Kayıp yıllar 1990'ları arayacağız

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Türkiye’nin kredi risk primi, aslında pek çok zorlukların da göstergesi gibi… Ülkenin dış kaynağa ihtiyacı var ve bunun için 2 şey gerekiyor; 1-kaynak bulma becerisi, 2-uygun maliyetli dış finansmana erişim… Her ikisi de yalnızca ekonomik değil, diplomasi gayret gerektiren konular…

Şu sıralar dikkat etiyseniz komşularımızla ilişkilerimizi düzeltmeye çalışıyoruz. Sıfır sorun stratejisiyle yola çıkmış ve sıfır komşu sonucuna varmıştık. Etrafımızda kavga etmediğimiz ulus kalmamıştı. Şimdi ise dış politikada kırıp dökülenleri toparlama dönemi ve hummalı gayret içinde olduğumuz aşikâr…

DİPLOMASİ ADIMLARININ EKONOMİYE ETKİSİ

Davos’taki “one minute” dönemi ardından yaşanan gerginliklerin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini fazlasıyla yaşadık. Şimdi Orta-Doğu’daki ilişkilerimizin restorasyonu söz konusu… İsrail Cumhurbaşkanı geldi, heyetlerle temaslar sürüyor, MISIR, BAE, Suudi Arabistan ve şimdi de Esat.

Peki, bunun ekonomiye etkisi olur mu? Elbette… Seçime doğru bir yandan Merkez’in banknot makinesi diğer yandan ABD’nin izin verdiği fonların düşürülmüş CDS’lerle ekonomiye girişi… Ancak orta vadede olacağı şudur; sıcak para yağmuru ile morfinlenmiş bir ekonomi ve seçim sonrasına ertelenmiş kaos, kriz…

İKİ SORU İKİ CEVAP

Hasta ekonomi ne kadar güçlü kalabilir?

Sürekli şırıngalanan morfinin etki süresi kadar. Unutulmasın ki ekonomik bünye zayıflatılmış, kurumlar çürütülmüş, emeğin geliri budanmış ve enflasyon zıplatılmışsa sıcak para gibi ağrı kesicilerin etkisi uzun sürmez. Hatta gerçek tedavi ertelenmiş olacağından çözümün maliyeti daha da artar.

İş dünyası bu durum karşısında ne yapıyor?

Zaman zaman zayıf çıkışları olsa da mevcut duruma göre kendini ayarlıyor. Sorun şu ki; önümüzdeki süreçte iş dünyasının hareket alanı daha da daralacak. Ekonomi yönetiminin Heterodoks inadına doğrudan karşı çıkılamadığından kendileri de batma noktasına gelecek.

NOT

IMF KAPISI MI ARALANIYOR?

Ekonomiyi ehil ellerle yönetmekte o kadar geç kaldık ki, kendimize IMF olma fırsatını da kaçırdık. Enflasyon %80-150 bandında, döviz nakit akışı sıkıntıda ve her iki açık (cari ve iç) tırmanırken döviz dizginlenemiyor. Tıpkı IMF kapısına muhtaç olduğumuz zamanlardaki gibi...

Şimdi CDS'leri aşağı çekmek, diplomatik iyileşme sağlamak için bizim dışımızdaki dünya ile kavga etmek yerine uzlaşıcı bir politika izleme dönemine girdik. Biliyoruz ki IMF, şartları ağır olsa da ekonomiyi uçurumun kenarından alma pratiğine sahip. Her ne kadar "son borcumuzu ödedik, ilişki kestik" demiş olsak da IMF'nin çıpasına ihtiyaç duyar hale geldik.

İnsansız ekonomi politikalarıyla ünlü IMF'nin parasından ziyade duasına ihtiyaç var. Ülke IMF cenderesinde (ve denetiminde) ise sıcak para bulabiliyor, dış kaynak temin edebiliyor. İçeride ise mali disiplini sağlama gücüne sahip olabiliyor.

Hükümetin diplomasi atağı ardından “lanetlenmiş IMF” ile de yakın temas girişimi beni şaşırtmayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Liyakat mi sadakat mi? 21 Ekim 2024