‘Kalıp’ta farklı ürün sayısı 40 bini buluyor, sattığını para verip almayı seçiyor
GAZETEMİZİN, Sertrans Logistics katkılarıyla Gebze Ticaret Odası’nın ev sahipliğinde gerçekleştirdiği “Dış Ticarette Yeni Ufuklar” toplantısına giderken, Kocaeli Temsilcimiz Sabiha Toprak’ın yönlendirmesiyle Doka Kalıp’a uğradık.
Tarihçesi 155 yıla uzanan, Türkiye’ye 1985’te temsilcilikle giren Avusturyalı Doka Kalıp’ın Türkiye Genel Müdürü Ender Özatay rehberlik etti, Handan Sema Ceylan’la birlikte Güzeller OSB’deki fabrikayı gezdik.
Özatay, fabrikadaki büyük fotoğraflar üzerinden kalıplarının kullanıldığı projelerden örnekler gösterdi:
- Irak Merkez Bankası projesi (Bağdat)
- Port Bakü projesi
- Kazakistan’da 6 adet pandemi hastanesi
- İstanbul Finans Merkezi’ndeki bazı binalar
- 1915 Çanakkale Köprüsü
- Akkuyu Nükleer Santralı’nın temeli
- Kuzey Marmara Otoyolu köprü ve viyadükleri
- Kömürhan Köprüsü
- İstanbul Havalimanı
- Sabiha Gökçen Havalimanı’na uzanan metro
- Türkiye’deki şehir hastanelerinin önemli bölümü
Kalıbın inşaat projeleri maliyetinin içindeki payı üzerinde durdu:
- Başta konutlar olmak üzere binalarda kalıp maliyeti yüzde 5 dolayındadır. Altyapı projelerinde kalıpların toplam maliyet içindeki payı yüzde 2’dir.
Kullanılan kalıpların akıbetini merak ettim, anlattı:
- Kullanılan kalıpları parasını verip geri almayı tercih ediyoruz. Çünkü, temizleyip, bakımdan geçirip başka projelere yeniden satıyoruz.
Doka Kalıp olarak üretimlerinin yüzde 10’unu ihraç ettiklerini kaydetti:
- İhracatımızın yüzde 40’a kadar çıktığı yıllar oldu. Ancak, bu yılı yüzde 10’luk ihracatla kapatacağız.
İhraç ettikleri kalıpların akıbetini sordum, yanıtladı:
- Onları da ilk gönderdiğimiz ülkedeki iş bitince satın alıyoruz. Ülkenin başka noktalarındaki projelere kaydırmaya çalışıyoruz.
Yeri gelmişken şu noktanın altını çizdi:
- İhraç ettiğimiz kalıpları kullanım sonrası Türkiye’ye geri getiremiyoruz. Çünkü, kullanılmış kalıpların ülkemize girişi yasak. Bu politikanın ülkemiz açısından doğru olduğuna inanıyoruz.
Kalıp işinin lego gibi olduğuna dikkat çekti:
- Bizim stokumuzda 4 bin farklı ürün bulunur. Biz hepsini stokta tutmasak da 40 bin farklı ürün kullanılabiliyor.
Doka’nın 80 ülkeye uzandığını bildirip ekledi:
- Türkiye, satış büyüklükleriyle ilk 10 ülke arasında yer alıyor.
Doka Kalıp, Avusturya’nın Türkiye’deki yatırımları arasında kendi sektöründe başarısıyla öne çıkıyor.
Ender Özatay, DEİK bünyesindeki Türkiye-Avusturya İş Konseyi’nde Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor…
Katma değerli üretim yüzde 200 kazandırır
ODTÜ mezunu Özlem Akalın, 15 yıl çimento-beton sektöründe çalıştı. Yurtdışında katıldığı bir konferansta yapı kimyasalları dikkatini çekti:
- Türkiye’de inşaat sektörü buluştuğunda genelde inşaat mühendisi ağırlıklı bir topluluk olur. Bu toplantıda benim gibi kimyacılar da var.
Konferansın ardından Türkiye’ye döndüğünde çalıştığı şirkette yapı kimyasalları işine girmeyi denemek üzere adım attı:
- Ancak, global firmalar büyümemize izin verecek gibi değildi.
Özlem Akalın, bir taraftan master ve doktoraya da devam etti:
- Akademik bilgimi sanayiye taşımam gerekiyor.
Akademik kariyerinde doçentliğe uzanan Akalın, 2017’de kendi Ar-Ge projesini yapmak üzere kolları sıvadı:
- Çevreci bir çimentonun üretim yöntemi üzerine tescilli patent aldık. Ayrıca çimento fabrikalarına kimyasal katkı geliştirip satıyoruz.
Doç. Özlem Akalın öyküsünü, gazetemizin Sertrans’ın katkılarıyla Gebze Ticaret Odası işbirliği ile düzenlediği“Dış Ticarette Yeni Ufuklar” toplantısında anlatıp ekledi:
- Ticarette yüzde 3 dolayında kazanılırken know-how katarak, yani katma değerli ürün ortaya koyarak yüzde 100-200 kazanmak mümkün.
Çimento sektörüne dönük “yeşil mutabakat”a uygun patentinin olduğunu vurguladı:
- Bu ürünümüz karbon salımını yüzde 20-30 dolayında azaltıyor.
Çimento sektöründe kilo başına ihracat değerinin 0.50 cent düzeyinde olduğuna işaret etti:
- Bizim ürünün kilo başına değeri 1.3 doları buluyor.
Özdilek, karşılaştırmalı tabloyu uzattı, ‘Vietnam ve Türkiye’ye bak’ dedi
ÖZDİLEK Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özdilek, EKONOMİ Gazetesi olarak Koç Holding bünyesindeki Zer ile birlikte düzenlediğimiz “Bursa Yarınlara Hazır mı?” toplantısı öncesi cebinden çıkardığı iki sayfalık notu uzattı:
- “1976-2021 Dış Ticaret Karşılaştırması”nı incelemenizi tavsiye ederim.
Tabloyu okudum:
YIL 1976 (Türkiye):
- İhracat:1.9 milyar dolar
- İthalat: 5.2 milyar dolar
- Karşılama oranı:Yüzde 37
YIL 1976 (Vietnam):
- İhracat: 402 milyon dolar
- İthalat:1.2 milyar dolar
- Karşılama Oranı:Yüzde 34
YIL 2021 (Türkiye):
- İhracat: 225 milyar dolar
- İthalat:271 milyar dolar
- Karşılama oranı:Yüzde 83
YIL 2021 (Vietnam):
- İhracat: 407 milyar dolar
- İthalat:329 milyar dolar
- Karşılama oranı:Yüzde 124
Tablonun altında şu notlar vardı:
- 1976 yılında iki ülke de dış ticaret açığı veriyordu. 2021’de Vietnam dış ticaret fazlası verdi. Türkiye, dış ticaret açığı vermeye devam ediyor.
- Vietnam’ın 1986 yılında “doi moi” (özel sektörün desteklenmesi) politikasını benimsemesi, 2001 yılında ASEAN’a (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) iştirak etmesi ve 2007’de Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliği, ekonomik gelişmesinin temelini oluşturuyor.
Özdilek, ben tabloyu incelerken şu mesajı verdi:
- Tekstil sektörünün ihracatında yavaşlama var. Döviz kurunun mevcut düzeyi ihracatta rekabetçi fiyat tutturmayı zorlaştırıyor.