Karadeniz’e soğuk savaş mı geliyor?
ABD ve NATO, dikkatlerini teröre karşı savaşın yarattığı çatışmalardan uzaklaştırarak yeniden Rusya ve Çin üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Rusya ise Karadeniz’deki askeri varlığını güçlendirmeye çalışıyor. Acaba bu sularda tekrar eski dönemdeki Soğuk Savaş dinamiğine mi dönülüyor?
Geçtiğimiz hafta Rusya ile NATO arasında sert sözlerin kullanıldığı bir tartışma, muhtemelen bölgede yükselen gerilimin bir göstergesi. Rusya’nın iddiasına göre Birleşik Krallık’a ait bir destroyer Kırım yarımadasındaki Sivastopol yakınlarında Rus karasularını ihlal etmiş, uyarı ateşi ve yakınlarına atılan bombalarla uzaklaştırılmıştı. İngiliz yetkilileri Rus iddialarını inkar yalanladılar. Beyanlarına göre Ruslar atış talimi yapmaktayken, o sırada bir NATO tatbikatına katılmakta olan İngiliz destroyeri Rus karasularını ihlal etmeden Gürcistan’a doğru yol almış, yakınına da herhangi bir bomba atılmamıştır.
Bu suçlamalar ve inkarlar, aslında uluslararası güvenlik yapısında daha kapsamlı bir değişimin bir parçası. ABD ve NATO, dikkatlerini teröre karşı savaşın yarattığı çatışmalardan uzaklaştırarak yeniden Rusya ve Çin üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Rusya ise Karadeniz’deki askeri varlığını güçlendirmeye çalışıyor. Acaba bu sularda tekrar eski dönemdeki Soğuk Savaş dinamiğine mi dönülüyor?
İsterseniz Türkiye ve Rusya’nın Karadeniz’e tarihi ilgisinden başlayalım. Karadeniz Rusya için ne önem ifade ediyor?
Karadeniz tarih boyunca Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çekiştiği bir alan olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonunda her iki imparatorluğun da çökmesi, bu rekabetçi ilişkinin bir süre için sonlanmasına imkan vermiştir. Fakat, Sovyetler Birliği, İkinci Dünya Savaşı sonuna doğru yayılmacılığa geri dönünce, Türk Boğazlarında Türkiye’nin egemenliği iade eden Montrö Sözleşmesini değiştirmek istemiştir. Türkiye’nin büyük endişe ile karşıladığı bu talep, NATO üyeliğine yönelmesinin başlıca saiklerinden birini oluşturmuştur.
Sovyetlerin çöküşünden sonra nasıl bir dünya düzeninin oluşacağı hep merak konusu oldu. Bazıları çok kutuplu bir düzene doğru ilerleyeceğimizi ileri sürdüler, fakat son zamanlarda ABD'nin savunma konusundaki tavrında ifadesini bulan değişiklik, yeniden Rusya’ya odaklanılacağını gösteriyor. Bu, Soğuk Savaşın iki kutuplu dünyasına döneceğimiz anlamına mı geliyor?
Tekrardan iki kutuplu dünyaya döndüğümüz yönünde spekülasyonlar yapılıyor. Tamamen eski düzene dönülemeyeceği aşikar çünkü şimdi Rusya yanında bir de Çin var. Bununla birlikte, Rusya’nın yayılmacı temayülleri ABD’yi ve Avrupa Birliği’ni rahatsız ediyor. Nitekim son zamanlarda NATO’nun kendisini adeta yeniden bir savunma ittifakı olarak inşa etmeye yönelmesinin başlıca itici gücü Rusya’nın yayılmacı politikaları olmuştur. Soğuk Savaş’ın NATO’nun temel doktrini olan “durdurma”, Sovyet yayılmacılığını engellemekten öteye, Sovyetleri “geri itmeyi” de öngörüyordu. Şu anda AB’yi Karadeniz’de önemli bir aktöre dönüştürme çabalarının ve bölgede ABD ve İngiliz donanmalarının artan faaliyetinin ardında bu düşünce yapısının yankılandığını görmek mümkün. Rusya ile Soğuk Savaş dönemini andıran ilişkilerin geri geldiğini düşünebiliriz.
Karadeniz, teknolojisi Montrö Sözleşmesinin öngördüğünden çok daha ileri ve öldürücü gücü yüksek savaş gemileriyle doluyor. Bu koşullarda Montrö öngörüldüğü gibi işliyor mu, yoksa gözden geçirilmesi mi gerekiyor?
Kanaatimce, Montrö Sözleşmesi’nin esası geçerliliğini koruyor. Eğer bazı ayrıntılara bakacak olursanız, ki silah teknolojilerinde meydan gelen değişimler bunun bir örneğini teşkil edebilir, sözleşme hükümlerinin anlamı zayıfl amış olabilir. Fakat sözleşmenin Türk Boğazlarından ticari gemilerin serbest geçmesini, savaş gemilerinin geçişinin sınırlanmasını ve kıyıdaş ülkelerin güvenliğini sağlamayı öngören ruhu korunmaktadır. Türkiye, sözleşmenin hükümlerini bu amaçlara hizmet edecek biçimde uygulamaya çok dikkat etmektedir. Amacına iyi hizmet eden bir sözleşmenin değiştirilmesi için herhangi bir neden bulunmamaktadır. Değişiklik girişimi, aralarında bazı büyük ülkelerin de yer aldığı ve kendine göre amaçlar güden bir kısım ülkeye konuya müdahil olma fırsatı yaratacaktır. Halbuki, şu sıralarda Karadeniz’e savaş gemilerini sınırlama olmadan sokmak isteyen ülkelerin bir bölümünün sözleşmede imzası bulunmamaktadır. Türkiye açısından Montrö’nün gözden geçirilmesi için herhangi bir neden yoktur. Türkiye için önemli olan maddelerin sözleşmenin ruhuna uygun olarak uygulanmasıdır.
Birleşik Krallık ile Rusya arasındaki olaya dönecek olursak, bugünlerde Karadeniz gerçekten kalabalıklaşmaya başlamış görünüyor. Tırmanmaya müsait bir ortamın gelişmesinden endişe ediyor musunuz?
Çok sayıda savaş gemisinin Karadeniz’de dolaşması şüphesiz istenmeyen ve amaçlanmayan kazaların artmasına uygun bir zemin oluşturmaktadır. Ancak burada konu ettiğimiz olay bir kaza değildir, İngiliz donanmasına ait bir geminin Rusya’nın Kırım’ı ilhakının tanınmadığını göstermek üzere Kırım’ın karasularında bilinçli olarak seyretmesidir. Tarafl ar olayı farklı biçimlerde anlatsalar da, Rusların İngiliz savaş gemisini ciddi bir olaya sebep olmaksızın uzaklaştırmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Bu olayın tek başına alarm zilleri çalmasını gerektirecek nitelikte olmadığı söylenebilirse de, Karadeniz bölgesinin jeopolitik rekabet açısından ısınmaya başladığını görmemizi sağlıyor.