Kafkaslar’da çatışma durmuyor
Kafkaslarda yeni bir gerilimin temelleri atılıyor. Azerbaycan ve İran arasındaki doğan gerilim, Türk dış politikası için de yeni bir güçlük kaynağı oluşturuyor. Son gelişmeler paniğe kapılmayı gerektirmese bile, ciddi endişe duymamızı gerektiriyor. Huzursuzluk İran’ın, Azerbaycan’ın kısa süre önce Ermenistan’dan geri aldığı bölgeye hemhudut alanda askeri tatbikat yapmaya karar vermesiyle başladı. İran tarihinde ilk defa Azerbaycan sınırında bir askeri tatbikat yapmaya karar vermiş durumda. Azeri Cumhurbaşkanı, örtülü bir tehditle, Iran’daki Azeri azınlığın da tatbikattan memnun olmadığını beyan etti. İran, bölgedeki İsrail temsilcisinin ona ne yapması gerektiğini dikte edemeyeceğini ilan etti.
Türkiye ile Azerbaycan’ın askeri alanda işbirliğini yoğunlaştırmaları ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’da Ermenistan’a karşı kazandığı çarpıcı zafer sonucunda, İran’ın gelişmelerden duyduğu huzursuzluk yoğunlaşmağa başladı. Bu savaş sonrası ortaya çıkan çeşitli sonuçların acaba sonuncusu mu?
Çoğu kimse, bu olaylar neden şimdi oluyor diye soruyor. Bu gerilimi tetikleyen faktörler nelerdir?
Karşımızda karmaşık bir jeopolitik bilmece var. En genel çerçevede düşünüldüğü zaman sorun Kafkaslardaki nüfuz mücadelesine ve İran’ın bölgede nüfuzunun zayıfl adığı algısına indirgenebilir. Karşılaştırıldığında, Türkiye’nin Azerbaycan ve Gürcistan’da nüfuzunun hissedilir derecede güçlendiği, ayrıca Ermenistanla da müzakereler yoluyla ilişkileri iyileştirme olasılığının belirdiğini söyleyebiliriz. Böyle olunca, İran da bölgedeki nüfuzunun azaldığını hissediyor.
Ayrıntıya inilecek olursa, bazı iktisadi endişeler de var. Türkiye ve Azerbaycan, Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan ile Azerbaycan’ın ana toprakları arasında büyük bir karayolu bağlantısı kurulması konusunda anlaşmış bulunuyorlar. Türk kamyonları daha kısa olan bu yolu kullanarak Bakü’ye gidip, oradan da Hazar’ı feribotla aşıp, Türkmenistan üzerinden Türk mallarını Orta Asya’ya taşıyabilecekler. Bu yol olmadığı zaman çok sayıda Türk kamyonu İran yollarından geçmek mecburiyetinde kalıyordu. İranlılar bu trafikten sadece maddeten kazanlı çıkmıyorlar, aynı zamanda Türkiye üzerinde etkili olmakta kullanabilecekleri bir araca sahip oluyorlardı.
Olayın başka bir jeopolitik boyutu daha bulunuyor. Azerbaycan’ın İran sınır bölgelerine yakın kısmı ile İran’ın Batı ve Doğu Azerbaycan vilayetleri arasında bağlar var. Bu bölgelerde halkın İran rejimine karşı vaziyet aldığına dair bilgiler dolaşımda. Hatta, İran Azerilerinin sınırın hemen öbür tarafındaki Azerbaycan’ın askeri başarılarını kutladıkları söyleniyor. İran, Azerbaycan’da gelişen milliyetçi düşüncelerin zamanla bu ülkede de ayrılıkçı eğilimleri güçledireceğinden endişe ediyor olabilir.
Kısa süre önce İran’da seçimler yapıldı ve her bakımdan sertliği savunan bir başkan göreve geldi. Dışta artan gerilimlerin İran’ın iç politikası açısından ne gibi önemi var?
İran’da yeni hükümetin başında Ayetullah Hamaney ile aynı kumaştan olan aşırı muhafazakar ve milliyetçi çizgiye mensup İbrahim Reisi bulunuyor. Şu sıralarda yeni hükümet pek başarılı gözükmediğinden gerilim yaratan bir dış sorunu kurcalamanın, hükümeti destekleyen bir heyecan dalgası yaratması istenmiş olabilir. Böyle düşünüldüğünde, İran Irak’ın aracılığıyla Suudi Arabistan ile sorunlarını müzakere ederken, belki Azerbaycan daha kolay bir hedef olarak tercih edilmiştir.
Sizce Azerbaycan’ın Ermenistan ile Dağlık Karabağ’da yürüttüğü mücadelede herkesi şaşırtan başarısı İran’ın stratejik hesaplarını nasıl etkilemiştir?
Azerbaycan’ın geçmişte sahip olmadığı askeri kabiliyetler kazandığı bir gerçek. İlkin, artık çok iyi donatılmış bir orduya sahip. Türkiye ve İsrail’den başta insansız hava araçları olmak üzere çeşitli silahlar edinmiş bulunuyor. Türkiye Azerbaycan ordusunu yetiştirilmesi ve ciddi bir güce dönüşmesinde önemli bir rol oynadı. Her ne kadar, hali hazırda Azerbaycan’ın İran için ne oranda bir tehdit oluşturduğu tartışmaya açık bulunabilirse de, artık eskiden yapıldığı gibi küçümsenecek bir konumda olmadığı da aşikar. İran yöneticilerinin güvenlik konusundaki düşüncelerine vakıf olmasam da, Azerbaycan’ın İran için henüz yaşamsal nitelikte bir tehdit oluşturmadığını söyleyebilirim. Ancak, Türkiye’yi de içine alacak bir çatışma çıkması durumunda, Azerbaycan’ın artan askeri imkanları bir sorun teşkil edebilir. İkinci olarak, İran’ın Azeri bölgelerinde sorunlar çıkarsa, Azeri askeri gücünün potansiyel bir tehdit olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Türkiye, son on beş yıldır nüfuz alanlarını genişletmeye çalışıyor. Bu siyaset sert güç unsurları kullanmaya yatkın olduğundan Türkiye pahalı bazı savaşlara da müdahil oldu. Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği taahhütler, bu stratejinin devamı mı? Türkiye’nin dış politikasında pek başarılı sonuçlar almadığı bir dönemde böyle bir politika izlemesinde isabet var mı?
Söz düzeyinde Türkiye’nin Azerbaycan’a güçlü taahhütlerde bulunduğu görülüyor. Yine de sizi temin etmek isterim ki, Türkiye bir Azeri İran çatışmasını engellemek ve böyle bir çatışmanın dışında kalamk için elinden geleni yapacaktır. Uzun süredir Türkiye’nin Azerbaycan’la çok yakın ilişkileri var. Bu ilişki bir yandan kültür diğer yandan stratejik çıkarlar üzerine bina edilmiştir. Bu çok boyutlu ilişkiden iki taraf da önemli iktisadi imkanlar da sağlamaktadır. Ancak Türkiye’nin yüzyıllardır İran ile savaşmamayı başardığı da unutulmamalıdır.