Kıssadan hisse…

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Aydın Öncel

Ekonomist

Küreselleşme, özelleştirme gibi boş, asılsız, temelsiz sözlerle parlatılarak sunulan neo-liberal düzen, kaçınılmaz sonuna gelerek alarm vermeye başladı. Dünyanın kıtlık ve açlık tehdidi altında olduğu artık kalın puntolarla haber yapılarak, yüksek sesle duyuruluyor...

Yoksullukla mücadeleyi amaçlayan sivil toplum ve araştırma kuruluşu Oxfam, son Davos Zirvesi’nde “Acıdan kâr ediyorlar” başlıklı bir rapor yayımladı... Rapor, salgınla başlayan ve Ukrayna savaşıyla devam eden son 2 yıllık dönemde her 30 saatte bir milyarder doğduğu, buna karşılık 33 saatte bir kişinin ise yoksulluğa düşebileceğine ve kıtlığa dikkat çekiyor.(*)

Türkiye ise konuyu, Hindistan’ın buğday ihracatına yasaklama getirmesiyle yeni yeni seslendirmeye başladı…

Sorun arz kaynaklı değil

Öncelikle, verilere dayanarak önümüzdeki birkaç yıl içinde dünya buğday arzında bir tehlike olmadığını söylememiz gerekiyor… Bu yıl gerçekleşmesi beklenen 775 milyon ton üretimden, tüketim göz önüne alındığında 270 milyon tonun önümüzdeki seneye devredeceği anlaşılıyor... Kaldı ki, birçok zaman ithalatçı konumundaki Hindistan’ın bugüne kadar gerçekleşen en yüksek ihracatı 6,7 milyon tonu geçmemiş. Dolayısıyla ihracata yasak veya sınırlama getirmesi özel bir tehdit unsuru oluşturmuyor. Ancak 180 milyon tonla dünya buğday ihracatının yaklaşık yüze 24’ünü gerçekleştiren Rusya’nın ve yine ihracattaki payı yüzde 9’a yakın olan Ukrayna’nın savaşıyor olması, talebin ABD ve Kanada’ya yönelmesine neden oluyor. Bu da ürüne erişimde ve özellikle lojistik maliyetlerinden kaynaklı sıkıntılar yaşanacağı anlamına geliyor…

Bu gelişmeler Türkiye için de durumun pek iç açıcı olmadığını gösteriyor!.. Gübrelemeden dolayı rekolte kaybına rağmen buğday arzında şimdilik bir sıkıntı yaşanması beklenmiyor. Fakat ayçiçeği, zeytinyağı, şeker pancarı, çay, tütün, fındık, gübre vd. tarım emtialarında izlenen yanlış politikaların tehditkâr bir ortam yaratması yetmezmiş gibi üretimde yüzde 70 civarındaki ithal girdi maliyetleri, Türkiye için adeta kıtlığın tetikleyicisi niteliği taşıyor. Döviz piyasalarındaki yükseliş ve oynaklık çiftçinin üretim yapmasını zorlaştırıyor…

Yine de gıda krizi, arzın daralmasından çok gelir adaletsizliğinden kaynaklanacak gibi görünüyor. Türkiye’de asgari ücretli bir çekirdek aile, gelirinin yaklaşık yüzde 10’unu sadece ekmeğe veriyor. Bu çok büyük bir oran! Daha şimdiden insanlar, arzda bir sorun yaşanmamasına rağmen parasızlıktan, pazar artığı meyve ve sebzeleri toplayarak, tencerelerini kaynatmaya çabalıyor! Anneler, doyuramadıkları bebeklerini cami avlusuna bırakıyor.

Çocuğuna karne hediyesi alamayan babalar, intihar ediyor! İşsizlikten bunalan genç insanlar, gözünü

kırpmadan benzine kibrit çakıyor!..

Ekmek karnesi

Ucuz ekmek almak için soğukta, sıcakta metrelerce kuyruk oluşturup, dakikalarca, ayakta sıra bekleyen insanları gördükçe insanın aklına ister istemez siyasetteki, anlamsız “ekmek karnesi” tartışması geliyor…

Tarihteki en yıkıcı küresel çatışmalardan biri olan 2. Dünya Savaşı’nda, 70 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Kayıplar, o tarihlerdeki dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3’ünü oluşturmaktaydı… Aynı yıllarda Türkiye nüfusu, sadece 17-18 milyon civarındaydı…

Süreç içinde tüm dünyada, başta gıda ve enerji alanında büyük kıtlıklar oluştu... Hemen ardından başlayan salgın hastalıklar dünyayı adeta çöküşün eşiğine getirdi. Yıllarca süren savaş, Türkiye’de de sosyo-ekonomik olumsuz etkilerini göstermekte gecikmedi! Tehditler nedeniyle geniş bir ordunun silahaltında tutulması, göçler, ticaretin sekteye uğraması vb. daha birçok neden ekmeğin karneyle dağıtılmasını zorunlu kıldı. Gıda maddelerinin karaborsaya düşmesini engellemek ve herkesin ihtiyacı olanı, eşitçe alabilmesi için zeytin, şeker, ekmek gibi temel ihtiyaç maddeleri(ni) karneye bağlandı. Bu uygulamayla, karaborsacılık, evrakta sahtecilik gibi bazı suiistimaller yaşanmasına rağmen insanlık tarihinin en zorlu yıllarında, halk kitlesel açlık riskinden kurtarılarak, ekmeğin eşit bir şekilde dağıtılması sağlandı…

Kıssadan hisse… Yıl 2022. Yaklaşık bir asır sonra bilim-teknoloji ve uzay çağı olarak nitelendirdiğimiz yıllarda, manşetler hala savaş, açlık, kıtlık üzerinden atılıyor! Demek ki, her zaman küresel buhranlar yaşanabiliyormuş.

Umarım, Türkiye için Marx’ın özdeyişindeki gibi “Tarihin tekerleği hep ileriye ve iyiye doğru döner.” Halkımız ekmeksiz, çocuklarımız babasız kalmaz! Bunlar dileklerimiz… Gerçeği yaşayarak, göreceğiz!..

(*)Dünya Gazetesi/24 Mayıs 2022-S.22

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar