KDV indirimleri ‘yol, su elektrik’ olarak geri dönmeyecek!...
Son günlerde özellikle temizlik ve hijyen mallarındaki KDV oranının yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmesi tartışılıp duruyor. Konunun cazibesi ve tribüne oynanacak yönünün bulunması nedeniyle önüne gelen ya da ağzı olan konuşuyor.
Biz de geçen haftaki yazımızda “bu gidişle KDV’nin kaldırılmasına az kaldı…” başlığı ile konuyu bir başka açıdan ele almıştık. Açıkçası vergi gelirlerindeki erozyona dikkat çekmiştik. Nitekim bir meslektaşım ve okurum arayarak “Üstad, hala Gelirler Genel Müdürü gibi konuşuyorsun, yazıyorsun” demişti. Bizim derdimiz eskilere dönmek değildi; verginin önemini ve gereğini ortaya koymak istemiştik.
Bu bir haftada yapılan değerlendirmelere ve sonuçlara baktığımızda KDV indirimlerinin hiç işe yaramayacağını görüyoruz.
Dilerseniz bunun nedenlerini açıklayalım.
Öncelikle şöyle bir bakalım. Malum konunun 3 tarafı var. Birincisi üretici, perakendeci yani satıcı tarafı; ikincisi tüketici yani alıcı tarafı; üçüncüsü de KDV’den vazgeçen devlet tarafı.
Üretici, perakendeci ya da satıcı tarafına bakınca…
Serbest piyasa kurallarının olduğu, fiyatların serbestçe belirlendiği bir yapı içerisinde bulunduğumuz ortada. Yani firmalara fiyat kısıtlaması getirmek hukuki ve hatta mümkün değil. Kaldı ki satıcı da sattığı malı yerine koyma sorunu ile karşı karşıya. Gerçekten de iş dünyası fiyatların bu kadar hızlı ve oynak olmasından hiç de hoşnut değil. Zira sattığını sattığı fiyatla yerine koyabilecek durumda değil.
Buradaki suçlu kim? Enflasyon… Hangi enflasyon? Maliyet Enflasyonu.
Gelelim satıcı tarafında denetim konusuna. En üst perdeden ve çok ağır ve köşeli tehdit dolu denetim tehditleri çok etkili değil. Çünkü; denetimini yapan merkezi ve yerel denetim birimleri arasında bir eşgüdüm yok. Belediye zabıtasının yapacağı denetim ile Maliye vergi elemanlarının yapacağı denetim bir birinden çok farklı. Mahiyetleri ve dolayısıyla yöntemleri örtüşmeyen denetim(sizlik) gerçeği söz konusu.
Kaldı ki; denetimin gerçeği de çok farklı. Bütün satıcıların ya da üreticilerin denetlenmesi pratikte hiç mümkün değil.
Umarız ki yetkili otoriteler denetime bel bağlamıyordur. Bu şekilde çok fazla söylem konusu yapılmasının, tehdit içermesinin de gerçek denetimin etkinliğini ortadan kaldırdığı, yine umarız ki, biliniyordur.
KDV indirimi yapmanın sonuçlarına bakalım.
- Her şeyden önce KDV indirim oranlarının mal ve hizmet fiyatlarına indirim oranında yansımadığını hiçbir zaman unutmayalım.
- KDV indirimi uygulanan eldeki stoklara yapılınca yeni mallar veya stoklar yeni fiyatla ve daha zamlı alınıyor. Bu durumda indirim yeni zamlı fiyatlara yapılıyor; o zaman da üründeki vergi payı düşünce verginin etkinliği azalıyor.
- Kaldı ki piyasadaki tüm ürünlerin kayıtlı olmadığını da sağır sultan bile biliyor. Yani piyasanın tümü kayıtlı olmadığı için kayıtsızlar lehine yeni fırsatlar doğmuş oluyor.
- Sürekli vergi indirimi vatandaşın vergiye bakışını çok olumsuz etkiliyor. Ne yazık ki son yıllarda artık vergi kavramı tüm anlam ve önemini kaybetmiş gibi görünüyor.
- Oysa ülkenin hizmet alabilmesi için devletin çok ciddi vergi kaynağına ihtiyaç olduğu biliniyor. O zaman da iki yakası bir araya gelmeyen ve giderek kronikleşen bütçe açıkları daha da tetiklenmiş oluyor.
Aslında sorunun merkezinde “enflasyon” gerçeği var. Enflasyonu indirmede de vergi indirimi çare değil, aksine yangına suyla gitmek gibi bir şeydir. Tüm maliye politikası ve dolayısıyla iktisat politikası teorisi ve pratiği, enflasyonla mücadelede vergi artışları vardır. Oysa Türkiye’de yapılan tam tersidir; yapılan vergi indirimleridir.
Onun için KDV indirimi boşuna yapılmıştır ve KDV indirimleri “yol, su, elektrik” olarak vatandaşa geri dönmeyecektir.