Kar zamanları geçti; ar zamanları başladı
Sıkılaştırma başlayınca akan sular durur. Bizde de öyle oldu. Akan sular son bir haftadır neredeyse durdu. Krediye ulaşmak zorlaştı, borçlanma maliyetleri arttı, kredi kartı kullanımının cazibesi azaldı; piyasalar durgunlaşmaya başladı. Yani ekonomide kar zamanları değil ar zamanları başladı.
Böyle olacağı haftalar öncesinden az çok belliydi. Ekonomideki yetkili isimler aylardır “sıkılaştırma”yı konuşuyorlardı. Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek hem bankacılar hem de reel sektör ile yaptığı görüşmelerde bu mesajı sıklıkla veriyordu. Sadece içeri de değil dışarıdaki toplantılarda da aynı mesaj verildi. Dolayısıyla bu kadar net bir iletişim yapıldığı bir dönemde aksini ummak ve gerçekleşen sıkılaştırmaya şaşırmamak gerekir. Zaten enflasyonun geldiği seviye ve orta vadeli görünümü ekonomi yönetimine başka bir seçenek bırakmıyor.
İş dünyası da durumun farkında. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç geçen hafta yaptığı bir açıklamada, dezenflasyonist politikaların üretim ve ihracat tarafında baskı oluşturduğunu ve fedakârlıklar gerektirdiğini bildiklerini söylüyordu. Avdagiç “Dezenflasyon, zaman ve kararlılık gerektiriyor. Fiyat istikrarı sağlanıncaya kadar iş dünyası olarak sabırla ve azimle desteğimizi sürdüreceğiz” diyordu. İş dünyasının da kabullendiği böylesi bir sıkılaştırma demektir ki; iç talep daha zayıf olacak, ekonomik canlılık daha düşük kalacak.
Uygulanan politikalar Türkiye ekonomisinin bu yıl geçen yıldan daha yavaş büyüyeceğine işaret ediyor. Enflasyon yılın ikinci yarısında gerilemekle birlikte tarihsel ortalamaların çok üzerinde kalmaya devam edecek. Yani bu yıl hem yavaşlama hem de yüksek enflasyon yaşayacağız. Stagflasyon boyutuna varmasa bile ihtiyatlı olunması gerektiren bir durum ile karşı karşıyayız. Süreci daha da zorlaştıran bir de dış konjonktür var. Dışarıda da talep görünümü çok parlak değil. Japonya ve İngiltere teknik olarak resesyona girdiler. Diğer bazı ülkelerde de resesyon kapıda, resesyona girmeyenler ise yavaşlıyor.
Akıllı şirketler de planlarını bu beklentiye göre yapmaya başladılar, başlamayanların da başlamasında fayda var.
Böylesi dönemler zor dönemlerdir. Özellikle hem durgunluk hem de yüksek enflasyon varsa süreci yönetmek daha da zorlaşır, ayrı bir ustalık ister. Böylesi dönemlerde stokları, alacakları ve borçları yönetmek, maliyetleri kontrol etmek daha da önemli hale gelir.
Bu tür dönemleri iyi yöneten şirketler süreçten güçlenerek ve pazar paylarını artırarak çıkabilirler. Her şeyden önce bütçe ve planlara doğru ve ihtiyatlı varsayımlar koymak gerekir. Kurda oynaklıklara hazır olmak iyidir.
Ar zamanları güçlü nakit zamanlarıdır. Likidite yönetimi önemlidir, çünkü şirketler bilanço zararlarından değil likiditeyi yönetemediklerinden batarlar. Böylesi dönemlerde pozitif nakit akışını ihmal etmemek lazım. Tüm maliyetleri içerecek şekilde işletme sermayesi ihtiyacının minimizasyonu ve iyi yönetilmesi kritiktir. Etkin stok yönetimi yapılmalı; alacaklar iyi yönetilmelidir.
Krizlerde tasarruf ve maliyet akla gelen ilk yol oluyor. Elbette işin temelinde maliyet yatıyor ancak maliyet kontrolü krizde apar topar değil krize girmeden önce yapılmalıdır. Resesyonlarda çok katı bir tavırla hızla kapanmak işe yaramıyor. Masraf kontrol etmek ile her türlü masrafı kısmak aynı şey değil. Büyümeyi getiren bazı harcamalara devam etmek zorunda olunduğu unutulmamalı. Gerekiyorsa bazı planlar ertelenmeli. Öz kaynak yapısı güçlü olmalı. Krizlerden güçlenerek çıkan şirketleri hatırlayın. Bunlar özkaynak yapıları güçlü ve aynı zamanda uyum kabiliyeti yüksek olan şirketlerdir.
Müşterilerden de tedarikçilerden de uzaklaşmamak gerekir. Alacak tahsili önemlidir. Alacakları çok iyi takip etmek ve tahsilatları hızlandırmak gerekir. Ama bunu yaparken müşterilere ve bayilere dikkatli yaklaşmak, gerek duyanlara destek olmak lazım. Krizlerde ya da durgunluk anlarında müşterisini ve tedarikçisini küstürdüğü için ekonomi canlandığında zorlanan şirket örnekleri de çoktur. Durgunluk döneminde müşterilerin yanında olmak önemlidir; aynı şekilde tedarikçilerle bağı koparmamak gerekir. Bayi ve dağıtım yapısının sağlıklı devam ettirilmesi kritiktir. Krizlerden ya da durgunluk dönemlerinden güçlenerek çıkmak mümkündür; yeter ki bayi ve müşteri ağınız ayakta kalsın; tedarikçilerle bağ kopmasın.
Güçlü bir otomasyon sistemine sahip olmak durgunluk ve kriz dönemlerini atlatmaya yardımcı olur. Yapay zekanın ve akıllı sistemlerin yaygınlaştığı dönemde maliyetleri kontrol etmek daha kolaylaştı.
Eğer iyi yönetilirse durgunluk dönemleri aynı zamanda satın almalar için uygun dönemlerdir. Bunun için de nakit gücü öne çıkıyor.
Şekib Avdagiç, “Bugün bu fedakârlıklara katlanmazsak, enflasyonu düşürmemiz çok zor. Enflasyonla mücadelede, kamu ve özel tüm kesimler üzerimize düşeni eksiksiz yapmak zorundayız” diyor. Yani herkesin bir şekilde olumsuz etkileneceği bir döneme girdik. Ama böylesi dönemlerden güçlenerek çıkmak mümkündür. Yeter ki, özkaynak yapınız güçlü olsun; çalışanlarınız, tedarikçileriniz, bayi ve müşteri ağınız ayakta kalmış olsun. Bundan dolayıdır ki; böylesi dönemler kar değil, ar zamanlarıdır.