Kılıçdaroğlu gündemde çünkü…
Dikkat etmişsinizdir, bir süredir gerek medyadaki destekçileri aracılığıyla Kılıçdaroğlu’na yüklenen gerekse farklı gündemler oluşturup dikkati başka yöne çekmeye çalışan CHP’li isimler neredeyse önceki genel başkanın gidip boynuna sarılacaklar.
Aslında olup bitenin tek nedeni; parti içindeki iktidar mücadelesi giderek kızışırken, hem parti tabanında, hem meclis gurubunda, hem de delegeler nezdinde Kılıçdaroğlu’nun azımsanmayacak bir etkisinin olması. Üstelik zaman zaman dozu kaçan eleştiriler bu kesimlerdeki desteği kemikleştirmiş durumda.
Üstelik kurultay sürecinde el ele veren Özel-İmamoğlu kanadı artık yan yana değil.
E hal böyle olunca Kılıçdaroğlu’na peş peşe ziyaretler, gönül alma turları da kaçınılmaz oluyor.
Kılıçdaroğlu-İmamoğlu görüşmesinde gelecekteki parti yapılanmasına ve cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin bir mutabakat sağlanmış olacak ki, Özel cephesi bir anda önceki genel başkanla görüşme kararı aldı.
Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’nun “bundan sonra aracısız görüşme” kararının da bunda etkisi olmuştur muhtemelen.
Ayrıca başta “yumuşama” gibi konular olmak üzere parti tabanında pek hoşlanılmayan gelişmeler Özel yönetimini destek arayışına itiyor demek ki. Kendi yaptırdıkları anketlere göre CHP seçmeninin yüzde 25’i Erdoğan-Özel görüşmesini desteklemiyor.
Buna partinin meclis grubundaki hoşnutsuzlukları da ekleyebilirsiniz. Misal; 128 milletvekilinin neredeyse yüzde 30’u genel merkeze de İstanbul’a da mesafeli, Mansur Yavaş’a ise yakın duruyor.
Yani bir taraftan parti içi iktidarı elde tutma çabaları, diğer yandan seçimlerde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı meselesi asıl gündem konusu.
Bakmayın siz tüzük kurultayı tartışmalarına, seçimli bir kurultay olmayacağı için bu toplantılar ön seçim ve benzeri konular etrafında dönecek. Ama şunu da unutmayın; şimdiki hal aynen devam ederse -ki edecek gibi görünüyor- önümüzdeki Mayıs, Haziran aylarında seçimli bir olağanüstü kurultayın toplanması şaşırtıcı olmaz.
Bütün bu süreçlerde Kılıçdaroğlu’nu vazgeçilmez hale getiren bir başka unsur ise onun “helalleşelim” çağrısıyla başlayıp gelişen ittifaklar politikası. Her ne kadar şimdilerde birileri görmezden gelse de gerek Mayıs seçimlerinde gerekse 31 Mart seçimlerindeki oy artışında bu politikanın etkisi yadsınamaz.
CHP’nin şimdiki yönetimi Meclis'te muhalefet partileriyle ilişkilerini de güçlü tutmaya dönük bir strateji izlemeyi planlıyor.
Yerel seçim yenilgisinin ardından İYİ Parti’den istifa eden bazı isimler CHP’ye katılmıştı. Bu isimlerin “transferleri” İYİ Parti yönetiminin tepkisini çekmişti. Kulislerde de CHP’ye yeni katılımlar olacağı uzun süredir konuşuluyordu. CHP’den yansıyan bilgilere göre ise parti yönetimi milletvekili transferine “fren koyma” kararı almış.
İYİ Parti’nin oy oranının yüzde 2,7’lere gerilediğine işaret CHP kurmayları, bu fren kararını Meclis’te güçlü bir merkez sağa gereksinim olmasına bağlıyor:
“Merkez sağ boş kalmamalı. Biz merkez sağın oyunu alıyoruz ama orası dağılırsa, kim nereye gider bilmiyoruz. Eğer bir dağılma başlarsa bu Saadet’i, Gelecek Partisi’ni, DEVA’yı da olumsuz etkiler ve başka bir siyasal iklim yaratır.”
Evet, böyle diyor CHP kurmayları ama İYİ Parti’nin artık merkezi toparlama iddiasının çok uzağına düştüğünü de görmek gerekiyor. Önümüzdeki aylar hali hazırdaki bir merkez sağ partinin yeni yüzlerle değişip dönüşerek bu boşluğu doldurmak için çaba sarf edeceği zaman olacak. Üstelik bu durum cumhurbaşkanlığı seçimini de yakından ilgilendirecek. Kılıçdaroğlu bunun farkında ama CHP yönetimi bunun ne kadar farkında meçhul!