş iken, 2020 yılı Ocak-Ekim döneminde 145.5 milyar açık verdi. 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde 12.4 milyar lira faiz dışı açık verilmişken, 2020 yılı Ocak-Ekim döneminde 25.9 milyar TL faiz dışı açık verildi.
Bu rakamlar gösteriyor ki; hükümetleri zor bir dönem bekliyor. Sadece bozulan mali dengeler değil, aynı zamanda ikinci zirve sırasında yeni önlemlerin devreye girmesi ve birçok işyerinin tekrar kapanması da ekonomileri baskı altına aldı. Dolayısıyla sancılı bir 1.5 yıllık dönemin ardından yorgun düşen hükümetler, yapılandırmalara ve yapısal önlemlere odaklanmak yerine önceliği biran önce ekonominin tekrar süratle büyüme trendine girmesine yöneleceklerdir. Ancak bu durum, 2021’de baz etkisiyle gelecek yüksek büyümenin ardından tekrar inişli çıkışlı büyüme trendi ve yeni krizler anlamına geliyor.