KKM’de sıra vergisel teşviklerde!
Caner SAMANCI- Vergi Müfettişi - İktisatçı
Geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası, yayımladığı regülasyonlarla bankalar nezdinde Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) cazibesini azaltarak ilgili kurumlara dolaylı olarak TL mevduatı işaret etti. KKM uygulaması geldiğinden beri yaklaşık 1,5 senelik sürede bütün düzenlemeler KKM’yi teşvik edici nitelikteyken aksi yöndeki ilk resmi adım da böylelikle gelmiş oldu.
Öyle görünüyor ki bankalar artık müşterileri nezdinde KKM’ye geçiş için ‘ricacı’ olmayacaklar. Üstelik TL mevduatı cazip kılmak adına mevcut mevduat faizlerini artıracakları yönünde de beklenti var. Bu yönüyle bankaların KKM mevduat biriktirme eğilimini azaltması yönünden doğru bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, konuya bir de tasarruf sahiplerinin nokta-i nazarından yaklaşmak gerekiyor.
Dolardaki 1 TL yükselişin maliyeti 120 milyar TL
İlgili kurumların bültenlerinden KKM büyüklüğünün 120 milyar dolar seviyesinde olduğunu görüyoruz. Buradan hareketle dolardaki her 1 TL yükselişin Merkez Bankası’na maliyetinin yaklaşık 120 milyar TL olduğu söylenilebilir. Bugün 27 TL seviyesinde olan dolar kurunun yaz başında 20 TL olduğunu baz alırsak 3 ay içerisinde Hazine ve Merkez Bankası tarafından mevduat sahiplerine yaklaşık 800 milyar TL ödeme yapıldığı/yapılacağı anlamına geliyor ki bu, 3,3 Trilyon seviyesinde olan KKM için 3 ayda %25-35 seviyelerinde bir getiriye tekabül ediyor.
KKM’nin mevduat sahipleri için avantajı bununla da bitmiş değil. Kurumlar TL mevduat getirileri ve/veya döviz mevduatlarındaki olumlu farklardan elde ettikleri kambiyo karları için bir de vergi ödemek durumundalar. Ancak KKM’de yer alan tutarlar üzerinden elde edilen kazançlar vergiden istisna tutuluyor. Yukarıdaki her 1 TL / 120 milyar TL fonksiyonundan hareketle kurumların farklı KKM büyüklüğü örneklemeleri için vergi maliyeti hesaplamasına aşağıda yer verelim.
Vergi istisnası dolaylı olarak durgunluğa sebep oluyor
KKM’den elde edilen kazancın döviz mevduatında da söz konusu olduğu varsayılsa dahi vergi avantajı KKM’yi kurumlar için oldukça cazip kılıyor. Bu durumun reel sektöre olumsuz yansımaları da cabası. Kurun yukarı yönlü hareket etmesi bekleniyor ise döviz fiyatına endeksli stok veya duran varlık yatırımı yaparak satış esnasında enflasyon kaynaklı reel olmayan gelirin vergisiyle karşı karşıya kalmak yerine tasarrufu KKM’ye park etmenin %25 daha rantabl olduğu söylenilebilir. Buradan kaynaklanan ekonomik durgunluğu derinleştirici negatif etkinin, kamu harcaması niteliğindeki vergi istisnasının genişletici etkisinin üzerinde olduğu kanaatindeyiz.
Kamu otoritesinin KKM’de biriken mevduat büyüklüğünü azaltma gayesinin altında iki ana hedefin olduğunu anlıyoruz: Birincisi dolarizasyondan uzaklaşılarak tasarrufların tekrar TL varlıklara yönelmesi hedefi, diğeri gittikçe büyüyen kur farkı ödemelerinden kaynaklı kamu yükünün azaltılması.
Bu iki ana hedefin gerçekleşmesi bakımından bankaların KKM’den çıkışla ilgili sunacağı alternatiflerin tasarruf sahipleri nezdinde de karşılık bulması için KKM dışındaki sermaye piyasası araçlarını daha cazip kılacak adımların atılması kısa vadede mümkün ol(a)mıyorsa, KKM’yi cazip kılan vergi avantajlarının kademeli olarak kaldırılmasının vakti geliyor demektir.