Kapanalım demek kolay, maharet kapaklanmadan kapanmakta!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Yarın akşam yeni, biraz daha sıkı ve uzun süreli bir kapanma başlıyor.İşe yarayacağını umalım. Ama vatandaşın "Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma" sözünü "Hocanın dediğini yapma, yaptığını yap" şeklinde değiştirdiğini de unutmayalım.

Yeni bir kapanma kararı geldi. Bilim çevrelerine göre, en azından bir kısmına göre, aslında geç bile kalındı. Bilim insanları bu tür bir kapanmanın gerekliliğini aylardır dile getiriyordu. Hatta önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından sonra yapılan değerlendirmelerde, belirlenen kapanma süresinin sorunu hafifletmekte yetersiz kalacağı, en az 28 günlük bir kapanmanın gerekli olduğu da ifade edildi.

Öyle sıkıntılı bir dönem ki...

“Kapattım gitti” demek görünürde kolay.

Ama ekonomik sonuçları dikkate alındığında bunu söylemek hiç de kolay değil.

Maharet ekonomide kapaklanmadan kapanma saplayabilmek. Peki böyle bir şansımız olduğu söylenebilir mi?

***

Bir yıl önce kapanma başladığında şu görüşü dile getirmiştik:

“Bu süreçte, belli bir birikime sahip olanlar hariç, maaş ve ücretle geçinenler içinde durumu en iyi ya da en az kötü olanlar devlet memurları. İkinci sırada emekliler geliyor. Bu kişiler zor geçiniyor olsalar da en azından belli bir gelire sahipler ve bu gelir garanti, hiçbir şekilde yok olmayacak. İşçi, her an işini kaybedebilir. Çalıştığı sürece para kazanabilen yevmiyelinin durumu daha zor. Küçük esnafın durumu da sıkıntılı, çünkü işyeri idari kararla kapatılıyor, açık olsa bile müşteri sıkıntısı çok artacak. Hatta zaman içinde küçük işletmeler, KOBİ’ler bile sıkıntı yaşayabilir...”

Bir yılı bu şekilde geçirdik. İşten çıkarma yasağı uygulandı, bu sayede görünürde işini kaybeden pek olmadı ama gelir yönüyle insanlar büyük kayba uğradı. Nakdi ücret desteği günlük 39 lirayla başladı, bu yıl 48 liraya çıkarıldı.

Bu ödemeden bile yararlana-mayanlar olduğunu düşününce “Beterin beteri var” demek gerekiyor. Düşünün iş bulduğu sürece gelir elde edebilen mil-yonlar var bu ülkede. Ya onların durumu?

 GEÇ KALMANIN BEDELİ 

Şimdi yeniden kapanıyoruz; hem de bugüne kadarki en sıkı denilebilecek şekilde.

Hiç kimse bu kapanmanın ardından sorunu atlatacağımızı söylemiyor tabii ki, söyleyemez de.

Hatta girişte de belirttik, bunun yeterli olmayacağı görüşü daha ağır basıyor.

Sakın biz en başta yapmamız gerekeni sona bıraktığımız, en başta yapmamız gerekeni yapmadığımız için bu sıkıntıları daha fazla yaşıyor olmayalım!

Avrupa ülkeleri açılmanın eşiğine gelmişken bİzim onlardan geri kalmamızın gelecekte sorunlarımı daha da artıracağı ifade edildi. Peki Avrupa açılmaya doğru giderken biz niye tam tersini yapma durumundayız?

Nedeni basit, çünkü yapılması gerekenleri zamanında yapmadık.

Çünkü yarın akşam başlatacağımız kapanmayı böylesine uzun süreli diyebileceğimiz şekilde örneğİn bir yıl önce yapmadık, bu yılın ilk aylarında da yapmadık.

Adeta umduk ki, aşı bulunacak, biz de yeteri kadar aşılama yapacağız ve kapanmaya gerek kalmadan sorun hafifleyecek.

 EKONOMİK YÜKÜ ÇOK AĞIR 

Bazı adımları atmakta geç kaldık ve şimdi onun hem can kaybı, hem ekonomik kayıplar yönüyle faturasını ödüyoruz.

Geçmişteki kısmi kapanmalarda da, şimdi kapsamı biraz daha geniş tutulmuşa benzeyen kapanmada da “kapaklanma”yı önleyecek bir adım görebilen var mı?

Görünür işsizlİğimiz yüzde 10’un biraz üstünde, gayet iyi!

Ama TÜİK’in hesaplaması da gösteriyor ki bir anlamda geniş işsizlik diyebileceğimiz oran yüzde 30’u bulmuş durumda.

İşsiz tanımına sokulmayanlar da dikkate alınsa belki gerçek oran yüzde 35’i, 40’ı bulacak.

Bir ülkede çalışma çağındaki her üç kişiden birinin işsiz olması ne demek!

Yani zaten pandemi öncesi de kapaklanmış durumdaydık, şimdi yerden kalkmaya hiç mecalimiz yok.

Bu politikayla da olması mümkün değil. Uluslararası istatistikler gösteriyor ki Türkiye pandemi süresince vatandaşına en az destek veren ülkeler arasında.

Hele hele bazı vatandaşların destekten yararlanması hiç mi hiç söz konusu değil.

Evlere temizliğe giden ve bu şekilde kazandığı birkaç yüz lirayla aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışan kadınlar...

Garsonluk, komilik yapan üniversite öğrencileri...

Müzisyenler, işyerleri açık olmakla birlikte ciddi bir müşteri kaybı yaşayan berberler, kuaförler...

Üniversite kentlerinde kiraya verilemeyen ve boş kalan evler ve geliri biraz da bu kiraya bağlı olan insanlar...

İnşaat olmayınca iş olacak değil ya, buralarda yevmiyeli olarak çalışanlar...

Sokaklarda çöp karıştırıp kağıt toplayanlar...

 HOCANIN DEDİĞİNİ YAPMA, YAPTIĞINI YAP! 

Yarın akşam başlayacak kapsamı öncekilerden çok farklı olmayan ancak süresi uzun tutulan kapanma kemeri biraz daha sıkmaktan ibaret, hepsi o.

Umalım katlanılan fedakarlık işe yarasın.

Aksi halde 2021, 2020’den bile zor geçebilir.

Ayrıca vatandaştan fedakarlık istemek kolay.

Ama önce vatandaşa örnek olmak gerekiyor. “Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” sözü adeta “Hocanın dediğini yapma, yaptığını yap” biçimine dönüşüyor.

Bunda vatandaşın bir suçu, kabahati var mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar