"Kamuda tasarruf ve enflasyon raporu…"
Kamuda tasarruf tedbirleri açıklandı ve beraberinde birçok soru işareti yarattı. Mesela 3 yıl boyunca yeni araç alma ve kiralama olmayacak dendi ama eldekilerin tasfiye edilmesi ile alakalı bir bilgi verilmedi. "Kontrat yenilemeler için izin istenecek" denmesi, kamunun şu an elinde bulunan araçlardan feragat etmeyeceğini gösteriyor. Ben öteden beri servislere karşıyım. Personele yol ödeneği verilirse servisler sebebiyle oluşan trafik yoğunluğunun azalacağına inanıyorum. Ancak makam araçlarından feragat etmeden, memurları servis hizmetinden mahrum etmek doğru bir yaklaşım değil. Diğer taraftan dinlenme tesisleri ve bazı binaların satılacağının açıklanması da kafalarda soru işareti bıraktı. Çünkü herkes binaların yıkılıp yerine rezidanslar yapılacağını düşünüyor. Toplum vicdanında yer bulmayan adımlar bunlar diyebilirim.
Demirbaş alımlarının da araçlar gibi 3 yıl boyunca durdurulduğu açıklandı. Her bir maddenin başında "zorunlu haller dışında" şeklinde yazdığı için tam olarak ne yapılacağını kestiremiyoruz. Yine de ciddiyetle uygulanırsa, bir alışkanlık oluşacağını tahmin ediyorum. Zaten tasarruf önlemi almak demek, daha önce harcamalarda "aşırılık" yapıldığını kabul etmek demek.
Bu arada Merkez Bankası'nın ciddi meblağlar ile döviz satın aldığına dair haberler de yayılıyor. Bu gelişmenin sebebi hazır piyasa müsait iken rezervleri güçlendirmek mi yoksa bir döviz atağına karşı hazırlık yapmak mı tam bilemiyorum. Her iki saik ile de rezervler güçlendiriliyor olabilir. Eğer beklenmedik bir gelişme olursa en azından müdahale edecek bir rezervin elde bulunması gerekir. Bize gelen haberlere göre Merkez Bankası net varlıklar hesabında -26 milyar dolara gelmiş durumda. Yani 26 milyar dolar alırsa hesabı "sıfır" seviyesine getirecek. Kredi derecelendirme kuruluşları bundan sonraki not artışını rezerv artışına bağladıkları için amaca uygun bir gelişme diyebilirim.
Tüm bu yapılanların bir faydası olacak mı, bunu zaman gösterecek. Dilerim bu tasarruf planı ve rezerv güçlendirme adımları istikrarla devam eder. En azından yaklaşmakta olan küresel fırtınaya karşı hazırlıklı oluruz. Ülke içindeki riskleri de unutmuyorum elbette.
“Merkez Bankası ne dedi, neyi diyemedi?!.”
Merkez Bankası'nın geçen hafta açıkladığı enflasyon raporunu şu şekilde yorumlayabiliriz:
- İlk defa önümüzdeki ay beklenen enflasyon oranı net ve şeffaf şekilde dile getirildi
- Yılsonu hedefinde sadece 2 puanlık bir artış yaparak itibarını zedelemek istemedi
- Serbest piyasaya geçişle alakalı yeşil ışık olmasa da, hazırlık yapıldığı anlaşıldı
- Faizlerin bundan sonra yükseltilmesi ihtimalinin kalmadığı anlaşıldı
- Döviz rezervlerini artırmak için her fırsatın kullanılacağı ifade edildi
Buradan anlamamız gereken şu:
- Merkez Bankası yönetimi 31 Mart'a kadar hükümeti seçimlerde zora sokmamak için olması gerekeni yapmadı veya olması gerekenlerin pek azını yaptı.
- Swapları kısıtlamak, ihracat dövizlerine el koymak, rezervlerden satış yapmak gibi yöntemlerle döviz kurlarını tutmaya çalıştığını itiraf etti
- Faiz oranlarının bankalar tarafından artırılması için baskı yaptıklarını ancak umdukları karşılığı bulmadıkları görülüyor
- Kendi elleriyle yarattıklarını itiraf edemedikleri 4-5 puanlık öngörülmeyen enflasyon artışı sebebiyle patikadan sapmış oldukları anlaşıldı
- "Güçlü faiz artışı yaptık" derken geç kalmış olduklarını söylemekten kaçındılar
- "Zaten faizleri daha fazla yükseltmeye kalksak da enflasyondaki köpüğü alamayız" diyerek, buldukları ilk fırsatta faizleri düşüreceklerini anlamış olduk.
Özetle, bu zamana kadar Merkez Bankacılığı adına fazla bir iş yapmayan TCMB yönetiminin menkul kıymet düzenlemesini kaldırmaları, swap kısıtlamasını kaldırmaya hazırlanmaları ve baz etkisinin yardımıyla daha dengeli ve "piyasa dostu" bir yaklaşıma gireceklerini net olarak anlamış olduk. Nihayet acemiliklerini ve aralarındaki anlaşmazlıkları geride bırakacaklar gibi gözüküyor.
Tüm bunları gelir gelmez de yapabilirlerdi ama yapmadılar. Bunun yerine siyaseti kızdırmadan göreve devam etmeyi denediler ve enflasyonu %70'in üzerine çıkardılar. Her zaman dediğim gibi, kritik karar alıcılar sonunda yapacaklarını bildikleri ne varsa en başta yapmalılar. Eğer meselenin buralara geleceğini tahmin etmediler ise elbette bu da başka bir tartışma konusu olur. Açıkçası, KKM ve bazı konularda attıkları adımlar "yap-boz" kıvamında olduğu için ikinci seçenek daha fazla ağır basıyor.
Ben hala bir gözüm resmi gazetede, bürokraside başlayacak değişimi bekliyorum.