Kalıcı fiyat istikrarı için TL’de istikrar şart
Mart ortasından bu yana salgın ekonomisi yaşıyoruz. Buna paralel piyasalarda her alanda salgın fiyatlaması uygulanıyor. Dün açıklanan Nisan enflasyon rakamlarında da salgın ekonomisinin etkilerini gözlemek mümkün. TÜFE aylık bazda yüzde 0.85 arttı. Beklentinin hafif üzerinde ama geçmiş iki yılın Nisan aylarının yarısı kadar. Son 10 yıl ortalamasının ise 0.35 puan altında. Ekonomi siyah beyaz değildir, grileri boldur. Birçok farklı etki aynı anda yaşanır. COVID-19 ekonomiyi dış ticaret, turizm ve iç talep olmak üzere 3 kanaldan etkilemeye başladı. Bu ortamda enflasyon üzerinde etkili olacak farklı gelişmeler oluyor. Bir tarafta başta petrol olmak üzere önemli emtiaların fiyatları gerilerken, talep zayıflıyor. Bunlar enflasyon baskısını hafifletici gelişmeler ama öte yandan Türk Lirası değer kaybediyor; tedarik zincirlerindeki bozulmaya bağlı olarak üretim ve dağıtım yani arz aksıyor; güvenli liman arayışıyla altın fiyatları yüksek seyrediyor. Bunlar da enflasyonu yukarı iten gelişmeler.
Dolaylı vergilerde ve kamunun kontrolündeki fiyatlarda önemli artış olmayacağı varsayımıyla enflasyonda TCMB’nin yüzde 7.4’lük tahmininin tutup tutmayacağı bu faktörlerin seyrine bağlı. Talep tarafında fiyat artışlarını tetikleyecek bir canlanma hemen beklenmiyor. COVID-19 kısıtlamalarının gevşetilmeye başlanması ile talep yavaş yavaş canlanacaktır ama kriz öncesi düzeye dönüş yıl sonunu, hatta 2021 başını bulabilir. Bu çerçevede geriye enflasyonun seyrini belirleyecek iki önemli faktör kalıyor. İlki Türk Lirası'nın değeri ve ikincisi ise petrol ve emtia fiyatlarının seyri. Merkez Bankası’nın hesaplamalarına göre petrol ve endüstriyel metal fiyatlarındaki yüzde 10’luk değişim yıllık enflasyonu 0,3’er puan civarında etkiliyor. Tahminler petrol fiyatlarının şimdiki kadar düşük olmasa da yıl boyu zayıf seyrini sürdüreceği yönünde.
Döviz kuru ise bence en büyük belirsizlik unsuru. Şu anda talep zayıflığı nedeniyle hissetmesek de otomobil ve elektrikli aletler gibi kura duyarlı temel mallarda fiyatlar yılın geri kalan aylarında kur ayarlamasıyla artabilir. Enflasyondaki kur etkisi özellikle üretici fiyatlarında daha net hissedilebiliyor. Kur ve ithalat fiyat geçişkenliği tüketici fiyatlarına kıyasla daha yüksek olan üretici fiyatları Nisan’da yüzde 1.28 arttı. Tüketicideki Nisan artışı son 10 yılın ortalamasının 0.35 puan altında kalırken, ÜFE’de 10 yıllık ortalamanın yaklaşık 0.20 puan üzerindeydi. Aynı şekilde KDV indirimlerinin de etkisiyle yılın ilk iki ayında yavaşlayan temel mal enflasyonunun son iki ayda artıyor olması kur etkisini göstermektedir. Kısacası, kur enflasyonun seyrini belirleyen önemli bir etkendir. Eğer TL değer kaybı tersine çevrilemezse bu etki ekonomik faaliyetlerin toparlanmaya başlaması ile daha da belirgin hissedilecektir. Çünkü ekonominin zayıf olduğu dönemlerdeki kur-fiyat geçişkenliği ekonominin canlandığı dönemdeki etkiye göre daha zayıftır. Eğer enflasyondaki konjonktürden kaynaklanan düşüşün sürdürülebilir olması isteniyorsa Türk Lirası’nda istikrar şarttır.