İzmir’in gönüllü şövalyeleri ve denizcilik tarihi…

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

HAKAN ATİS

[email protected]

İzmir’in ticari yaşamında son derece önemli olan Alsancak Limanı, kent ekonomisinin dünyaya açılan üretkenlik kapısıdır. Ancak… Oradan sadece mal ve ürün ihracı yapılmaz. Halatları çözülen her gemi kentimizin gönüllü tanıtım elçisidir. Yaşamını mavi dünyaya adayan Kılavuz Kaptan ve Uzakyol Gemi Kaptanı Uluç Hanhan’da bu yolun gönüllü şövalyeleri arasında bulunan saygın isimlerden. Usta denizci, ‘İzmir Körfezi Batıkları’ isimli kitabıyla kent tarihinde yeni bir pencere açıyor. Efsane Belediye Başkanı Dr.Behçet Uz’un Yenikale açıklarında düşman gemisinin vuruluşuna şahit oluşundan, hayalet Alman denizaltılarına kadar birçok konu gün ışığına çıkıyor. 

Neler oldu?

Takvim yaprakları 3 Haziran 1915 tarihini gösterirken kente ulaşan bir haber heyecan dalgası yaratmıştı. Fransız mayın gemisi Casabianca, İzmir Körfezi ile Midilli arasında bulunan Uzunada’nın güneyinde, sulara gömülmüştü! Kaderin cilvesine bakın, aynı yılın Mart ayında Ege’nin incisi güzel İzmir, İtilaf Devletleri donanması tarafından acımasızca bombalanmıştı. İngiltere, Fransa, Sırbistan, Rusya, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Romanya ve ABD’nin oluşturduğu ‘İtilaf Devletleri’ ile Almanya, Macaristan, Avusturya, Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun meydana getirdiği ‘İttifak Devletleri’, büyük ve kanlı bir mücadele içindeydi. İzmir Körfezi, ablukaya alınmıştı. Yaralı kent, casusluk romanlarına konu olacak gizemli olayların oyun sahnesi haline gelmişti. Örneğin, 30 Mayıs 1915 tarihinde Almanlar’a ait UB-7 denizaltısı sessizce İzmir’e girmiş ve onarım için iki hafta sularımızda kalmıştı!   Şimdi günümüze dönelim… Gazetecilik yaşantımda “İzmir Körfezi’nin dibi hazine deposu gibi” sözünü o kadar sık duydum ki anlatamam! Geçtiğimiz günlerde aynı konu açılınca eve döner dönemez kütüphaneme yöneldim. Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı (TINA) tarafından yayımlanan ‘İzmir Körfezi Batıkları’ adlı eseri inceledim. Bunun iki nedeni var. Birincisi, yazarı Kılavuz Kaptan ve Uzakyol Gemi Kaptanı Uluç Hanhan.  İkincisi, uzun yıllara dayanan ciddi araştırmalar sonucu kaleme alınmış olması.  Yaşamını dünya denizlerine adayan mavi yürekli denizcimizin ‘İzmir Körfezi Batıkları’ adlı eseri, Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Aydemir’in sunumuyla başlıyor. Uluç Hanhan, önceki yıllarda ‘Bir Zamanlar Uzunada’ adlı esere de imza atmıştı. Ülkemizde böylesine yaratıcı kişilerin desteklenmesi gerekiyor.

Hayalet denizaltılar

Uluç Hanhan’ın eserinde senaryolaştırılabilecek tarihi bilgiler de yer alıyor. Kitabın 129’ncu sayfasından aktarıyorum… “Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında Alman kuvvetlerinin, Fransa’nın Manş Denizi kıyılarındaki taarruzları esnasında, İmparatorluk Donanması denizaltılarının Flandre civarındaki sığ, dar ve girintili kıyılarda kullanılmaya uygun olmadığı görüldü. Bu eksikliği gidermek için ‘Proje 34’ olarak adlandırılan gizli çalışma, 1914 yılının Ağustos ayı ortalarında uygulamaya konuldu. Proje, demiryoluyla parçalar halinde operasyon limanlarına taşınabilecek ve oralarda kısa sürede monte edilebilecek görece küçük denizaltıların üretilmesi girişimiydi. Bunlar 28 metre boyunda ve 125 ton civarında olmalıydı. Ayrıca iki torpido tüpü sınırlamaları vardı.”  Dalış derinlikleri 50 metre olarak öngörülen hayalet denizaltıların bu seviyeye 33 saniyede inmeleri planlanmıştı. Deyim yerinde ise vur, kaç silahı olarak tasarlanmışlardı. Peki, ya sonra? Uluç Hanhan’ın araştırmasından aktarıyorum… Bunlardan biri 23 Mayıs 1915 tarihinde İzmir’in 80 deniz mili açığında son sinyalini gönderdikten sonra derinlere gömüldü. Almanlar, bunun teknik nedenlerden kaynaklandığını ifade etse bile bu durum burnumuzun dibinde yaşanan kuşkulu bir olay kaydı ile kayıtlara geçti.

Mavi ekonomi

Değerli okurlar, Sidney, Londra, New York, Hamburg, Roterdam gibi kentler sahip oldukları şöhreti ve ekonomik refahı başarıyla temsil ettikleri denizcilik kültürüne borçludur.  Peki, ya İzmir? Arkas Ailesi’nin alkışlanacak çabalarını çıkarırsanız geriye ne kalır? Deniz şehriyiz demek kolay! Hakkını verebiliyor muyuz? Önemli olan bu! Ne yazık ki lobi oluşturmakta ve denizcilik tarihimize sahip çıkmakta yetersiz kalıyoruz. Gelinen noktada onun sunduğu müthiş imkanlara, istisnalar hariç sırtımızı döndüğümüzü görüyorum.  Bu nedenle Uluç Hanhan gibi mavi yüreklilerin çabaları önemlidir.  İzmir’in ticari STK’larının yöneticileri, iş dünyası, yerel yönetimler, üniversiteler ve tüm kamuoyu güç birliği yaparsa geleceğe yönelik harika işler yapılabilir. Sözün özü, denizcilik tarihimizin sunduğu mavi zenginliğe ve ondan beslenen kent kültürüne sırtımızı dönmemeliyiz. Buna öncülük edecek bir yığın gönüllü şövalye var. Örneğin, Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen’in de el verdiği akademi dünyamızın yıldız isimlerinden İzmir sevdalısı Prof.Dr.Murat Barkan… İş dünyasının saygın ismi Lucien Arkas, kentte önemli eserlere imza atan Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, Eski Devlet Bakanı Işın Çelebi, hafif batı müziğinin minik serçesi Sezen Aksu, kültür dünyamızın anıt kalemi Yaşar Aksoy ve daha niceleri. Yazımı burada noktalıyorum. Ekim sayısında yeniden buluşuncaya kadar esen kalın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar