Konfor alanı mı, ölüm uykusu mu?
Denenmiş bir strateji. Toplantıda ne söyleyeceğini tahmin edebildiğimiz aşina yüzler. Rutine oturmuş bir işleyiş. İşte dört başı mamur bir konfor alanı! Günümüzün dinamik dünyasında, bu tatlı rehavet sakın donmakta olanların üzerine çöken ölüm uykusu olmasın?
Konfor alanları hem kendimiz hem şirketlerimiz için gayet anlaşılabilir. Bir sürü meseleyle boğuşurken, etrafımızda her şey değişirken öngörülebilir, güvenli ve kolay olana yaslanmamızdan doğal ne var?
Kendimizle başlayalım. İletişim üslubumuzu, iş yapış tarzımızı, zaman yönetimimizi ne kadar değiştirebiliyoruz? Dahası, gerçekten değiştirmek istiyor muyuz? Her yılbaşında yapılan listelerden her Pazartesi başlanan diyetlere kadar aksi yönde bol miktarda kanıt var.
Şirketler de farklı değil. Daha önce başarı sağlamış stratejiden neden sapalım? Huyuna suyuna, artısına eksisine hâkim olduğumuz çalışanlardan, bayilerden, tedarikçilerden neden vazgeçelim? Nasıl işlediğini bildiğimiz (belki farklısını hiç görmediğimiz) süreçleri neden değiştirelim?
Cevabı iki kadim ve bilge hemşehrimiz versin:
İki bin beş yüz yıl önceden Efesli Heraklit: ‘Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.’
Yedi asır önceden Konyalı Hz. Mevlana: ‘Dünle beraber gitti, cancağızım/ Ne kadar söz varsa düne ait/ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.’
Bulunduğumuz tüm çerçeve değişirken aynı şeyleri yapmak, konfor alanına hapsolmak ‘ölüm’ getirebilir.
Öncelikle toplum değişiyor. Nüfusumuzun yarısı otuz sene önce doğmamıştı, yirmi sene önceyi en iyi ihtimalle hayal meyal hatırlıyor, on sene önce okuldaydı. Artık müşteriler, çalışanlar, paydaşlar olarak her organizasyonun kritik üyeleri onlar.
Teknoloji değişiyor. Sadece bir nesilde özel televizyonlar, cep telefonu ve internetin ülkemize gelmesinden Netflix, iphone ve Instagram devrine geçtik. Bunun profesyonellerden veya şirketlerden beklentileri değiştirmemesi mümkün mü?
Doğal olarak iş yapış şekilleri değişiyor. Birimler arası net ayrımlar (silolar), birimler içi kast sistemleri, unvanlar arası katı hiyerarşilerin bu devirde ayakta kalma şansı var mı? Bazı çok büyük şirketlerin bile bu şekilde çalışmaya devam ettiğine bakmayın. Dinozorlar da çok kuvvetliydi ama köklü bir değişim devrinde hayatta kalamadılar.
Bu örnekleri kendimiz için de verebiliriz. Yeni dönemin icaplarına uygun bir birikimimiz, yaklaşımımız, üslubumuz var mı? Yoksa durum riskli. Ama iyi haber şu ki, uzayan ömür ve esnekleşen çalışma sayesinde birden çok (ve birbirinden farklı) kariyer tecrübe edebileceğimiz bir devre yaklaşıyoruz.
Yeni yıl, hem kendimizin hem şirketlerimizin konfor alanından çıkmamıza bir vesile olsun.