Karne günü: Eğitimde notumuz

Dr. Burcu AYDIN
Dr. Burcu AYDIN Ekopolitik

Bugün anaokulundan lise son sınıfa kadar 4-18 yaş arası yaklaşık 19 milyon öğrencimiz karnelerini alacak. Çocuklarımız ve gençlerimizin karne heyecanına ben de eğitimdeki karnemizi değerlendirerek katılmak istedim.

Sizler için Türkiye’nin 2010’lardan bu yana eğitimdeki başarı ve sorunlarını tarihsel ve uluslararası karşılaştırmalarla değerlendiren bir çalışma hazırladım. Eğitim karnemizi niceliksel ve niteliksel kriterlerle oluşturdum. Bunun istihdam piyasası ve verimlilik üzerine yansımalarını değerlendirdim. 

Sınıflar OECD ortalamasına göre hala kalabalık

Eğitime ilk önce niceliksel bakacağım. 

Eğitimin ve okulların en büyük sermayesi olan öğretmenlerin sayısı niceliksel olarak 2010’lardan bu yana iyileşmiş. Grafik 1’de görüldüğü üzere, Türkiye’de 2013-20 döneminde sınıf mevcutları önemli ölçüde azalmış. 2013 yılında yaklaşık 20 öğrenciye bir öğretmen düşerken bu sayı 2020 yılında 17 öğrenciye kadar iyileşmiş. Ancak yine aynı grafikte gösterdiğim üzere sınıf mevcutlarımız OECD ortalamasına göre hala kalabalık.

Eğitimdeki niceliksel iyileşmede üç faktör öne çıkıyor: eğitim personel sayısındaki artış, özel okulların artan payı ve kadın istihdamında iyileşme. Grafik 2’de, 2013-20 döneminde kadın öğretmenlerin toplam öğretmenler içerisindeki payının 5,4 puan artarak %58,4’e çıktığını görüyoruz. 

Gelelim eğitimin niteliksel performansına…

Bu çerçevede sizlerle OECD PISA sonuçlarını paylaşacağım. Tablo 1’e bakacak olursak, 2012-2018 döneminde Türkiye’nin matematik ve fen alanlarında PISA performanslarının iyileşmekle beraber hala OECD ortalamalarının altında kaldığını görüyoruz. 21. yüzyılda uluslararası rekabette yerimizi iyileştirmek istiyorsak, mutlaka ve mutlaka, fen ve matematik alanındaki temel becerilerimizi iyileştirmeliyiz.

İstihdam piyasamız uluslararası ölçekte hala niteliksiz

Şimdi de eğitimin istihdam piyasası üzerindeki yansımalarına bakalım.

İlk önce istihdam piyasasının genel eğitim durumunu değerlendirelim. İstihdam piyasasının esasını oluşturan 25-64 yaş arası yetişkinlerin eğitim düzeyine bakacak olursak, nüfusumuzun yarısının ortaokul veya altı düzeyde eğitim seviyesine sahip olduğunu görüyoruz. Bu oran 2010 sonrası dönemden bu yana iyileşmiş. Ancak bu iyileşmeye rağmen istihdam piyasamız uluslararası ölçekte hala niteliksiz. Zira OECD ülkelerinde nüfusun sadece beşte biri düşük eğitim düzeyine sahip. 

İşgücünün niteliğini iyileştirebilmek için eğitimli gençlerin istihdam piyasasındaki payını artırmamız gerekiyor. Şimdi gelelim bu kriterdeki karnemize…Yükseköğretim ile teknik beceriler veya iş tecrübesiyle temel beceriler edinmesi gereken 20-24 yaş arası genç nüfusumuzun maalesef üçte biri Ne Eğitimde Ne de İş’te. Bu oran son 10 yıldır bu seviyelerde takılı kalmış. Oysa OECD ülkeleri, aynı dönemde bu gruptaki gençlerde eğitim veya istihdam oranını artırarak %85’ler düzeyine kadar çıkarmış. 

Son olarak eğitimin verimlilik üzerindeki yansımalarına bakalım.

Eğitimdeki niteliksel ve niceliksel iyileşmelerle beraber Türkiye’de çeşitli göstergelerle ölçülen verimlilik göstergelerinde de artış yaşanmış. Çalışılan saat başına kazanılan milli gelire ABD doları cinsinden bakacak olursak 2012-22 döneminde yıllık ortalama %3,2 oranında bir artış yaşanmış. Ancak Grafik 5’te de görüldüğü üzere inişi çıkışı yüksek olan bir verimlilik eğrisiyle ilerlemişiz. Bir yıl saat başına yüksek gelir elde edildiyse ertesi yıl bu düşmüş. Ayrıca yıllık ortalama %3,2 olan saatlik milli gelir artışını Amerikan enflasyonunda arındıracak olursak, reel verimlilik artışımız yüzde 1 civarına geriliyor. Bu da orta gelir tuzağından kurtulup yüksek gelir grubuna çıkma hedefinde olan bir ülke için yeterli değil.

Özet olarak karnemize bakacak olursak sınıfı geçtik mi, geçtik; ancak ne takdir ne de teşekkür aldık…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Enflasyonda son durum 03 Ocak 2025
Trump’ın faiz şoku 20 Aralık 2024
Asgari ücret çıkmazı 13 Aralık 2024