Karakter dengesi

Burak DALGIN
Burak DALGIN Dünya Penceresi

Burak Dalgın

DÜNYA PENCERESİ

Kişilerin olduğu gibi şirketlerin de karakterleri var. Yıllar içinde oluşan, bazen kurucusunun bazen yöneticilerinin şekillendirdiği bu özellikleri sadece iyi veya kötü olarak değerlendiremeyiz. Zira olumlu saydıklarımızda bile doz aşımı zarar veriyor.

Karakteri genellikle olumlu-olumsuz eksende değerlendiriyoruz. Mesela hesap verme, birlikte çalışma veya doğruluk gibi özellikler olumlu, bunların tersi ise olumsuz. Ancak Ivey İşletme Okulu’ndan Mary Crossan ve iki arkadaşının yazdığı bir makaleye rastlayınca bu meseleye daha nüanslı yaklaşmamız gerektiğini düşündüm.

Hesap verebilirlik ile başlayalım. Bu alanda sahiplenme, yaptıklarının/ yapmadıklarının neticesini kabullenme, işini düzgün yapma ve sorumluluk alma gibi özelliklerden bahsediyoruz. Hem kişisel kariyerlerimizde hem de şirketlerimizde bunlar kritik önemde. Nitekim, işi sahiplenmemenin, neticelerle yüzleşmemenin, umursamazlığın ve sorumluluk almamanın doğal sonucu başarısızlık. 

Ancak bu boyutlarda aşırı duyarlılık da başarısızlığa yol açabilir. İşi sahiplenmenin aşırısı kimseye iş delege edememe, yaptıklarının/ yapmadıklarının neticesini kabullenmenin aşırısı meselelerin ağırlığı altında çöküp kalma, işini düzgün yapmanın aşırısı performans saplantısı ve sorumluluk almanın aşırısı kontrol bağımlılığı olabilir. Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un yaklaşımını hatırlamakta yarar var: ‘Akıllı insanları işe alıp onlara ne yapacaklarını söylemek mantıklı değil; akıllı insanları işe alıyoruz ki bize ne yapmamız gerektiğini söylesinler’.

İşbirliği ile devam edelim. Kimse kendini beğenmiş, çatışmacı, dar görüşlü, katı ve iletişim kurmayan kişilerle çalışmak istemez. Bu davranışların norm haline geldiği şirketlerden uzak durur. Tam da bu yüzden, işbirliği yapma, ekip çalışmasına yatkınlık, açık görüşlülük, esneklik ve iletişim kurma gibi kavramlar iş ilanlarının vazgeçilmez anahtar kelimeleridir. Üstelik, yetenekli çalışanları cezbetmek isteyen firmalar kendilerinin de böyle bir kültüre sahip olduğunu iddia ederler.

Ancak bu boyutlarda da aşırı duyarlılık da başarısızlığa yol açabilir. İşbirliğinin aşırısı meseleleri halının altına süpürmeye, ekip çalışmasına yatkınlığın aşırısı popülerlik kazanmak için görevleri ihmal etmeye, açık görüşlülüğün aşırısı soyut/ kavramsal boyutta kalmaya, esnekliğin aşırısı ısrarlar karşısında direnç gösterememeye ve iletişim kurmanın aşırısı karar mekanizmalarının aşınmasına sebep olabilir.

Doğruluk ile tamamlayalım. Yatırım yaptığım veya yönetiminde bulunduğum şirketlerde bazı şeylerin tolere edilmemesi gerektiğini hep savundum. Bu çerçevede bazen riskli ve maliyetli kararlar almaktan da kaçınmadım. Sahtelik/ yalancılık bunların başında geliyor. Bunlara ilaven, manipülasyon yapanlara ve tutarsız davranışlara da çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Ancak çok net sınırlarla çizebileceğimizi düşündüğümüz bu alanlarda dahi denge önemli. Zira, doğallık/ açık sözlülük kavgacılığa, şeffaflık firma sırlarının ortaya saçılmasına, tutarlılık kaygısı aşırı katılığa yol açmamalı.

Elbette tüm bunları söylemek kolay, yapmak zor. Ancak, yöneticinin mahareti ve şirket kültürünün doğru şekillenmesi tam bu noktada devreye giriyor. Bu zorlu yolculukta kimyasal tıbbın kurucusu olarak kabul edilen Paraclesus’un çok beğendiğim sözü kulaklarımıza küpe olabilir: ‘ilacı zehirden ayıran dozudur’.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yaratıcı bozgun 13 Ağustos 2024
İtalyan esintisi 30 Temmuz 2024
Nasıl karar verelim? 23 Temmuz 2024
Sezar salatası 09 Temmuz 2024
Öğrenmeyen organizasyon 02 Temmuz 2024