"Kafkasya'nın karışması hayra alamet değil..."
Diplomatik konular üzerine yazmadan önce siyasi tarih ve güncel siyaset uzmanlarının söylediklerini dinlerim ve kaynak taraması yaparım. Bu sefer de öyle yaptım ve kendi penceremden durumu özetledim.
21. yüzyılın başından beri ülkeler ülkelerle savaşmıyor, hep terör örgütlerini ya da silahlı grupları vekâlet olarak kullanıyorlar. Afrika'daki çatışmalar vakai adiyeden sayıldığı için kimse dikkat etmiyor. Ancak modern dünyaya yakınlığı sebebiyle, Kafkasya'da meydana gelen her hadise çok ciddi merak uyandırıyor ya da daha büyük gerilimlerin sebebi oluyor. Hele ki ülkeler doğrudan birbirleriyle çatışınca.
Ermenistan'ın çoğunlukla Rusya'nın direktifleri doğrultusunda yönetildiğini biliyoruz. Azerbaycan'ın da Türkiye ile yakınlığı biliniyor. Bu arada birçok kez Ermenistan'ın Fransa güdümünde de davrandığına şahitlik ettik. Bir zamanlar birçok diplomatımızın ve vatandaşımızın şehit edilmesi olayına karışan ASALA örgütünün ev sahipliğini yapmış olan Fransa'nın, uzun bir süredir PKK ve türevi olan terör örgütlerine desteği gözlerden kaçmıyor. Buradan anlaşılıyor ki Fransa'nın Türkiye'ye karşı olan politikası NAVTEX ilan etmemizle alakalı değil. Çok daha eskilere dayanıyor.
Benzer şekilde İngilizlerin de hem Çanakkale, hem Kut'ül Amere hem de Kurtuluş Savaşı zaferlerinden beri Türkiye'ye karşı bir ezikliği olduğu malum. Hem Fransa'nın hem İngiltere'nin hissettiği bu eziklik yaratan elbette Mustafa Kemal Atatürk. Yunanistan'ın bu meseleye dahil olması elbette coğrafi sebeplerden de olsa, Anadolu'yu işgal ederken yaşadıkları büyük yenilgi ve bozgun Yunan Devletinin "hiç unutamayacakları" arasına girdi desem yanlış olmaz.
Özetle, ne zaman ki Türkiye ülke menfaatleri doğrultusunda hakkı olanı almak için adım atsa, önce İngiltere, sonra Fransa ve tabii ki Yunanistan 100 yıl önce yaşadıkları bozgunun intikamını almak için harekete geçiyor. Haydi İngiltere ve ABD güdümündeki Suudi Arabistan'ı da listeye ekleyelim. Ancak, burada en ilginç konumda olan Rusya.
"Putin Ermenistan'daki hükümeti düşürmek için hamle mi yaptı?..."
Kurtuluş Savaşı esnasında Ankara Hükümetinin Sovyetler Birliğinden yardım aldığı sonra da Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin de ayağa kalkmak için yine aynı ülkeye danıştığı ve kaynak aldığı herkesin malumu. Bunu Yalın Alpay ile yazdığımız "Olaylarla Türkiye Ekonomisi" kitabında detaylı şekilde anlatıyoruz. Ancak Ankara Hükümeti emperyalizme karşı mücadele verirken kendisine yardım eden Sovyetler Birliği'nin bir uydusu olmayı kabul etmeyerek, liberalizm ile devletçilik arasında bir dengede "karma ekonomik" modeli benimsedi. Belki de bundan dolayı, İkinci Dünya Savaşından sonra Stalin aynen İngiliz ve Fransızların yaşadığı kuyruk acısının bir başka türlüsünü hissettiği için Türkiye'nin Doğu Vilayetlerini açıkça istedi, ancak hem ABD hem de Türkiye'nin yine aynı kitapta anlattığımız usta bir manevrasıyla geri çekilmek zorunda kaldı.
Yani, Türkiye'ye karşı emelleri olan ülke sayısı az değil. Doğu Akdeniz'deki mücadeleyi akamete uğratmak için Kafkasya'nın karıştırılması hem Fransa hem de Rusya'nın karşılıklı olarak tezgâhladıkları bir oyun olsa da, ABD ve İngiltere'nin bölgede daha aktif olmaları sonucu doğuracak gibi gözüküyor. Putin'in Fransa güdümündeki Ermenistan Hükümeti’nden kurtulmak için, Ermenistan'a büyük bir hata yaptırması da ihtimal dahilinde. Ancak, burada ABD'yi es geçmemek lazım.
Amerikan Üslerinin kapanmasını isteyen ve askeri manevraları "israf" olarak gören Trump'ın son gelişmeler karşısında ne yapacağı merak konusu. Doğu Akdeniz meselesine pek müdahil olmayan, Suriye konusunda kafa karıştırıcı işlere imza atan ve şu an için tüm gücünü Arap-İsrail Barışına vermiş olan Beyaz Saray'ın Kafkasya konusunda ne yapacağını şimdilik kestirmek zor. Halihazırda Rusya'nın Ukrayna'nın bir kısmı işgal edilmiş durumda ve bu sebeple ABD Kafkasya'daki yeni gerginliği tehdit olarak görüp buraya da asker sevk edebilir. Türkiye'nin de bu duruma seyirci kalmayacağı da aşikâr. Çok net olarak söylüyorum, buradan bir kıvılcım sıçradığı zaman sıcak çatışma her yere yayılabilir.
Sonuç olarak ekonomik değil daha çok diplomatik sebeplerin piyasaları strese sokacağı bir haftadayız diyebilirim.