Konsolosluk köpeği tanıdı, Polat ‘vatan toprağı’na ayak bastı
1980 yılı eylül ayının ikinci haftası... İbrahim Polat Holding kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Polat ve oğlu Adnan Polat, bir ortaklık teklifiyle ilgili görüşmeler yapmak için Suudi Arabistan’a gitti.
Cidde’de pasaport polisi İbrahim Polat’a yanındaki para miktarını sordu. Polat yanıtladı:
- 4 bin dolar...
Pasaport polisi 3 bin 800 dolara el koydu. Baba-oğul Polat’lar 200 dolarla Cidde’den Riyad’a, ortaklık görüşmesi yapacakları Suudi prensin sarayına gitti. Teklif İbrahim Polat’ın kafasına yatmadı.
İstanbul’a dönmek üzere Beyrut aktarmalı bir uçağa bindiler. 12 Eylül 1980 sabahı Beyrut’a indiklerinde kötü haberi öğrendiler:
- Türkiye’de askeri darbe oldu.
Ceplerini yokladılar:
- Toplam 63 Alman Markı paramız kaldı.
Bu miktar, Polat'ların Beyrut Havalimanı’nda mahsur kaldığı anlamına geliyordu. Beyrut o dönemde de iç savaş halindeydi. Bir an önce Beyrut’tan ayrılmaya kafa yordular.
Adnan Polat, düşündüğü şu planı babasıyla paylaştı:
-Öncelikle medeni bir ülkeye uçmanın yolunu bulmamız gerekiyor.
Akıllarına o dönemde Frankfurt’ta Başkonsolos olan dayıları Mehmet Turan geldi. Ancak, bir sorunları vardı:
- 63 mark ile Beyrut’tan Frankfurt’a seyahat bedelini ödeyemeyiz.
İbrahim Polat, hafızasını zorladı, formülü bulmakta gecikmedi:
- Bende Almanya’ya seyahat planıyla alınmış açık biletler var.
O biletler, baba-oğul Polat’ları Frankfurt’a ulaştırmaya yetti. Sıra, kendilerini bir an önce Frankfurt’ta başkonsolosluğa ulaşıp, “vatan toprağı”na ayak basmaya gelmişti.
Bindikleri taksi T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu’nun kapısında durduğunda taksimetreye baktılar:
- 62 Alman Markı...
Artık ceplerinde 1 mark kalmıştı. Bir an önce konsolosluktan içeri girip “vatan toprağı”na ayak basmaları gerekiyordu.
12 Eylül 1980 askeri darbesi nedeniyle konsoloslukta olağanüstü hal yaşanıyordu. Üstelik Başkonsolos Mehmet Dayı makamında yoktu.
İbrahim Polat, görevlilere kendini anımsatmaya çalıştı:
- Yahu Mehmet Turan’ın yeğeniyim. Daha iki ay önce buradaydım. Beni hatırlamıyor musunuz?
Derken Konsolosluğun “Paşa” adı koca, kara köpeği kuyruğunu sallayıp, tanıdığını anlatmak istercesine İbrahim Polat’a doğru yöneldi.
İbrahim Polat, görevlilere seslendi:
- Açın kapıyı, bırakın köpek gelsin.
Görevliler uyardı:
- Aman, parçalar...
İbrahim Polat ısrar etti:
- Açın siz, parçalamaz.
Kapı açıldı, “Paşa”, İbrahim Polat’a doğru atıldı, patilerini üzerine atıp, ellerini dostça yaladı. Baba-oğul Polat’lar “Paşa” sayesinde konsolosluk bahçesine girip, “vatan toprağı”na ayak basmış oldu.
Bir süre makamına dönen Konsolos Mehmet Turan, görevlilere şaka yollu fırça attı:
- Bunlar anarşist, niye içeri aldınız?
İbrahim Polat, dayısına rica etti:
- Ne yap, et, bu akşam beni İstanbul’a gönder.
İbrahim Polat, bir charter uçakta “kaptan yanı” koltukta oturarak İstanbul’a döndü.
Baba-oğul Polat’ların bu öyküsünü, Firuzan Gürbüz Gerhold’un kaleme aldığı, İbrahim Polat’ın hayatını anlatan, “Toprağı Altın Eden Adam” kitabında okudum.
Aksilikler nasıl da üst üste gelmiş değil mi?
“Toprağı Altın Eden Adam” kitabında ders notu gibi altı çizilecek ilginç öyküler var.
Sevgili bile ‘bütçeye’ göre seçilmeli
“TOPRAĞI Altın Eden Adam" kitabının bölüm başlarında İbrahim Polat Holding kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Polat’a ait sözler dikkatimi çekti:
- Arkadaş, eş, hatta sevgili bile bütçeye göre seçilmelidir. 10 milyon dolarlık bir işe 1 milyon dolarla girilmez. Sağlam iş insanı, 100 liralık işte 25 lira kredi kullanırsa batmaz. 100 liralık işin tümünü krediyle yaparsa batar.
- Patron olunca, "zengin oldum" diye ölçüyü kaçırıp, dengeyi bozmayacaksın. Evin yolunu sakın ola kaybetmeyeceksin. Masraflarını cebindeki paraya göre yapacaksın.
- Çalışmak güzeldir. Bir yerde sabahtan akşama dek yatsan hasta olursun. Hangi işi severek yapıyorsan o iş iyidir. Hangi iş olursa olsun, başında durman gerekir. Uzaktan kumandayla iş yürümez.
- Düşünüp taşınıp karar vermek gerek. Ani kararlar zarardır. Biz de gençken ani kararlar
verdik ama sonunda zararını gördük.
- Bir işten zarar ettiğin zaman o işin üzerine gitmeyeceksin. “Zararın neresinden dönersen kârdır." Bu atasözü boşuna söylenmemiş. İnatla iş olmaz.
- Eleştiriye açık olmalı. Bir hata varsa, bunu kabul etmek gerek. Hepimiz insanız ve yanlış yapabiliriz. Önemli olan bunu görebilmek. Her şeyde el birliği, güç birliği gerek. Bir kişi tek başına hiçbir şey yapamaz.
Polat, ‘sazan balığı’ işine neden girdi?
İBRAHİM Polat Holding, Ege Seramik’in en temel hammaddesi olan toprağı Turgutlu Ovası’ndan alıyordu. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından kurulan hükümet şu kararı verdi:
- Turgutlu Ovası tarım arazisidir. Oradan toprak alınamaz.
Sonrasını “Toprağı Altın Eden Adam"dan okuyalım:
- Günümüzde de tarımla ilgili hiçbir faaliyetin gelişmediği bölgede gelişen tek şey, boş çukurlara dolan suda üreyen balıklardır. Daha sonra aralarında Ege Seramik'in de bulunduğu arsa sahipleri “sazan balığı" yetiştirmek üzere şirket kurdu.
İbrahim Polat, Ege Seramik’in ortak olduğu “Turgutlu Su Ürünleri A.Ş."nin akıbetini şöyle anlattı:
-Günümüzde ovanın orta yerinde balık tutanların oltasına takılan “sazan balığı", bugün tasfiyesi bile hâlâ bitmemiş olan şirkete yar olmadı.