Katar ile yapılan swap döviz derdine çare olmaz

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Katar'la olan TL-Riyal swap anlaşmasının tutarı 5 milyar dolar karşılığından 15 milyar dolar karşılığına çıkarıldı. Amaç, karşılıklı ticarette yerel para kullanımını kolaylaştırmak olarak açıklandı. İki ülke ticaret hacmi ancak on yılda 15 milyar dolar olur. Gerçek amaç belli; Merkez Bankası rezervinin yüksek görünmesini sağlamak.

Tüketici güveni mayıs ayında tam yüzde 8.5 artmış. Bu mayıs ayında! Ya ankete katılan tüketiciler TÜİK'i ve Merkez Bankası'nı kandırıyor ya da bu kurumlar bizi...

Birileri zaman zaman esip gürlüyor; “Yabancı gelmezse gelmesin; onlara, onların getireceği dövize muhtaç mıyız” falan diye...

Bilemeyiz muhtaç mıyız, değil miyiz.

Ama bakıyoruz, yabancılardan döviz elde edebilmek için bir çaba, bir çaba ki sormayın gitsin!

Önce gelin döviz kaynaklarını en yararlısından en az yararlısına doğru sıralayalım...

Doğrudan yatırım, pek yok. İnanmayan ödemeler dengesine baksın.

Portföy yatırımı mı, ara ki bulasın; döviz gelmesi bir yana müthiş çıkış yaşanıyor. Yine inanmayan açsın Merkez Bankası verilerini incelesin.

Kredi; tüm dünyada herkes parasının üstüne yatma eğiliminde, kimse kimseye para vermeye pek yanaşmıyor.

O zaman geriye swap kalıyor. Yani ülkeler paralarını bir süreliğine karşılıklı olarak değiş tokuş ediyorlar.

Biz örneğin ABD’ye dolar kuru diyelim 7 lirayken 7.000 TL veriyor ve karşılığında 1.000 dolar alıyoruz. ABD bir yıl sonra bizden aldığı parayı yüzde 10 faizle 7.700 lira olarak geri ödeyecek; biz de 1.000 doları örneğin yüzde 3 faizle 1.030 dolar olarak ödeyeceğiz. Bu alışverişten kimin karlı çıktığını bir yıl sonraki kur belirleyecek. Dolar örneğin 8 lira olursa elimize geçecek 7.700 liraya karşılık (1.030x8) 8.240 lira ödeyeceğiz, yani zarar edeceğiz. Tersi olursa karşı taraf zarar edecek.

Ama şu aşamada Türkiye’nin bu kar-zarar hesabını yapma durumu pek yok. Çünkü şu an bize döviz lazım; hem de tüm ülkelere karşı kullanabileceğimiz cins döviz. Yani dolar gibi, euro gibi, sterlin gibi dövizler...

Diğerleri olsa da olur, olmasa da!

Swap yaparız, gelen döviz rezervimize girer, dolayısıyla rezervimiz güçlüymüş gibi görünür; ama yalnızca görünür.

İşte Katar ile 2018 yılının ağustos ayında yapılan TL-Katar Riyali swapında 5 milyar dolar karşılığı olan tutar, şimdi 15 milyar dolar karşılığına yükseltildi.

Merkez Bankası’ndan dün yapılan açıklamada “Para takası anlaşmasının temel hedefi yerel para birimleri üzerinden gerçekleştirilen ticareti kolaylaştırmak ve iki ülkenin finansal istikrarına destek sağlamaktır” denildi.

Yani amaç Türkiye ile Katar arasındaki ticareti kolaylaştırmak, iki ülke arasındaki ticaretin ağırlıkla ulusal paralarla yapılmasını sağlamak.

Peki Katar ile ticaretimiz ne kadar, ona bakalım.

Bu yılın ilk üç ayındaki 42.7 milyar dolarlık ihracatımızın yüzde 0.75 oranındaki 322.6 milyon dolarını Katar’a yapmışız. Katar en çok ihracat yaptığımız 31’inci ülke. Katar’ın 2019’un tümündeki payı da yüzde 0.72 düzeyindeydi.

Bu ülkeden ithalatımız ise çok daha az. Üç aydaki 55.7 milyar dolarlık ithalatın yalnızca yüzde 0.15 oranındaki 82 bin dolarlık kısmı Katar’dan yapılmış. Katar en çok ithalat yaptığımız 63’üncü ülke durumunda. Bu ülkenin 2019’un tümündeki payı da aynı, yüzde 0.15.

Şimdi, swap anlaşmasının temel amacı yerel para birimleri cinsinden gerçekleştirilen ticareti kolaylaştırmak, öyle mi!

Bu tüketiciler nerede yaşıyor?

Ya tüketiciler TÜİK’i ve Merkez Bankası’nı kandırıyor ya da bu kurumlar bizi...

Öyle ya, baksanıza tüketici güven endeksi mayıs ayında tam yüzde 8.5 artmış. Pek farkına varmamışız ama tüketicinin ekonomiye duyduğu güven adeta şaha kalkmış.

TÜİK ile Merkez Bankası ortaklaşa tüketici eğilim anketi yapıyor ve bu anketin sonuçlarından da tüketici güven endeksi hesaplanıyor.

Sıfır ile 200 arasında değer alabilen ve nisan ayında 54.9 olan tüketici güven endeksi mayıs ayında 59.5’e yükselmiş.

Tüm soruların gelecek 12 aylık döneme ilişkin olduğunu belirterek endeksin ana başlıklarına bakalım:

Hanenin maddi durum beklentisini gösteren endeks mayısta yüzde 9.3 artmış.

Genel ekonomik durum beklentisini ortaya koyan endekste yüzde 9.5’lik artış olmuş.

Tasarruf etme ihtimalini yansıtan endeksteki artışın oranı tam yüzde 18’i bulmuş.

İşsiz sayısı beklentisiyle ilgili endeksteki artış da yüzde 2.9 düzeyinde. Ama hemen belirtelim, bu endeksteki artış, işsiz sayısında azalma beklendiğini gösteriyor. Yani işsiz sayısına ilişkin beklenti de olumlu.

Yani vatandaş mevcut durumdan şikayetçi olmak bir yana pek hoşnut görünüyor. Ama bir olasılık daha var.

Sakın bu tüketiciler anketi gerçekleştiren TÜİK ve Merkez Bankası ile kafa buluyor olmasın!

Mayıs ayında iyiye giden ne var?

Ekonomide zaman zaman irili ufaklı dalgalanmalar tabii ki olur. Ama şu dönemde yaşadığımız bir dalgalanma değil, tsunami üstümüze üstümüze geliyor. Savruluyoruz...

Yalnızca biz değil tabii ki; en gelişmiş ülkelerde bile ekonomiler sarsılıyor. En tipik örnek işte ABD! Dünya devi bu ülkede ekonomi öylesine sıkıntı içinde ki sağlık ikinci plana atılmak durumunda kalındı. İşsiz sayısı 30 milyonu aştı. Bu görülmedik bir kriz.

Tam olarak ölçemiyoruz ama biliyoruz ki işsiz sayımız gerçek anlamda 10 milyona, işsizlik oranımız da yüzde 30’a yaklaşmış durumda. Mayıs ayının, hani o tüketicilerin ekonomiye duyduğu güvenin tırmanıp gittiği mayıs ayının yalın gerçeği bu.

10 milyon işsiz ve yüzde 30’u bulan işsizlik oranı.

Geçen bir örnek vermiştik; sesten hızlı uçağın geçtiğini gördük de ses henüz gelmedi, demiştik.

Ne yani bazı veriler istatistiklere henüz yansımadı diye ortada sorun olmadığını, hatta tam tersine işlerin düzeldiğini mi düşünüyoruz?

Girişte yazdığımızı tekrarlayarak bitirelim:

Ya tüketiciler TÜİK’i ve Merkez Bankası’nı kandırıyor ya da bu kurumlar bizi...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar