Kamunun elinde “3” süper güç: Olağanüstü yaptırımlara maruz kalabilirsiniz!
Yusuf Cihad DEMET
Vergi Müfettişi
Gerçek ve tüzel kişilerin kendi aralarında gerçekleştirdikleri özel hukuka tabi işlemlerden kaynaklanan ve vadesi geçtiği halde ödenmeyen borçlar, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu kapsamında takip ve tahsil edilmektedir. Karşılıklı borç ilişkilerine istinaden rıza dahilinde ödenmeyen özel borçlar, ihkakı hakkın yasak olması sebebiyle devlet eliyle tahsil edilerek hak sahiplerine ödenmektedir.
Kamuya ait alacaklarda ise durum oldukça farklıdır. Kamunun ilgili birimleri bizzat tahsil dairesi sıfatıyla hareket ettiğinden, ödenmeyen kamu alacaklarının takip işlemlerini ve gerektiği hallerde cebri tahsil sürecini de kendisi yürütmektedir. Şöyle ki; vadesi geçmiş fakat ödenmemiş katma değer vergisi borcunu düşünelim. Bu vergi alacağı için bağlı olunan vergi dairesi borçluyu özel hukuk hükümlerine istinaden icraya vermez. Kendisi bizzat kamu icra makamı olduğundan “tahsil dairesi” zırhını kuşanarak ilgili vergi borcu için doğrudan takip ve tahsil işlemlerine başlar. Bu süreçte de özel hukuk hükümleri değil kamu alacağının güvence altına alınması amacıyla ayrıcalıklı ve üstün yetkilerin yer aldığı 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri tatbik edilmekte ve vadesi geçtiği halde ödenmemiş kamu alacaklarının takibi ve cebren tahsil işlemleri yürütülmektedir.
Ödenmemiş kamu alacaklarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Kanun kapsamında yer alan kamu alacaklarına değindikten sonra vadesi geçtiği halde kamuya olan borcunu ödemeyen kişiler nezdinde tatbik edilecek ve borcun ödenmesi için kullanılacak üstün yetkilerden ve bunlara muhatap olanlar tarafından yapılması gerekenlerden bahsedelim.
Kanun kapsamındaki kamu alacakları
Devlet olarak adlandırılan ve merkezi yönetim bütçesi içerisinde sınıflandırılan (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri ve belediyeler ile kendi özel kanunlarında alacaklarının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edileceği belirtilmiş diğer kamu idarelerinin, vadesi geçtiği halde tahsil edemedikleri vergi, resim ve harçlar, vergi cezaları, para cezaları, tecil faizi ve gecikme faizi, gecikme zammı ile pişmanlık zammı, mahkeme masrafları, Kabahatler Kanunu uyarınca kesilen idari para cezaları, sosyal güvenlik prim alacakları, öğrenci katkı payları ile üst kurulların kestikleri idari para cezaları gibi kamu alacakları 6183 sayılı Kanun uyarınca takip ve tahsil edilmektedir.
6183 sayılı Kanun kapsamında yer alan kamu idarelerinin sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan alacakları ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanun uyarınca “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasından doğan zarar” olarak tanımlanan kamu zararları ise 6183 sayılı Kanun’a göre değil borçlar hukuku kapsamında genel hükümlere göre takip ve tahsil edilmektedir.
“3” süper güç
Vergilendirme süreci “4T” olarak bilinen tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil işlemlerinden oluşmakta ve mükellefler nezdinde ilk idari işlem tarhiyat ile gerçekleşmektedir. Tarh edilen vergi ve cezalar muhataplara tebliğ edilmekte ve dava, uzlaşma, cezada indirim gibi haklardan faydalanabilmeleri için idare tarafından 30 günlük süre verilmektedir. Bu sürenin geçmesiyle birlikte tahakkuk eden vergi ve cezalar nihayetinde kesinleşmektedir. Vadeye kadar rızaen ödeme yapılmaması halinde ise 6183 sayılı Kanun uyarınca cebri icra işlemlerine başlanmaktadır.
Bu kronolojik sıralama normal ve beklenen bir süreç olsa da; şimdi size bu rutin idari işlemleri alt üst edecek uygulamalardan ve inanılması güç yetkilerden bahsetmek istiyorum. “Teminat, İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tahakkuk”
Vergi inceleme süreci ilk idari işlem olan tarhiyattan çok önceki bir safhayı ifade etmektedir. Tarhiyat öncesi bu aşamada vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından yürütülen inceleme tamamlanır ve ilgili raporlar mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairesine gönderilerek raporlarda önerilen tutarlar üzerinden tarhiyat gerçekleştirilir. Fakat vergi incelemesine başlanılmış mükellefler hakkında Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ve kaçakçılığa temas eden durumların varlığı halinde, yürütülen vergi incelemesinin tamamlanması beklenmeden mükellefin kayıt ve işlemleri dikkate alınarak vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından muhtemel vergi, ceza ve gecikme faizi hesaplanır ve inceleme sonucu önerilmesi muhtemel bu tutarlar bağlı olunan vergi dairesine bildirilir. Böylelikle de henüz tarh dahi etmemiş muhtemel vergi ve cezaların güvence altına alınabilmesi için de vergi dairelerince mükelleflerden “Teminat” istenmektedir. Sadece bu kadar da değil. Devamına bakalım…
Şu aşamada muhtemel bir kamu alacağının henüz tahakkuk etmediği, bu sebeple de ödenmesi gereken aşamaya gelmediği bir noktadayız. Alacaklı kamu idaresi borçludan teminat istemeden önce henüz tahakkuk etmemiş kamu alacağını tahakkuk bile ettirebilmektedir. “İhtiyati Tahakkuk” denilen bu müessese ile henüz tahakkuk etmemiş, ileride tarh ve tebliğ edildikten sonra tahakkuk edecek kamu alacaklarının tahakkuku öne çekilmekte ve bu karar üzerine de borçludan teminat istenmektedir.
Teminat isteme yazısına istinaden en az 15 günlük süre verilerek “para, süresiz teminat mektubu, devlet iç borçlanma senedi, menkul ve gayrimenkul mal” olmak üzere mükelleflerden teminat vermeleri istenmektedir. Buna karşın; tahsil dairesi, verdiği 15 günlük süreyi beklemek zorunda da değildir. Nasıl mı derseniz; henüz tahakkuk etmemiş kamu alacağı, öncelikle ihtiyaten tahakkuk ettirilmekte ve borçluya 15 günlük süre verilerek teminat göstermesi istenmektedir. Fakat teminat verilme süresi beklenilmeksizin de borçlunun malları, alacakları ve hakları üzerinde “İhtiyati Haciz” tatbik edilebilmektedir. İhtiyati haciz neticesinde de mükelleflerin ihtiyaten haczedilen malvarlıkları üzerindeki tasarruf hakları ellerinden alınabilmektedir.
Ayrıca, başkaca sebeplerin varlığı halinde de kamu alacağını koruma hükümleri tatbik edilebilmektedir. Türkiye’de ikametgahı bulunmayan kamu borçlusunun durumu kamu alacağının tahsilini tehlikeye düşürüyorsa borçludan yine teminat istenebilir. Bu noktada tahsilin tehlikeye girdiğinin tespiti tahsil dairesinin ihtiyarındadır. Kamu alacağını vadesinde ödemeyen borçlunun ikametgâhı belli değilse, borçlunun kaçması ya da mallarını kaçırması, hileli yollara sapması ihtimali varsa ve borçlu tarafından mal bildiriminde bulunulmamış veya eksik bildirimde bulunulmuşsa, alacaklı kamu idareleri tarafından ihtiyati tahakkuk kararı alınıp sonrasında ihtiyati haciz uygulanabileceği gibi borçlunun tespit edilmiş mal ve hakları üzerinde doğrudan ihtiyati haciz de uygulanabilmektedir.
“3” süper güce karşı neler yapılabilir?
Hakkında ihtiyati tahakkuk kararı alındıktan sonra ihtiyati haciz de tatbik edilen ya da doğrudan ihtiyati haciz işlemine muhatap olan kamu borçluları, tahsil dairelerince kabul edilmesi halinde menkul malları hariç olmak üzere para, süresiz teminat mektubu, devlet iç borçlanma senedi ve gayrimenkul mallarını teminat vererek ihtiyati haciz tatbik edilmiş olan mal ve haklarını kendi tasarruflarına alabilmektedir. Böylelikle daha önce ihtiyaten haczedilen mal ve haklar üzerindeki ihtiyati haciz kaldırılacak ve borçlunun kendi rızası ile gösterdiği teminatlar üzerinden cebri icra işlemlerine devam edilmesi sağlanabilecektir. Örneğin; borcunun çok üzerinde bir değere sahip gayrimenkulü tahsil dairesi tarafından ihtiyaten haczedilen borçlu, borcuna yetecek miktarda süresiz teminat mektubu veya devlet iç borçlanma senedi şeklinde teminat gösterir ve alacaklı kamu idaresince de kabul edilirse; borcunun çok üzerinde değere sahip gayrimenkulünün kesin haciz neticesinde satılmasını önleyebilecektir.
İhtiyati haciz uygulamasına maruz kalan borçlu, haczin tatbik edildiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde ihtiyati haciz sebeplerine karşı vergi mahkemesinde dava açabilmekte ve açılacak davalarda ihtiyati haczin kanunen belirlenmiş usullerine uyulmadığı ya da ihtiyati haciz sebeplerinin bulunmadığı iddia edilebilmektedir. İlk derece mahkemesinin borçlu lehine karar vermesi halinde alacaklı kamu idaresi tarafından tatbik edilmiş olan ihtiyati haczin 30 gün içerisinde kaldırılması gerekmektedir. Borçlu tarafından mal ve hakları üzerinde uygulanan ihtiyati hacze değil de bu haczin dayanağı olan tarhiyata karşı dava açılması halinde ise mahkemece verilen kısmen veya tamamen terkin kararı üzerine de ihtiyati haciz kaldırılacaktır. İhtiyati tahakkuk kararı üzerine ihtiyati haciz tatbik edilen borçlular ise ihtiyati tahakkukun sebebine ve miktarına karşı yine 15 günlük süre içerisinde vergi mahkemesinde dava açabilmektedirler. İhtiyati tahakkuka karşı açılan davalarda vergi mahkemesi tarafından borçlu lehine karar verilmesi halinde de tatbik edilmiş olan ihtiyati haczin kaldırılması gerekecektir.
Vadesi geçmiş kamu alacaklarının ödenmediği hallerde karşılaşılması muhtemel bir kısım yaptırımlardan bahsettik. Tahsil daireleri, kamu alacağını güvence altına almak amacıyla yazımızda bahsettiğimiz “3 Süper Güç” haricinde “tüzel kişilerin ortak ve kanuni temsilcilerinin sorumluluğu, yapılmış tasarrufların geçmişe dönük iptali, kamu alacaklarında rüçhan hakkı” gibi çok sayıda enstrümana da sahiptir.