Kemer sıkın derken bunu kastetmemiştik
Dün, 1 Mayıs idi. Emek ve Dayanışma Günü’nde Taksim meydanına kimseyi sokmadılar. Emekçilerin dışında herkese açık olan meydan, buraya ulaşmak isteyenlerle polis arasında arbedeye sahne oldu. Göstericileri, Saraçhane’deki Bozdoğan kemeri önünde kurulan polis duvarıyla engellediler.
Bozdoğan su kemeri dün yasak kemer oldu ve Taksim’e varmak isteyen emekçi, siyasetçi, vatandaş için adeta etten duvara dönüştü. Devlet kemer sıksın derken, bunu kastetmemiştik. Hâlbuki bizler kamu tasarruf etsin istedik, kamu ise emekçi Taksim’e ulaşmasın diye Bozdoğan Kemerini sıktı.
“BASINI SÜPÜRÜN”
Her 1 Mayıs, benim gibi pek çok gazetecinin zihninde farklı çağrışımlar taşır. 1977’deki Kanlı 1 Mayıs’ı hatırlıyorum. 47 yıl önce provakatörler meydanı kana bulamış, 34 insanımızı öldürmüş, 136 emekçiyi yaralamıştı. Meydanı dolduran yüzbinlerin bayram coşkusu, kana bulanmış ve zihinlere kazınmıştı. Kaç 1 Mayıs’ta kaç kez cop yediğimi hatırlamıyorum bile. Fruko adını taktığımız toplum polisinin işi, bir yandan göstericileri engellemek iken diğer yandan gazetecileri coplamaktı. Fotoğraf makinemizi kıranı, filmleri alanı da cabası. Dün de polis şefi şöyle haykırıyordu; “basını süpürün!” Sahi, neden?
İKİ SORU İKİ CEVAP / Özgürlüğe dair…
Taksim’i emekçiye kapamak işe yaradı mı?
Elbette hayır. Oysa serbest bırakılsaydı bir yandan bahar bayramı diğer yandan emekçi dayanışması, harika bir şenliğe bürünecekti. Fakat biz bunun yerine yasaklamayı, biber gazını ve copu tercih ettik. Milattan sonra 2024 yılında geldiğimiz nokta; Taksim’i emekçi hariç her gösteriye açık tutmak oldu.
Özgürlük mü güvenlik mi?
Yasak, beraberinde tepkiyi getirir. Nitekim emekçinin haklı taleplerine, bazı radikallerin polise saldırması yüzünden gölge düştü. Fakat 2010-12 yıllarında Taksim; 1 Mayıs’a açılmış ve büyük bir coşku yaşanmıştı. Güvenliği için özgürlüklerinden vazgeçenler, gün gelir her ikisinden olurlar.
not - GİDERİLMİŞ GERGİNLİK YERİNE YÖNETİLEN GERGİNLİK TERCİHİ
Şu sorunun cevabını merak ederim; acaba bizler gerginlik üretmek için mi yasaklıyoruz? Yoksa kamu güvenliğini sağlamak için mi? Görünen o ki serbest bırakıldığında ortalık bahar bayramına dönüşüyor, olay çıkmıyor, dayanışmanın tadına varıyor hem de haklı taleplerini hükümete iletiyor.
Dün sanki baskıyı görünür kılma gayreti hâkimdi 1 Mayıs engellemelerinde… Açlık sınırının asgari ücreti solladığı, en düşük emekli maaşının 10 bin liraya hapsedildiği ortamda, gösterilerin hükümet aleyhi protestolara dönüşeceği kaygısı vardı zaten. Fakat yasaklamak hiçbir zaman çare olmamıştır.
Dün Taksim’de polisler, turistler ve kuşlar vardı. Polisler meydanı boş tutmak, turistler birkaç işyerinde vakit geçirme ve kuşlar da boşaltılmış meydanda özgürce uçmak için bulunuyordu. Aklıma Ahmed Arif’e atfedilen mısralar geldi; “Bir De Kuşlar Var Hakim Bey / Her Şeyin Başı Onlar / Onlar Özgürlüğü Koyuyor İnsanın Kafasına / Baksanıza Terörist Terörist Uçuyorlar.”
50 yıldır izlediğim 1 Mayıs’lardan bende oluşan izlenim şudur; özgür bırakırsan, gösteriler olaysız geçer, bazı provakatif unsurlar da bizzat emekçiler tarafından engellenir. Ancak “eğer iktidarı eleştirmek istersen, tepene binerim” mesajına ihtiyaç duyulmuşsa, dünkü gibi yasaklama yolu seçilir.