"Karma finans" yeşil dönüşümde kilit role sahip

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Karma finans, yeşil dönüşümünde kilit bir araç olarak öne çıkıyor. Bu modeli benimseyen yeni nesil hayırseverler, iklim hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir güç oluşturuyor.

İklim krizi ile mücadelede ilerleme sağlamanın en önemli unsurlarından biri finansmana ulaşım. Bu noktada sorun, kaynak eksikliği değil; kaynakların doğru yönlendirilmemesi.

Düşük emisyonlu ve iklim dirençli kalkınma için ihtiyaç duyulan trilyon dolarlar, dünya genelindeki uluslararası yardım fonlarının bütçelerinden yaklaşık 20 kat fazla; fakat bu sermaye özel sektörde ve kurumsal yatırımcılarda fazlasıyla mevcut.

Piyasa koşulları, bu aktörlerin tek başına gerekli etkiyi yaratmasını zorlaştırıyor ve yeşil dönüşümde zaman kaybedilmesine yol açıyor. Oysa doğru iş birlikleri ile ihtiyaç duyulan sermaye iklim ve doğa çözümleri için harekete geçirilebilir.

Son dönemde ön plana çıkan karma finans modeli, gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir kalkınmaya yönelik ek finansmanın harekete geçirilmesi için kalkınma finansmanı ve hayırsever fonların stratejik kullanımı olarak tanımlanıyor.

Yatırımcılara finansal getiri sağlarken, ticari sermayeyi sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunan projelere yönlendiren bu yenilikçi yaklaşım, gelişmekte olan ülkelerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmak için finansman açığını kapatmaya yardımcı olmayı hedef alıyor. Karma finans özellikle Asya’da, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir rol üstleniyor.

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan bir analiz, Asya’da yaşanan dönüşümü analiz ediyor ve iklimle mücadeleye odaklı hayırsever bir neslin ortaya çıktığına dikkat çekiyor.

Bölgedeki başarılı örneklerden biri, Filipinler’de yatırım şirketi Clime Capital tarafından gerçekleştirilen açık deniz rüzgar projesi. Aboitiz Power Corporation ve Rocky Mountain Enstitüsü (RMI) ile yapılan iş birliğiyle, ülke genelinde 3 GW kapasiteye sahip rüzgar projeleri geliştirilmesi planlanıyor. ABD Ticaret ve Kalkınma Ajansı’nın da desteklediği bu projede hayırsever fonlar sadece finansal destek sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda teknik bilgi, uzmanlık ve ağlar sunarak, diğer fon sağlayıcılarını da harekete geçirmekte önemli bir rol üstleniyor. Hayırsever fonlarının bir diğer önemli rolü de, projelerin risklerini azaltarak, piyasa desteğini artırmak.

Fikir ve çözüm üretimi

Uluslararası Enerji Ajansı, 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için gelişen pazarlarda ve gelişmekte olan ekonomilerde temiz enerji yatırımlarının yüzde 70’ten fazlasının özel kaynaklar tarafından finanse edilmesi gerektiği tahmininde bulunuyor.

Hayırsever fonlar ile yapılan iş birlikleri, yeni fikirlerin ortaya çıkmasına, piyasa oyuncuları için engellerin kaldırılmasına, duraklamış süreçlerin harekete geçmesine, toplulukların bir araya getirilmesine ve sivil toplumu harekete geçirmeye yardımcı oluyor.

Tüm paydaşlar arasında güven inşa etmeyi ve yeşil dönüşümü kolaylaştıracak politika değişiklikleri için savunuculuk yapmayı mümkün kılan bu yaklaşım, aynı zamanda son dönemde hayır kurumlarında yaşanan dönüşümü de yansıtıyor. Hayırseverlik ya da filantropi sektörü, geleneksel bağış verme modelinden, fikir ve çözüm üretimine doğru evriliyor. Bu bakış açısı, kök sorunlara odaklanmalarını ve daha etkin bir rol üstlenmelerini sağlıyor.

Oxfam’ın eski başkanı Danny Sriskandarajah’ın şu sözü çok değerli: “Gidebileceği bir hastane yoksa hasta bir adama nakit para vermenin bir anlamı yok. Eğer dağıtım bilimine inanıyorsanız, nakit para harikadır. Ancak dönüşüm sanatına inanıyorsanız, bu yeterli değildir.”

Asya bölgesi net sıfıra ulaşmada kritik

Asya-Pasifik ülkelerinde, enerji tüketiminin yüzde 80’i fosil yakıtlara dayanıyor. İklim değişikliği ve doğal tehlikelerin etkileri nedeniyle 2050 yılına kadar gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) kayıplarının yüzde 35’e ulaşması riski gündemde. Bu durum, yoksulluğu azaltma, gıda güvenliğini sağlama ve insan gelişimini ilerletme konusunda 30 yıl boyunca gösterilen tüm çabaların boşa gitmesine neden olabilir. Bununla birlikte, bölgenin 2050 yılına kadar gereken küresel emisyon azaltımlarının yaklaşık yarısını gerçekleştirme potansiyeli bulunuyor. Asya için sürdürülebilir bir gelecek, herkes için sürdürülebilir bir gelecek anlamına geliyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bu bir hastalık! 10 Eylül 2024