Kafamızı kaldırıp semaya bakabilsek...
Fert başına düşen milli gelirin, fert başına bilgi üretimiyle doğrudan ve pozitif ilişkisi var. Bunun anlamı, ileri teknolojiyi kullanmak kadar onu üretmek, yarının sektörlerine odaklanmak, yalnızca fertleri değil, ulusları da zengin ediyor.
Bugün yörüngede 4 uydumuz var. Eğer uyduruk gündemlerden kafamızı kaldırıp semaya bakabilsek, yenileri de sıraya girer. Amaç; “uydu filosu” oluşturmak ise kendi uydusunu üretebilen ilk 10 ülke arasında yer alabileceğiz.
Uzay, geleceğin sektörlerini barındırıyor. Roket, işin sadece bir cephesi… Bugün itibarıyla uyduyu üretiyoruz ve kilosu 100 bin $’lık ihraç ürünü olabiliyor. Ancak bunlar yetmez… Fransız Guyanası’ndan veya Kazakistan Baykonur’dan kargoladığımız uyduları, yörüngeye çıkaracak teknolojileri de var etmemiz gerekiyor.
Uzay ve havacılık sektörünün giriş koridoru, otomotivden geçer ve kendimize has teknolojilerin kuluçkası yerli marka oto ile belirginleşecektir. Bursa’nın kent olarak uzay ve havacılığa getirdiği yaklaşımı hatırlıyorum. BTSO Başkanı İbrahim Burkay; “ilk gökmen bu kentten çıkacak” derken, uydu yapabilmek kadar onu uzaya taşıyacak roketi de üretebilme hayalinden söz ediyordu.
Yerli marka oto üretimine ancak gelebilmişken Türk Roketi fazla hayalperestlik değil mi? Evet, doğru… Ancak bir yerden başlamak gerekmez mi? Misal o roket rampasına yerli marka oto ile varmadıkça yörüngeye kargo taşımak hayal olur.
YÖRÜNGEDE HANGİ ÜLKEDEN KAÇ UYDU VAR?
ABD; 576, Çin; 181, Rusya; 140, Japonya; 55, İngiltere; 39, Hindistan; 31, Kanada; 27, Almanya; 23 ve Türkiye; 4. Uydu üretmek yetmez onu yörüngeye taşımak gerekiyor.
Neden mi? Yarının ekonomisi uzayda şekilleniyor ve derin uzay madenciliği şirket sayısı 4’e çıktı bile. Senin uydunu elin adamı uzaya ne kadar taşır ki…