Konut satışlarından faiz politikasına
Bu hafta açıklanan verilerle imalat sanayi, istihdam ve konut piyasasına ilişkin önemli gelişmeleri izledik. Bu veriler reel sektörde sert daralmanın başladığını, istihdam piyasasında kırılganlığın arttığını; ancak, yürütülen politikaların tüketim, beklenti ve varlık fiyatları üzerinde istenilen etkiyi henüz yaratmadığını gösterdi. Bugünkü yazımda bu gelişmeleri sizlere sırasıyla aktaracağım.
İlk önce imalat sanayi ile başlayalım. Sanayi üretim endeksi eylül ayında aylık bazda %1,6 artarken yıllık bazda %2,4 düştü. Sanayinin alt sektörlerinde, 13 grubun 11’inde yıllık bazda daralma yaşandı ve sorunun genele yaygın olduğunu gösterdi.
İstihdam piyasasına bakacak olursak son aylarda devam eden bozulmanın eylül ayında da sürdüğünü görüyoruz. Her ne kadar manşet işsizlik verisi, Türkiye ekonomisinin tarihi verilerine göre düşük görünse de istihdam piyasasına ilişkin genel yapıyı gösteren atıl işgücü oranı COVID döneminden bu yana en yüksek oranlarda salınıyor.
Tüketim tarafına bakarsak, henüz arzu edilen yavaşlamanın gerçekleşmediğini görüyoruz. Perakende satış hacminde devam eden ivme, enflasyonun düşüşü için talep tarafında hedeflenen yavaşlamanın oldukça üzerinde seyrediyor.
Benzer gelişmeleri beklentiler tarafında da görüyoruz. Reel sektör ve hane halkı enflasyon beklentileri, sırasıyla, %50 ve %65 civarlarında dalgalanarak, Merkez Bankası’nın 2025 yılsonu için hedeflediği %21 oranının iki katından daha yüksek düzeyde. Ayrıca Merkez Bankası ve hükümetin, bu yıl ağustos ayından bu yana, 2025 yılsonu enflasyon tahminlerini %14’ten %17,5’e, daha sonra da %21’e çıkarmış olması, beklenti yönetimi açısından olumsuz bir sinyal veriyor.
Beklentilere ilişkin bir diğer olumsuz veri de bu hafta açıklanan konut satışları oldu. Ekim ayında konut satışları, yüksek faiz oranlarına rağmen, son beş aydır artarak Ekim ayında toplam 165 bine ulaştı. Ekim ayındaki konut satışları, bir önceki yılın aynı ayına göre %76 oranında artarak, son 22 ayın en yüksek miktarına ulaştı. Ekim ayında satılan konutun 21 bin adedinin -yıllık artış %278- ipotekli olması; hane halkının önümüzdeki dönemde faiz ve enflasyonun yüksek seyretmesine ve konutun tasarrufları korumak adına önemli bir yatırım olduğuna dair beklentilerini yansıttı.
Toparlamak gerekirse bu gelişmeler; TCMB Başkanı Karahan’ın yılın son Enflasyon Raporu toplantısında iletmiş olduğu üzere “enflasyon oranındaki gelişmelerin para politikasının etki alanının dışında” olduğunu gösterdi. Benim de sıkça ifade ettiğim üzere “enflasyonu düşürmek için tek başına para politikasının yeterli olmadığını” pekiştirdi.
Özetle; enflasyonu düşürmek için mali, idari, kurumsal ve yapısal politikaların bütünsel çerçevede uygulanması gerekiyor.