Kim kiminle kavga ediyor?
Finans piyasalarında klasikleşmiş kalıplardan bir tanesi de “Fed ile kavga etme”dir. Koşullar ne kadar zorlu olursa olsun, Dotcom çöküşü/mortgage çöküşü/Covid çöküşü, Fed piyasaları ayağa kaldırmak istiyorsa ve doğru politikaları uygularsa bunu başarır. Düşük faizler, varlık alımları, sözel müdahaleler ve bunların neticesinde yükselen hisse fiyatları, daralan makaslar, toparlanan beklentiler. Şimdi bu söylem bir kez daha, ama öncekilerden farklı koşullar altında, test ediliyor.
Fed’in çok sert ve büyük müdahalelerde bulunduğu krizlerin tamamında enflasyon riski söz konusu değildi. Şimdi ise son derece yüksek bir enflasyon ortamında Fed beklentileri kontrol altında tutmaya çalışırken talebi de kırmak istiyor. Bunu yapmak için de önce faizleri artırmaya başladı ardından da bilançosunu küçültecek adımları devreye soktu. Bu satırları yazdığım sırada faizler yüzde 2,5 seviyesine çekilmiş durumda ve daha da yükseleceği kesin. Ancak para politikası bir vakum içinde işlemiyor. Başarılı olması için piyasaların desteğine ihtiyacı var. Yani Fed benchmark faizleri artırırken piyasada geçen faizlerin de artması gerekiyor. Tahvil sınıfları arasında getirim makası genişlemeli. Şayet zayıf bir bilançonuz var veya riskli bir sektörde bulunuyorsanız daha sağlam şirketlere, daha risksiz sektörlere göre daha yüksek seviyelerden borçlanmanız gerekiyor. Varlık fiyatları gerilemeli ki servet etkisi üzerinden harcamaları azaltsın. Borçlanma maliyetleri azalmalı ki kredi talebi düşsün. Kısacası Fed’in adımları daha sıkı bir finansal ortam yaratmalı.
Enflasyon sadece talep kaynaklı değil arz sorunları da var diyebilirsiniz. Ve haklısınız da. Ancak şu anda ABD enflasyon detaylarına baktığımızda yükseliş trendi içinde olan hizmet enflasyonu. Mal enflasyonu ise düşüyor. Bu düşüş daha da şiddetlenerek devam edecek. Zira hem talep azalıyor hem de hammadde fiyatlarında çok net geri çekimeler söz konusu oldu. Ancak aynı olumlu sinyalleri konut, kira, sigorta vb piyasalardan alamıyoruz. Yani Fed’in sıkılaştırmaya devam etmesi kaçınılmaz. Fed de bu amaçla son toplantısında 75 baz puan daha faiz artırdı ve bir sonraki toplantıda da 50 veya 75 baz puanlık bir artışın da söz konusu olacağının mesajını verdi. Ancak piyasalar bu toplantıdan sonra 2022 yılında gelmesi muhtemel minimum 100 puanlık artıştan ziyade 2023 yılında gelmesini beklediği faiz indirimlerini fiyatlamaya başladı. Bu da hisse senedi piyasasının yukarı, tahvil getirilerinin de sert bir şekilde aşağıya doğru hareketlenmesi demek.
Okuyucular bilecektir; stagflasyon beklentilerinin bu aşamada hatalı olduğunu geçtiğimiz haftalarda yazmıştım. Bu nedenle varlık fiyatlarında görülen toparlanmanın bir kısmını bu hatalı fiyatlamanın düzeltmesi olarak okuyorum. Ancak finansal koşullar faiz artışına rağmen gevşeme gösteriyor. Resesyon içinde olduğu iddia edilen, zira iki çeyrekte üst üste daralma söz konusu, ABD ekonomisinde istihdam piyasası bundan önceki resesyonların tam aksine istihdam yaratmaya devam ediyor. Şayet bugün istihdam verisi 300 bin rakamının üzerinde gerçekleşirse agresif bir Fed, buna olağanüstü bir toplantı veya mortgage varlıklarında aktif satış gibi adımları dahil ediyorum, kaçınılmaz olarak söz konusu olacaktır. Son iki ay içinde pek çok şirket işe alımları durdurduğunu açıkladı. Bu nedenle kuvvetli bir veri sürpriz olacaktır. Ancak gerçek anlamda zayıf bir veri görmediğimiz sürece piyasaların fiyatladığı faiz indirimi gerçekçi bir beklenti değil. Bu bilek güreşinden kimin muzaffer olarak çıkacağını hep beraber göreceğiz.