“Kömüre dönüş yok, bu geçici bir çözüm”
Avrupa Komisyonu’nun geçtiğimiz günlerde yayınladığı REPowerEU planı, temiz enerji geçişini hızlandırarak AB’nin Rus fosil yakıtlarına bağımlılığını 2030’dan çok daha önce azaltmak için bir dizi önlem içeriyor.
REPowerEU planı üç temele dayanıyor: Enerji tasarrufu, t emiz enerji üretimi ve AB’nin enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi. Elektrik üretimi, sanayi, binalar ve ulaşımda yenilenebilir enerjinin ölçeklendirilmesinin bir parçası olarak Komisyon, direktifteki hedefi 2030 yılına kadar yüzde 45’e çıkarmayı teklif ediyor. Bu, 2021 teklifi kapsamında öngörülen 2030’a kadar 1067 GW toplam yenilenebilir kapasitesi hedefini, 1236 GW’a çıkarmak anlamına geliyor.
İşte tam da bu noktada, Avrupa’da tam tersine bir hareketlilik mi var konusu gündeme gelmiş durumda. Bunun neden, kömür santrallerinin yeniden devreye alınması.
Almanya ve Avusturya hükümetleri, fosil gaz arzındaki düşüşleri telafi etmek için kömür santrallerini yeniden kullanmaya yönelik süreçleri başlattı.
Hollanda’nın İklim ve Enerji Bakanı, ülkenin kömürlü termik santrallerinin maksimum yüzde 35 kapasiteyle çalışmasını gerektiren yasaları değiştireceğini söyledi.
Avusturya 2020’de kömür tüketimini sonlandırmıştı. Fakat yeni karar, kısa süreliğine de olsa kömürün yeniden devreye gireceğinin işareti.
Almanya için ise kömüre geri dönüş, ülkenin iklim hedeflerini gerçekleştirmesinde önemli bir engel. Bu kararlar aynı zamanda, insan ve çevre haklarını hiçe sayarak kömür çıkaran Kolombiya ve Endonezya gibi ülkelerden kömür tedariğin sağlamasına da yol açacak.
Her ülke için, santrallerin ne kadar süreyle rezervde tutulacağına ilişkin bilgiler, kömürden çıkışlarının 2030 yılında olup olmayacağını belirleyecek; ancak Almanya hükümeti 2030’daki kömürden çıkış hedeflerinde bir değişiklik olmadığı ve bu konuda her zamankinden daha iddialı oldukları konusunda net. Uzmanlar ise, yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufu konusunda gerekli önlemler alınmış olsaydı, ülkelerin bu durumda kalmış olmayacağını ifade ediyor.
Kısa vadeli de olsa, kömüre geri dönüş Avrupa için ne anlama geliyor? Europe Beyond Coal temsilcisi Mahi Sideridou durumu birkaç soru ile özetliyor:
Kapanmış kömür santrallerini yeniden devreye alma kararı Almanya’nın kendi iklim hedeflerini karşılayabilmesi için ne anlama geliyor?
Almanya hükümeti, 2030 yılına kadar kömürün aşamalı olarak kullanımının sonlandırılmasının "her zamankinden daha önemli" olduğu konusunda kararlı olduklarını açıkladı. Bu nedenle kömür geçici olarak yeniden devreye alınıyor olsa da, yaşanan bu süreç Almanya’nın yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufu önlemleri konusunda hızlanmasına neden olacağından iddialı iklim hedeflerini yakalayabilmesini sağlayabilir.
Alman hükümeti 2030 yılına kadar yüzde 80 yenilenebilir enerji hedefleyen dünyanın en iddialı yenilenebilir enerji planlarından birini kabul etti. Önümüzdeki 8 yılda 115 GW rüzgar enerjisi kapasitesi artışı ile birlikte bu, 2030 yılına kadar yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriği üçe katlamak anlamına geliyor. Bu anlamda Almanya, iklim hedeflerini karşılayabilmek için yenilenebilir enerji yatırımlarından ödün vermiyor. Ancak uzmanlar eski kömürlü termik santral ünitelerinin tekrar devreye alınmasının, elektrik sektöründe fosil gaz tüketimini azaltmak için etkisiz bir önlem olduğunu öne sürüyor.
Kapanmış kömür santrallerini yeniden devreye alma kararı, hükümetin 2030 yılına kadar kömürü aşamalı olarak kullanımdan kaldırma hedefi için ne anlama geliyor?
Almanya Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı, ülkenin 2030 yılına kadar kömürden çıkmayı taahhüt ettiğini söylüyor. Açıklaması şöyle : “2030 yılına kadar kömürden çıkış hedefimizde bir değişiklik yok. Hatta kömürden çıkışın en geç 2030 yılında olması her zamankinden daha önemli.”
Kömür santrallerinin yeniden devreye alınması ne kadar süreyle, ne kadarlık ek kömür altyapısı yaratacak?
15 Haziran 2022’de Alman kabinesi tarafından oylanan yasa tasarısı, taşkömürü ve linyit yakıtlı kömürlü termik santrallerin Mart 2024’e kadar devreye alınmasının önünü açmayı amaçlıyor. Bu karar kış dönemine kadar kritik kömür tedarik gücünü 6 GW’tan 10 GW’a genişletmek için tasarlandı. Elektrik üretiminin yüzde 15’i gazla çalışan santrallerden geliyor. Yasa, kömürü önceliklendirmek için gaz yakıtlı üretim yapan elektrik üreticilerini caydırmayı amaçlıyor. Nord Stream 1 gaz boru hattı üzerinden gaz arzı yüzde 60 oranında kesilmiş durumda ve Almanya’daki gaz depolama tesisleri yalnızca yüzde 57 oranında dolu. Mevcut gaz akış hızında, bunları doldurmak öncekinden dört kat daha uzun sürecek. Bu nedenle, hükümetin önümüzdeki kış aylarında yeterli gaz tedariği için gaz tasarrufu yapması gerekiyor.
Geçmişteki hükümetler, bu acil durum senaryosunun ortaya çıkmasını engellemek için farklı ne yapabilirdi?
Çözüm, fosil gaz fiyatları altı kat artmadan önce de aynıydı. Hükümetlerin yenilenebilir enerjiye, özellikle rüzgar ve güneş enerjisine büyük yatırımlar yapması ve bu yatırımları elektrifikasyonu yaygınlaştırma stratejileriyle bir arada kullanması gerekiyor. Depolama kapasitesini artırmak merkezde olmalı, ancak verimliliği ve enerji tasarrufunu en üst düzeye çıkarmak için de önlemler alınmalı. Ülkeler, pahalı fosil yakıtlar için harcadıkları politik sermayenin yarısını buna harcasalardı, bu kesişen krizlerin üstesinden geliyor olurlardı.
Türkiye için ne anlama geliyor?
SEFIA (Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği) Direktörü Bengisu Özenç, Avrupa’da kömürün yeniden gündeme gelmesini Türkiye açısından şöyle değerlendiriyor: “Rusya Ukrayna savaşıyla birlikte enerji arz güvenliğinin öne çıkması küresel net-sıfır hedefleri için kritik önem taşıyor. Acil eylemler arasında kısa dönemde fosil yakıt kullanımını artıracak önlemler, haklı olarak, dönüşümün hızı konusunda da bazı soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu noktada savaşın yol açtığı enerji krizinin temelinde fosil yakıt bağımlılığının olduğu unutulmamalı. Bu nedenle de bu bağımlılığı ortadan kaldıracak ve yenilenebilir enerjiye dönüşü hızlandıracak bir strateji, gelecek riskleri önlemek açısından çok daha temel bir yerde duruyor. Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise kısa vadede kömür kullanımının artırılmasının gündeme geldiği Almanya gibi ülkelerde, önceden belirlenmiş kömürden çıkış tarihleri olduğu ve bu planlarda herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığıdır. Yani uzun dönemli bir stratejinin varlığı durumunda, bu gibi jeopolitik riskler yalnızca kısa vadede ana patikadan sapmaya neden olmakta. Türkiye açısından bir çıkarım yapacak olursak, Türkiye’nin kömür başta olmak üzere fosil yakıtlardan çıkış stratejisini bir an önce ortaya koymasının ve gerekli planlamayı yaparak dönüşümü hızlandırmasının bu tipte riskler karşısında dayanıklılığını artırmak adına önemi ortaya çıkmaktadır.”