Karizmayı çizdiren ülke
Küresel borç stoku bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı çeyreğine göre 1,7 trilyon dolar azalsa da gittikçe içinden çıkılmaz hale gelmekte. Borç stoku bu yılın ilk çeyreğinde 288,7 trilyon dolar oldu. Bu rakamla da küresel borç stoku/GSYH oranı %360’a yükseldi. Bu borç yükü IMF’yi de ürküttüğü için, geçtiğimiz hafta SDR (Özel Çekme Hakları) üzerinden COVID-19 aşısının finanse edilmesi ve borçların ödenmesi için acil durum rezervlerinin genişletilmesi yoluna giderek 650 milyar dolarlık bir paket açıkladı. Merkez bankalarının yabancı para cinsinden rezervlerini güçlendiren böyle bir destek paketi açıklansa da bu kaynak bazı ülkelerin dişinin kovuğuna gitmeyecek düzeyde (başta Türkiye).
Uluslararası Finans Enstitüsü’nin (IIF) borçlanmaya ilişkin 2021 yılının ilk çeyrek verilerine göre gelişmiş ülkelerin borç stoku 10 çeyrek sonra düştü, 2,3 trilyon dolar azaldı ve 202,5 trilyon dolara geriledi. Bu dönem de gelişmekte olan ülkelerin borç stoku 600 milyon dolarlık artışla 86,2 trilyon dolara ulaştı. Küresel borç stokunda ilk öne çıkan kesim 84,6 trilyon dolarlık borç ile reel kesim. Bu sektörü 83,4 trilyon dolarla kamu, 67,5 trilyon dolar ile finanse sektörü ve 53,3 trilyon dolar ile hanehalkı izlemekte.
Mevcut borç stoku borcu özellikle cari açık oranı yüksek ülkeler için risk teşkil etmekte. Çünkü bu ülkeler sermaye hareketlerindeki oynaklığa karşı savunmasızlar. Bu olumsuzluğu tetikleyen bir başka olgu da enflasyon oranı. Türkiye ve Arjantin bu konu da ciddi bir açmazla karşı karşıya. Bu iki ülke de enflasyon oranı sırasıyla (Temmuz 2021) %19 ve %50,2. Enflasyon oranını önemli kılan en önemli olgu ise bunun döviz kuru artışını tetiklemesi. Nitekim Ağustos’un ilk haftası itibari ile dolar karşısında TL %17,7, Arjantin Pesosu da %25,4 değer yitirdi.
Hazırladığımız borçlanma tablosuna göre Türkiye’nin son 19 yılda AB tanımlı kamu borç stoku yaklaşık 7 kat arttı, kamu dış borç stoku da yaklaşık 2 kat yükseldi. En büyük artış ise borç stokunun 43,1 trilyon dolardan 252,5 trilyon dolara yükselen özel sektör de oldu. Ülkenin toplam dış borç stokunun GSYH oranı ise, 2002’de %54,4 iken, 19 yıl sonra %61,5 ‘e kadar yükseldi.
Türkiye dış borcunu ödemekle ilgili olarak rahat değil. Çünkü doğrudan yabancı sermaye girişi zayıf, dış ticaret açığı verilmeye devam ediliyor. Son iki yıldır da cari açık ya net hata noksan kaleminden girişlerle, ya da TCMB rezervlerini kullanılarak finanse ediliyor.
Bu borçlanma tablosu ülkeyi itibarsızlaştırıyor, bu da diğer ülkelerin Türkiye üzerinde baskı kurmalarına neden olmakta. Hükümetin Afganistan da jandarma rolü oynama isteği de aslında bu iktisadi yapılanmadan kaynaklanmakta. Bu gelişimi doğal karşılamak gerekir. Çünkü Türkiye yanlış Suriye politikası ile bir kere karizmayı çizdirdi. Bunun devamı da gelecek.
Okuma Önerisi: David Graeber, Borç İlk 5. 000 yıl,
Branko Milanovic, Kapitalizm, Tek Başına – Dünyaya Hükmeden Sistemin Geleceği.