Kimin yol haritası?
Birazdan okuyacağınız bu haftaya ait yazı genel hatları ile önceki haftalarda yine bu köşede paylaşılan düşüncelerin yeniden tekrarı niteliğinde olabilir. Aslında öyle olmaması gerekiyor-du. Global cephede önemli değişiklikler var. Üstelik bunlar yeni ve ilk kez duyduğumuz başlıklar değil. 2021’in son çeyreğine girmeye hazırlandığımız bu dönemde yavaş yavaş 2022’nin hangi eksende hareket edeceğine dair işaretler gelmeye başladı. O nedenle herkes kendi hazırlığını öncelikle evinin bahçesinden yaparak başlamış durumda. Kim bu herkes dediklerimiz? Belirli gelişmiş ülke para politikalarına kendisini ayarlamak zorunda olan dünyanın geri kalan kısmındakiler.
Sık sık dile getirdiğim olmazsa olmaz ile başlamakta fayda var: Global ekonomiye bir şekilde entegre olmuş, para ve sermaye piyasalarında yabancı yatırımcıların işlem yaptığı ve daha ilerleyecek çok fazla yolu olan ülke konumundaysanız ve bunu da sürdürmek istiyorsanız sizin dışınızdaki önemli gelişmelere duyarsız kalma şansınız pek yok gibi. Üstelik bu konunun gelişmiş-gelişmekte olan ülke varlıkları arasındaki klasikleşmiş ‘entegrasyon zorunluluğu’ çerçevesinin dışında farklı gerçekleri de söz konusu. Yani, eğer ülke para biriminiz rezerv statüsünde olsa dahi portföy ve ticaret işlemlerinde nispeten pay olarak geride kalıyorsa sizin kendi başınıza politika ayarlamasına gitmeniz acil ve elzem durumlar dışında masadan kalkıyor. Gün geliyor Asya’daki önemli bir gelişme dahi dünya merkez bankası konumundaki Fed açısından dikkate alınması gereken bir durum oluyor. Ya da Avrupa borç krizinin Bölge ile ilişkili diğer ülkeler açısından getirdiği farklı koşullar gibi.
Yıl başlangıcındaki düşüncelerimiz ile temelde bugün aynı noktada olduğumuzu elbette söylemek kolay değil. Tam anlamıyla değişiklik yaşanmasa da kritik dokunuşlar kimi dönemlerde kendisini belli etti. Bunlardan bir tanesi Mart ayındaki FOMC toplantısı ve nispeten enflasyon beklentilerindeki gidişata yönelik yapılan yönlendirme değişikliğiydi. Fed’in ciddi anlamda somut adım atmadan piyasalar ile kurduğu başarılı iletişim yükselişi ilk etapta sınırladı, devamında da yatırımcıların endişe derecelerini aşağı çekti. Bir diğer kritik aşama bu kez Haziran’da yine FOMC toplantısı ile gerçekleşti. Bu kez varlık alımlarının geleceğine dair yönlendirme için ‘giriş’ kısmı adımı atıldı ve yaz aylarında konunun kamuoyu nezdinde yüksek sesle tartışılmasına zemin hazırlandı. Son olarak da ağustos ayı sonunda gerçekleştirilen Jackson Hole sempozyumunda Fed’in hedeflere ulaşma konusundaki son değerlendirmeleri daha net bir hal aldı ki geride kalan haftanın en önemli gelişmesi konumunda FOMC toplantısında ‘sürprize dair hata payının düşük olduğu’ bir eksende giriş yapıldı.
Bugün elimizde olanların önemli bir kısmını zaten son 3 aydır yüksek sesle konuşuyor ve pozisyonların ayarlanma süreci içerisine girdiğini dile getiriyorduk. Buna da modern dünyada ‘merkez bankacılığında iletişim’ deniyor. O nedenle Fed’in kasım ayında ‘tapering’ sürecini resmen ilan etmesi ya da aralıkta bu operasyonlara başlanacağını duyurması hiç kimse açısından sürpriz olarak karşılanmayacak. Daha önemli konu ise Fed’in başlangıç için somut bir yönlendirme yapmadığı ortamda –bence bu kısım da tartışılır- sürecin ne zaman sona ereceğine dair tercih ettiği ‘iletişim dili’ çok daha değerliydi. Özetle, 2022 yılının ortasında sonlanması yüksek ihtimal olan tapering süreci de artık hiç kimse için sürpriz olmayacak.
Sırayla elimizdeki gerçeklerin üzerinden geçelim. Nedir? Öncelikle Fed dediğimiz dünyanın merkez bankası Mayıs 2013’teki Başkan Bernanke’nin iletişim kazasından ciddi dersler çıkarmıştır. Yani, Fed de hata yapar ama diğerlerinden farklı olarak hatalarını not ederek bir daha yaşanmasını olabildiğince sınırlamaya çalışır. Peki, başka nedir? ‘Fed Listens’ (Fed Dinliyor) etkinliklerinde Fed gerçekten de tüm kesimleri dinliyor ve buna göre iletişimini, günah ve sevaplarını gözden geçiriyor. Nokta mı? Nokta.
Dilerseniz NŞA’da tartışmaya açık olmayan konular üzerinden yazıyı tamamlamaya çalışalım. Evet, global para politikalarında destekleyici koşullar sürüyor ve biraz daha hayatımızda olacak. Aksini zaten düşünmek mantık dışı. Neden? Pandemi devam ediyor. Ancak, diğer yandan da yine aynı başlıktan ilerleyecek olursak, pandemi süreci daha farklı ve olumlu yönde ilerliyor. Üstelik varyant dediğimiz durumu da henüz konuşmuyoruz. O nedenle likiditenin bol olduğu ortam ve merkez bankalarının ultra destekleyici pozisyonlarından dönüşler söz konusu. Fed, bunun ilanını Haziran’dan bu yana yapıyor. O nedenle 2013’ün aksine daha kısa sürede tapering sürecini tamamlayacağını beyan ediyor. Dahası? Küresel emtia fiyatlarındaki yükseliş yeşil ekonomiye geçişin ve arz kaynaklı problemlerin talepteki geri dönüşü karşılayacak ölçekte çözülmemiş olması nedeniyle devam ediyor ve kısa vadede geri dönüş ihtimali de pek yok gibi. Bu nedenle Brezilya, Rusya, Meksika, Şili, Çekya, Macaristan gibi gelişmekte olan ülkelerde para politikaları sıkılaşma yönünde ilerliyor. Bu arada söz konusu grubun önemli bir kısmı da emtia üreticisi ülke konumunda. Yani, durumdan zararlı çıkma ihtimalleri oldukça düşük. Ancak, para politikaları genel kabul görmüş riskleri göz ardı etmekten uzak, zamanın ruhuna paralel işliyor.
Net/net: Fed’in yol haritası ülkeye has kriz gibi negatif durumlar söz konusu olmadıkça ağırlıklı olarak herkesin yol haritası oluyor. Global para politikaları çoğunlukla aynı döngü içerisinde birlikte sıkılaşıyor, birlikte gevşetiliyor. Ayrışanlar olmuyor mu? Elbette oluyor. O halde sorun nerede? Sorun; zamanlama, sunulan doğru argüman ve kurulan iletişimde karşımıza çıkıyor. Şu anda küresel para politikaları normalleşme ve sıkılaşma eğilimi arasında denge arıyor.