Kendine yetemiyorsan başın belada
Aslında unuttuğumuz atasözlerimiz, bizi uyarıyordu; “elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.” Fakat biz öyle yapmadık, gıdada kendine yeterli bir ülke iken, elden gelene bağımlı olduk ve şimdi savaşın hatırlattığıyla uyandık; kendine yetemiyorsan, başın belada…
Hatırlayın; Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla küreselleşme başladığında, internet devriminin de gazıyla; tüm dünya tek kutuplu hale gelmiş, nerede ne ürettiğinin bir anlamı kalmamıştı. Misal ABD; mallarını daha ucuz emek var diye ÇİN’de ürettirebilir, Hindistanlı genç, online olarak New York’ta güvenlik gözetmeni olabilirdi.
Bağımlılık-bağımsızlık ekseni silikleşmiş, yerini; karşılıklı bağımlılık almıştı. Ancak bu 20 yıl sürdü ve 2008’deki Küresel Kriz ile finansal ayrışmayı gördük. Şimdi de Rusya-Ukrayna çatışması, küreselleşmeye adeta nokta koydu. Yeni bir dönemin de başlangıç vuruşu halini aldı.
Bugün geldiğimiz noktada, gıda haricinde, enerji, stratejik metal, çip, ileri teknoloji gibi alanlarda kendine yeterlilik ihtiyacı belirginleşti. Hatta bunlara insan kaynaklarını, finansı da katabilirsiniz. Yine bir atasözümüz devreye girsin bu aşamada; “eve lazım olan, mescide haramdır.”
İKİ SORU İKİ CEVAP
Yeniden İthal İkameci politikalar mı?
1980’deki Rahmetli Turgut Özal’ın ithal ikameci iktisat politikaları yerine “dışa açık büyüme” modeliyle küreselleşmeyle akort olduk. Ama şimdi sanki ithal ikamesine döneceğiz. İthal etmek zorunda olduklarımızı içeride ikame edecek alanlar arayacağız.
Tarım için fırsat sunar mı?
Elbette… Türkiye henüz tarımda kartlarını oynamadı. Ancak atılacak adımları da atamadı. Fakat bu son durum, en azından gıdadan başlayarak yeniden kendine yeterli ülke haline gelmeye vesile olabilir. Yapılacaklar zaten belli; arazi toplulaştırma, planlı ekim, üreticiyi örgütlemek, tarlayı zeytinliği ranta kurban etmemek, durmayıp dağı taşı ekmek...
NOT
ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN
BASMA DA FİSTAN GİYEMEM AMAN
Marshall yardımı yılları… ABD yardım yapacak ta bazı istekleri var. İstiyor ki ona bağımlı hale gelelim. Misal, zeytinyağı yerine ayçiçek yağı neden ekmiyoruz ki? Misal pamuklu yerine sentetik kumaş kullansak?
Bunun için kültürel direnci kırmaları gerek; var olan bir türküye yeni söz yazdırıyorlar; “zeytinyağlı yiyemem aman / Basma da fistan giyemem aman.” Bu türküyü 50 yıl boyunca radyolarımızda çalarken bir yandan halka ayçiçek tohumu dağıtıyorlar, Sümerbank’ı da özelleştirme adı altında üretimden uzaklaştırıyorlar.
Yerim bitti de yazacaklarım bitmedi. Bu konuya devam ederim sonra…