Kesin bilgi yayalım: Siyaset iktidar demek değil!

Ahmet Kasım HAN
Ahmet Kasım HAN KAVANOZUN DİBİ

Kıymetli EKONOMİ Gazetesi okuyucuları merhaba.

Türkiye’nin seçkin kalemlerini bir araya getiren EKONOMİ Gazetesi yazar kadrosuna katılmak ve naçizane fikirlerimi sizlerin nezdinde tartışmaya açmak fırsatına kavuşmak mutluluk verici. Bu yolda bu ilk yazımsa sizlerle seçimlere kırk gün kala buluşuyor.

Kırk ila elli dört gün arasına sığışacak olan bu zaman diliminde iç siyasete ilişkin konuların bu köşede de ön plana çıkması mukadder. Bununla birlikte bu köşenin konuları her vakit iç siyasete takılı kalmayacak. Türkiye’de ve dünyada siyaset ile ekonomiyi birlikte değerlendireceğiz.

Amacım ekonomi ve politikanın bütünleşik zemininde fırsatların ve risklerin yönetimini kolaylaştıracak bilgileri ve analizleri sizlerle paylaşmak. Bunun için ülkemizde ve dünyada meydana gelen gelişmeleri jeopolitikten, makroekonomiye uzanan bağlamda stratejik düşünce çerçevesinde anlamlandıracağız.

Doğrusu içerisinden geçmekte olduğumuz zaman dilimi de bize ekonomiyi ve siyaseti birbirinden bağımsız biçimde değerlendirme olanağı tanımıyor. Bu durum görünür gelecek için böyle kalacak. Siyasi tercihlerin filtresinden geçmeden, salt kendi dinamikleri ve akılcılığın gereklilikleri üzerinden alınan ekonomik kararların dünyasına dönmemiz oldukça dolambaçlı yollardan geçtikten sonra mümkün olacak.

Zira günümüzde siyasetin rasyonalitesi bir tek şeyi önemsiyor: İktidar!

Günümüzde siyasetin tek amacı bu. Siyasetçiler, daha da önemlisi vatandaşlar, iktidarın bir amaç değil bir araç olduğunu unutmuş görünüyor.

Kimileri elbette şunu söyleyecektir: “Bunlar kuramsal lakırdılar. Elbette siyaset iktidar için yapılır. Rasyonalite bunu gerektirir.” Bu yoruma kocaman bir cevabım var: HAYIR! Siyasal iktidar, toplumu kendi dünya görüşünüze uygun biçimde idealize ettiğiniz geleceğe evirecek kararları alabilme gücü, bu gücün makamıdır. Ona bu sebeple talip olunur. Buraya kadar her şey anlaşılır ve normaldir.

Ancak, bunu yaparken iki temel unsuru göz ardı etmek mümkün değildir. İlkin, iktidar kendi idealize ettiğiniz geleceğe ilişkin fantezilerinizin sınırını zorlamak makamı değildir. Sadece evrensel değerleri değil, bunlarla birlikte toplumun kolektif değer yargılarını, arzu ve beklentilerini de gözetmek ve bu arada makulü kaybetmemek mecburiyetindesiniz. Bunu yaparken de azınlıkta olanın hak ve hukukunu, en başta da bir gün çoğunluğa ulaşma imkanlarını, kısıtlamamak yükümlülüğündesiniz. Bu noktada iktidarınızda toplum sözleşmesini ne kadar kuvvetlendirerek geleceğe taşıdığınız temel başarı kriteridir. Ne kadar çok “onlar” ve “biz” ayrımı yapıyorsanız siyasetiniz o kadar yıkıcıdır. Bu esasen temsil ettiğiniz değerlere de hizmet etmez. Değerlerinizi ve kimliğinizi siyasetinizin kalkanı haline getirmek onları oldukça hoyratça kullanmanız, tüketmeniz sonucunu getirir. Bu, onları kutsarken bir yandan da arenanın ortasına atıyorsunuz demektir. O arenada bugün galip gelmeniz, “ötekinin ötekisi” haline getirdiğiniz değerlerin günün birinde başkalarının hedef tahtasına oturtulmasını kaçınılmaz kılar. Zira demokrasilerde iktidarlar er ya da geç değişir. Sizin değerlerinize, hukukunuza gelecekte saygı gösterilmesini bekliyorsanız, başkalarının değerlerine, hukukuna bugün saygı göstermek zorundasınız. Böyle değilmiş gibi davranırsanız “iktidar mahkûmu” olmanız kaçınılmazdır.

İktidar mahkumluğu pragmatik ve/veya idealist sebeplerden kaynaklanabilir. Pragmatik hali hesabını vermeyeceğiniz işlere bulaşmışlıkla, idealist haliyse başkalarının değerlerini ezerek dayattığınız değerlerinizin sizden sonra yıpratılacağı korkusuyla kaimdir. Ayrıca, bu kadar hoyratça kullandığınız değerlerin hizmetkarı değil bezirganı olmaktan kaçmanız da zordur.

İkincisi, iktidarda olup mefkûrenizin (ülkü) peşinde giderken, davanızı savunurken hesap vermeye açık olmak durumunda olduğunuzu unutamazsınız. Eksik, gedik, yanlış ne varsa bunun hesabının taşındığı, verildiği ve ödendiği makamın adıdır iktidar. Üstelik bu hesabı seçimden seçime değil her an vermekle yükümlü olduğunuz bir makamın…

Bu en azından demokratik siyasette böyledir. “Ama”sı, “fakat”ı, istisnası da yoktur.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ezberciliğin rehaveti… 10 Eylül 2024
Eşref-i Mahlûk 26 Temmuz 2024
Tasarı 16 Temmuz 2024
Özne belli! 11 Haziran 2024