Karar zamanı: Kim demokrasiden yana?

Mete BELOVACIKLI
Mete BELOVACIKLI İZ DÜŞÜMÜ

Kısaca özetlersek…

Önce Bahçeli’nin açıklamaları gündeme oturdu. Sonra TUSAŞ saldırısı gerçekleşti.

Bazı kesimlerden gelen keskin karşı çıkışlar da açıklamayı fırsat olarak görenler de Bahçeli’nin açıklamasındaki “örgütü lağvet, silahları bırak” şartını adeta görmezden geldiler.

Açıklamaların detayına gireceğim ama önce haftaya damga vuracak gelişmeleri hatırlatayım. Hatırlatayım çünkü süreç bu gelişmelere bağlı olarak şekillenecek.

Ankara, siyaseten tartışmalı gündemlerin yoğun olacağı bir haftaya giriyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'Öcalan' çıkışı ve PKK liderinden gelen “Süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” mesajının yansımaları bu hafta biraz daha netleşecek.

Yeni mesajlar ne içerecek?

29 Ekim nedeniyle salı günü çalışma yapmayacak olan TBMM'de grup toplantılarının tümü çarşamba günü gerçekleşecek. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin son sürece dair grup toplantısında hangi mesajları vereceği yakından takip edilecek.

Henüz Bahçeli'nin açıklamalarında ilişkin detaylı bir değerlendirme yapmayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuya dair değerlendirmesini de bu hafta yapması bekleniyor. O yüzden AK Parti grup toplantısı dikkate izlenilecek.

Hatırlayalım…

TUSAŞ saldırısının olduğu gün İmralı’ya görüşe giden DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan perşembe günü X hesabından yaptığı açıklamada, "Öcalan görüşmede genel siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak kamuoyuna şu mesajın iletilmesini istedi: 'Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim,” ifadelerine yer verdi.

Yani ilk yanıt geldi şimdi iktidar kanadının yanıtları şekillenecek…

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, BRICS dönüşü başkanlık yaptığı güvenlik toplantısında hain terör saldırısını ve atacakları adımları detaylıca ele aldıklarını belirterek, “85 milyonun kardeşçe, barış ve huzur içinde yaşadığı terörsüz Türkiye hedefimizle aramıza kimsenin girmesine müsaade etmeyeceğiz” diye konuşmuştu.

Bu açıklamadaki “kimsenin” vurgusuna dikkat etmekte fayda var.

Bu “kimse” ya da “kimseler” kim?

Soru basit gelebilir ama konuya ilişkin yapılan açıklamaların neredeyse hepsinde var bu vurgu. Sadece basmakalıp bir söz mü?

Ayaküstü söylenivermiş bir vurgu mu?

Yoksa gerek Kürt siyasi hareketi içindeki isimler gerekse Türkiye’yi yönetenler/yönetmeye talip olanlar spesifik olarak Kandil’i ve Kandil’le iş tutan iç/dış kimi çevreleri mi kastediyorlar? Terörden geçinen, terörü kutsayan, terörü bir araç olarak gören çevreleri…

Kim dedi, ne dedi?

Kimin ne dediğine bakalım hep birlikte;

Örneğin Selahattin Demirtaş, 

“Sorunlarımızın konuşarak, diyalogla, siyaset yoluyla çözülmesi arayışlarını kanla kesmeye çalışan anlayış bilmeli ki eğer Öcalan bir inisiyatif alır ve siyasetin önünü açmak isterse tüm gücümüzle arkasında olacağız. Demokratik siyaseti ve barış arayışlarını itibarsızlaştırmaya, iradesiz kılmaya yönelik hiçbir yaklaşımı kabul etmeyeceğiz. Herkes hesabını kitabını buna göre yapmalıdır. Barış isteyenlerin sesinin, kimden gelirse gelsin bu defa bastırılmasına asla izin vermeyeceğiz."

DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TUSAŞ'ı hedef alan terör saldırısını lanetlediğini belirterek, "Sivil siyaset alanında demokratik çalışmalar yapmaya çalışan bizler için kabul edilemez bir saldırı. Kürt meselesinin çözümü noktasında adımlar atılırken, milletvekili arkadaşımız Ömer Öcalan, İmralı ziyareti gerçekleştirirken bu tür hadiselerin olması, son derece manidar ve üzücü. Meselenin silahla halledilemeyeceği apaçık ortadayken, halen bu tür saldırıların olması kabul edilemez" değerlendirmesinde bulundu.

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli ise “Bu ülkede kaç gündür, son birkaç haftadır aslında çok önemli bir tartışma sürdürülüyor. 

Bu tartışmaların çok çok büyük bir kısmı Türkiye toplumunun beklentilerine yanıt veriyor. Çünkü uzun süredir Türkiye toplumu bu savaş, şiddet, bu ölümlerden kurtulmak isterken böyle bir olayla karşılaşıyoruz. Zamanlaması manidardır, provokasyon her tarafından belli olmaktadır.” açıklamasını yaptı.

Konunun/tartışmanın bir tarafı olarak DEM’in görüşleri böyle. Bu açıklamalarda “kim” net olarak anlaşılıyor sanırım. 

Açık tavır zamanı

Ancak artık utangaçça gizli özne kullanma zamanı geçmiş görünüyor. Bu “kim” ya da “kimler”in adı artık DEM tarafından da açıkça telaffuz edilmek zorunda. 

Neden böyle söylüyorum?

Beni bırakın, Vahap Çoşkun’un sözlerine kulak verin.

Çözüm sürecinde Akil Adamlar grubu içinde yer alan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Vahap Coşkun, BBC’deki değerlendirmesinde "Bahçeli'nin yaptığı bu açıklama hiç kuşkusuz siyaseti çok derinden etkileyecek. Özellikle DEM Parti, Kandil ve Edirne hattında ciddi bir etkiye sahip olacak" diyor. Ve ekliyor;  "Bu üç aktör her zaman adres olarak Öcalan'ı gösteriyorlardı. Bahçeli de ‘o zaman bu adresin doğrudan konuşması gerektiğini’ söyledi. Dolayısıyla DEM Parti, Demirtaş, Kandil, Bahçeli'nin bu hamlesi karşısında bir pozisyon almak durumundalar."

Coşkun'a göre özellikle Kandil'in tepkisi süreçte belirleyici olacak. 

Coşkun, "Eğer Öcalan böyle bir çağrı yapar ve Kandil bunu dikkate almazsa o zaman çok ciddi bir problem ortaya çıkar" diyor.

Evet, başlıkta dediğim gibi şimdi herkes için karar zamanı. Verilecek her karar da bundan sonraki gelişmelerin yönünü belirleyecek… Tabii yaşayacaklarımızın sorumlularını da…

Bu iş “Cübbeli Ahmet”in önce Bahçeli'nin Öcalan çıkışına tepki gösterip sonra bir gün geçmeden videolarını silmesine benzemez. Malum, “Cübbeli” önce videoları silmiş, ertesi gün Bahçeli'nin 'kardeşim' dediği Alaattin Çakıcı'yla görüşmüş sonra da 'Devlet Beyefendi'li bir açıklama yapmıştı.

Herkes, istinasız herkes söylediği her kelimenin sorumluluğunu taşımak zorunda…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir 10 Kasım’da CHP 11 Kasım 2024