Kıbrıs’ta sözler ne kadar tutulacak?
Türkiye’nin dış politika hareketliliği, bayram tatilinde de dur durak bilmedi.
Kurban Bayramı’nın bu yıl Barış Harekâtı’nın yıldönümüne denk gelmesi, AK Parti’nin Kıbrıs politikasını yeniden şekillendirmesine, bunu dünyayla paylaşmasına da vesile
oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC ziyareti, Türk tarafının BM kararları çerçevesinde bugüne kadar müzakereleri yürütülen “iki kesimli federal devlet” tezinden, “iki ayrı devlet” tezine geçişini teyit etmekle kalmadı; KKTC’nin resmi adının -belki de mevcut yönetim sisteminin- değişmesinin de önünü açtı Erdoğan’ın Ada’ya yaptığı ziyaret.
Ancak uluslararası alanda en çok yankıyı, Erdoğan’ın kapalı Maraş’ın -en azından bir kısmının- yeniden yaşama açılacağını kuvvetli vurgularla tekrar etmesi buldu.
Son derece olumsuz bir yankı oldu bu. İlk tepki beklendiği gibi Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar’dan geldi.
Yunanistan, Erdoğan’ın Maraş çıkışının ardından “Türkiye ile ikili ilişkilerde yumuşamaya yönelik adım atmanın imkanı kalmadığını” açıklarken, Rumlar Ankara’yı ABD’den, Avrupa Birliği’ne, İngiltere’den Rusya’ya ve Çin’e kadar Kıbrıs meselesiyle bir şekilde ilgili kim varsa, ona şikayet etmeye koyuldu.
İngiltere konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıdı
Türkiye’nin Maraş adımına en çarpıcı -ve belki de en sert tepki İngiltere’den geldi. Kıbrıs’ın garantör ülkeleri arasında yer alan İngiltere, hem AK Parti Hükümeti ile mevcut iyi ilişkileri, hem de AB’den çıkmış olması nedeniyle, Türkiye’nin yeni Kıbrıs politikasında en çok işbirliği yapabileceği ülke olarak görülüyordu. Ancak İngiltere, Erdoğan’ın Maraş çıkışına sert şekilde karşı çıkmakla kalmadı, bir de konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıdı.
AK Parti Hükümeti’nin, NATO ve Amerikan askerlerinin çekildiği Afganistan’da Türk askeri bulundurmaya devam etme kararıyla varmaya çalıştığı Washington yöntemi ile ilişkilerde yumuşama da Maraş çıkışı nedeniyle havada kaldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland, bayram seyran demeden Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ı aradı. Ankara diplomatik kulislerinde görüşmenin “sert geçtiği” konuşuluyor.
Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in yaptığı yazılı açıklama da bunu teyit eder nitelikte; Blinken, Türkiye’nin Maraş adımını “provokatif ve kabul edilemez” olarak nitelendirdi.
AK Parti hükümetinin ilişkileri normalleştirmeye çalıştığı İsrail bile açıkça Rum-Yunan ikilisinin yanında yer aldı; İsrail Dışişleri Bakanı Lapid, Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı’nı telefonla arayarak, Erdoğan’ın Maraş çıkışı karşısında Rum Kesimi’nin yanında olduklarını bildirdi.
Avrupa Birliği de Maraş çıkışına tepki gösterdi, Kıbrıs’ta çözüm için “BM parametrelerini” hedef gösterdi. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri Fransa, Rusya ve Çin’den de Ankara’nın adımına benzer tepkiler geldi.
Fransa, Kıbrıs Rum Kesimi ile “dayanışma içinde olduğunu” açıklarken, Rusya Erdoğan’ın Maraş’ı yerleşime açma çıkışını “kabul edilemez” olarak nitelendirdi. Çin, Ankara’yı kırmamak için sert ifadeler kullanmasa da, “Kıbrıs’ta BM’nin ortaya koyduğu parametrelere uyulması gerektiğini” söyleyerek, hem iki devletli çözümün, hem de Maraş açılımının karşısında olduğunu resmen açıkladı.
Ankara ne yapacak?
Erdoğan’ın ziyareti ve yaptığı konuşmaların ardından AK Parti hükümetinin KKTC’nin uluslararası düzeyde tanınması için adım atmaya çalışacağı aşikâr. Nitekim Cumhurbaşkanı, bunu bizzat kendisi de ifade etti. Ancak bu çaba, AK Parti Hükümeti’nin bugünekadar dış politikada çizdiği zikzaklar, yapılan hamasi konuşmaların ardından gerçekleşen keskin dönüşler göz önüne alındığında, uluslararası camiada ne kadar etki yapar, işte orası soru işareti.
Nitekim Erdoğan’ın KKTC’nin henüz doğrudan tanınmasa da, tanınma yolunda adım atılabilmesi için Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olduğu Azerbaycan, Bosna-Hersek gibi ülkelere yoğun taleplerde bulunduğu biliniyor.
O kadar ki, aslında Erdoğan’ın KKTC’de açıklayacağını söylediği müjdenin bile bu “tanınma” ile alakalı olduğu konuşuluyor; Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in KKTC’ye doğrudan uçak seferleri başlatmak için yeşil ışık yaktığı, Erdoğan’ın da “müjde” olarak aslında bunu açıklayacağı bilgisi -henüz resmen kimse tarafından teyit edilmese de- kulislere sızmış durumda. Ancak AB’nin devreye girmesiyle -AB Komisyon Başkanı Michel, Erdoğan’ın KKTC ziyaretinden hemen önce Bakü’ye ziyarette bulundu- Aliyev’in uçak seferleri konusunu dondurduğu, Erdoğan’ın da bu nedenle “müjde” olarak, zaten daha önce de açıklamış olduğu “külliye” konusunu gündeme taşıdığı konuşuluyor diplomatlar arasında.
Kıbrıs konusunda -deyim yerindeyse- cin şişeden çıktı; bakalım kimler sözlerini tutacak?
Acaba KKTC’yi tanıyan, ya da tanıma yolunda adım atan ülke olacak mı?
AK Parti hükümeti, hem Maraş politikası, hem “iki devletli çözüm” çıkışının arkasında durabilecek mi?