KOBİ’lerin ivedi sorunu: “Kendini bilmeye yatırım” yapma
Ambalaj Sanayicileri Derneği Dergisi’ne “işletmelerimiz dijital dönüşüm gündemi” başlıklı bir tarama yaptım. Kabarık bir gündem oluştu; otuz maddeyi aştı. Maddelerden birinde, “Ddijital teknoloji tedarikçisi ülkeler, müşterilerini -bireysel, firma ya da ülke ölçeğinde- güçlü bir şekilde kendilerine “bağımlı” hale getiriyor; müşterilerin belirli “standart ve çözümleri” kullanmalarını zorlayarak kendi “ihracatlarını” güven altına almaya çalışıyorlar ,”deniyordu.
Bilim insanları IMF için hazırladıkları raporlarında, koronavirüs salgının “yoğunlaşmayı” hızlandırdığı, firmaların domine etme güçlerinin arttığını, bu duruma uyum gösteremeyen küçük ve orta ölçek işyerlerinin iflasına yol açabileceğini belirtiyordu. Büyüyen firmalar, ortaklıklar, satın almalar ya da stratejik işbirlikleriyle güçlenip, belli sınırı aştıklarında, küçük ölçek yapının esneklik ve hızıyla sektörlere yaptıkları katkıları görmezden geliyorlar. Büyüyen şirketler yeni platform yapıları, ekosistemleri etkileme güçleriyle de para ve maliye politikalarını da etkileyebiliyor. Salgında, emtia fiyatlarındaki artışlar piyasa denetleme eğilimini güçlendiriyor; piyasa hakimiyetinin kötüye kullanılması da olumsuz sonuçlar üretme potansiyeline sahip. . saptaması da yapılıyordu.
Bir de uyarı cümlesi yer alıyordu değerlendirmede: “Piyasanın dinamik kalabilmesi için düzenleyicilerin güç kullanma dengelerini iyi ayarlamaları önemli bir yönetim sorumluluğu haline geliyor.”
Aktardığımız saptamalar KOBİ’ler için dört eğilime dikkat çekiliyordu:
- Yeni ve büyük teknoloji şirketleri KOBİ’leri bağımlı hale getiriyor.
- Yeni platformlar ve büyük yapılar belirli standart ve çözümleri zorlayarak kendi gelirlerini güven altına almaya öncelik veriyor.
- Zorla dayatılan kurallara uyum gösteremeyen KOBİ’lerin iflasları söz konusu.
- Yeni eğilim “piyasa denetimlerini” güçlendirebilir; dengeleri tutturmak gerekiyor.
Piyasa dinamizmini korumak için düzenleyiciler güç dengelerini iyi ayarlamalı.
KOBİ’lerin yüzleştiği sorunların nitelikleri de, nicelikleri de değişiyor. Sorunlarla baş edebilmek için KOBİ yönetimleri için izlenecek en sağlıklı yol “kendini bilmeye” yatırım yapmaktır.
Haklı olarak soranlar olacaktır: “Ne demek kendini bilmeye yatırım yapma?”
Çok yazıyorum, her yerde anlatıyorum, ama yine de “kendini bilmek için yatırım” yapmanın önemini ağırlıklı olarak bizim bilgelerimizin ağzından bir kez daha anımsatmak isterim.
“İçimize yapılan yolculuk”
Kendini bilme, toplumumuzun düşünce ve inanç sisteminde önemli bir “değer”dir.
Mevlana, “Ey yüce kitabın örneği insan/ Sende yansır bu alemi yaratan/ Her şey sensin, yer gök senin içinde/ Sen kendinde ara ne ararsan” der. Bir başka uyarısında, “İki yol var her insanın önünde/ Kolayını arar gelenekte dininde/ İçine yolculuk yaparsa eğer/ Farklı yollar bulacaktır derinde” diyerek kendini bilmenin önemini anlatır. Hacı Bektaşi Veli, “Hararet nar’dadır, soc’da değildir/ Maharet baş’tadır tac’da değildir/ Her ne arar isen kendinde ara/ Küdüs’de Mekke’de Hac’da değildir” diyerek kendimizi sorgulamanın önemini bir kristal berraklığında zihinlerimize perçinler. Yunus Emre, çok daha net anlatımıyla sorar:” İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsin/ Bu nice okumaktır?”. Ünlü tiyatro insanımız Yıldız Kenter, “ Kendisiyle baş edemeyen başka hiçbir sorunla başa çıkamaz” diye kendinden önceki bilgelerin yolunu izler. İsrailli ünlü yazar Amos Oz’da, “Hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur” diyerek Mevlana’nın izini sürer.
Yüzyıllardan bugüne ulaşan önemli bir ilke olduğu halde, kendimizi bilmek için içimize yolculuk yapma yerine başkalarının sözüne kulak verme eğilimimiz gücünü yitirmiş değil. Bir bileni dinleyerek birikimimizi artırma yerine, bir bilene aklımızı emanet etmeyi seçenlerimiz çok küçük azınlıkları oluşturmuyor. Aklımızın analitik gücünü kullanarak, işimizi ve işimizle ilgili verileri “anlama”, günümüz KOBİ yöneticilerinin en ivedi ve en önemli sorunu.
KOBİ yönetimlerinin ivedi sorunu “veri” konusudur. Neden böyle düşündüğümüze bir tanık gösterelim: TÜİK’in eski Başkanı Birol Aydemir, 22 Mart 2021 günü Karar Gazetesi’nde Taha Akyol’un sorularını yanıtlarken, “Veri başta ekonomi olmak üzere hayatın bütün yönleri için çok önemlidir. Eğer verileriniz yoksa veya doğru değilse, veriye dayalı politika üretemezsiniz; doğru politika üretemezsiniz ve başarılı olamazsınız, büyümez, gelişemezsiniz, sorunlarınızı çözemezsiniz, sorunları çözemezsiniz” diyor.
Mevlana’nın “Gerçek dostu olanların aynalara ihtiyacı yoktur” uyarısını da bir kez daha anımsayarak, ülkemizdeki KOBİ’lerin “işin anlaşılması ve işle ilgili verilerin anlaşılması” konusunda çok büyük eksiklerinin ve boşluklarının olduğunu bilmeliyiz. KOBİ’lere bir ömür vermiş, onların bir dostu olarak bu uyarıyı yapmazsam, önce KOBİ yöneticilerine, sonda da kendimize saygısızlık etmiş oluruz.
Makroekonomik politikalar, mikroekonomide değişiklikleri özendirmiyorsa, istediğimiz hedeflere ulaşamayız. Ekonominin en küçük teknik birimleri olan işletme yönetimleri, küresel ve yerel ölçekte başarılı olabilmek için veri üretimi ve veri hakimiyetine her zamankinden daha çok emek, zaman ve para ayırmak zorundadır.
Eğer KOBİ’lerin içe dönük “küçük veri”, küresel ölçekte “ büyük veri” konusundaki ihtiyaçları konusunda aktif hale getiremezsek, çıkmaza gireriz. “Veri bilincini” yükseltirsek, makro politikalar ile mikro değişimler arasında uyumu hızlandırır; küresel değer yaratma zincirinde etkili bir konumlanma yapabiliriz.
Andrei Bezrukov, MikhailMamonov, Maxim Suchkov ve Andrei Sushentsov, “Dijital Ortamda Uluslararası Rekabet ve Liderlik” Turque Diplomatique, Yıl:12, S.:143, Mart 2021
2 “KOBİ’ler iflas dalgasına kapılabilir” DÜNYA, 16 Mart 2021