Kısa vadeli avansa yeşil ışık yakmamak gerekir
Son vergi gelirlerini artırıcı düzenlemeler ve Kur Korumalı Mevduattan (KKM) gelecek yükün TCMB’nin üzerine yıkılması sonrasında, 2023 yılı bütçe açığının alabileceği değerler hakkında üç aşağı beş yukarı görüş birliği var. Mesela eski DPT Uzmanı ve TCMB Araştırma Genel Müdürü Zafer Yükseler, pazar günü sosyal medyada kısa bir not paylaştı. Bu çalışmaya göre 2023 bütçe açığının 1.26 trilyon liraya ulaşabileceğini tahmin ediyor. Bir başka uzmanın, Atılım Üniversitesi Maliye Bölümü öğretim üyesi Hakan Yılmaz’ın konu hakkında hazırladığı raporun bir özeti dün Mehmet Kaya tarafından gazetemizde yayınlandı. Hakan Yılmaz da hemen hemen ayını düzeyde bir açık tahmin ediyor: 1.3 trilyon lira. Peki, vergi düzenlemeleri ve KKM transferi yapılmasaydı bütçe açığı ne düzeye çıkacaktı? Gazetemizdeki habere göre, Hakan Yılmaz, bu durumda açığın 2 triyon lira civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyor. Ayrıntısı şöyle: KKM’nin transferiyle bütçenin yaklaşık 350 milyar liralık bir yükten kadar yükten kurtulduğunu hesaplıyor. Alınan önlemler sonucunda vergi gelirlerindeki artıştan gelen gelir artırıcı etkiyi ise 260 milyar lira civarında hesaplıyor.
Gelin, hesabı çoğumuz için daha anlaşılır hale getirelim; bütçe açığını GSYH’ye oranla hesaplayalım. Bu durumda, karşımıza bir tahmin güçlüğü daha çıkıyor: 2023 GSYH’si ne düzeyde gerçekleşebilir? 2022’ye kıyasla reel GSYH büyümesinin yüzde 3,5 olacağını düşünelim. GSYH hesabında yer alan mal ve hizmetlerin fiyatlarının da yüzde 50 oranında artacağını varsayalım. Bu durumda 2023 GSYH’si 23,3 triyon lira oluyor. KKM transferi olmasaydı ve vergi gelirlerini yükseltici önlemler alınmasaydı, demek ki GSYH’nin yüzde 8,6’sı kadar bir bütçe açığı olacaktı. Cari durumda ise bu oranın yüzde 5,6 civarında kalacağı hesaplanıyor. Açığın önemli bir kısmının depreme ilişkin harcamalardan geldiği dikkate alındığında, yüksek bir bütçe açığı değil bu. Depreme ilişkin harcamalar hariç açığın GSYH’ye oranı yüzde 3,3’e düşüyor.
Ama önemli iki sorun var. Birincisi, 350 milyar lira civarında hesaplanan KKM yükünün TCMB’ye transfer edilmiş olması. Bu transfer olmasaydı, bütçe açığı GSYH’nin yüzde 7.1’i olacaktı. Çok yüksek. Dolayısıyla, vergi düzenlemelerinden kaynaklanacağı tahmin edilen iyileştirme o kadar da yüksek değil; vergi önlemlerinin arkasının gelmesi ihtimali var. Peki, iyi mi oldu KKM’nin transfer edilmesi?
Hayır; çünkü bunun çok kötü bir sinyal etkisi var. Şu: Siyasetçiye istediği zaman kullanabileceği bir ‘imkânı’ altın tepside sunuyor. Bugün KKM yarın -artık kim bilir, falanca harcamanın TCMB tarafından üstlenilmesi. Mayıs 2001’de TCMB yasasında önemli değişiklikler yapılmıştı. Bunların en başta gelenlerinden biri de TCMB’nin Hazine’ye ve KİT’lere kredi açmasının yasaklanmasıydı. Zira iktisat yazınında bu tür kredi genişlemeleri yüksek enflasyonun ve özellikle de hiperenflasyonların ana nedeni olarak gösteriliyor. Bundandır ki çoğu ülkenin merkez bankası yasasında benzer düzenlemeler yapıldı. Yazında, bu tür kredilerin yasak olduğu ülkelerin merkez bankalarının ekonomik bağımsızlığa kavuştuğu belirtiliyor. Kısacası, yirmi iki yıl önce tarihe gömülen bir uygulamaya yeşil ışık yakılmış olunuyor. Bir ihtimal elbette ama bu ihtimal bugüne kadar yoktu. İkinci sorun da malum; ortada ek bütçe var ama bize ışık tutacak bir program yok hala. Olmayınca da yeni bütçedeki tahminler ne kadar gerçekçi bilemiyoruz.