İzmir’den kuraklık ve yoksullukla mücadele için alım garantili tarım modeli

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN

Belediyeler tarım konusunda önemli çalışmalar yapıyor. Her belediye kendi bölgesinin kırsal yapısına, ürün desenine, belediye başkanının dünyaya bakış açısına göre ve elbette kırsaldan oy almak için tarım konusunda bazı projeler uyguluyor. Bazı belediyeler tohum, fidan dağıtıyor. Bazıları tarımsal üretimde katkıda bulunuyor. Üretici örgütleriyle işbirliği yaparak çiftçiye ve dolayısıyla tüketiciye destekler sağlıyor.

İzmir, Ankara, İstanbul, Aydın, Antalya, Bursa, Kayseri, Konya, Gaziantep, Muğla, Eskişehir, Hatay, Adana, Mersin ve diğer büyükşehir belediyelerinin hepsinin tarım ve kırsal kalkınma konusunda ciddi çabalar içerisinde olduğunu biliyoruz. Ayrıca ilçe belediyelerinin de önemli çalışmaları var.

İzmir’deki üreticiler, çiftçiler bu konuda biraz daha şanslı diyebiliriz. İzmir’de kırsala yönelik çalışmalar 2012 yılında Büyükşehir Yasası’nda yapılan değişiklikten önce başladı. Önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, tarla yollarını asfaltlayarak başladığı çalışmaları, kooperatifler üzerinden sağladığı desteklerle yerelde kalkınma modeline ulaşarak örnek olacak bir tarım modeli ortaya koydu.

Kooperatifçilik ön planda olacak

Bu temel üzerine şimdi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer daha kapsamlı bir çalışmayı, bir modeli uygulamaya geçiriyor. Tarladan ve çiftlikten sofraya kadar olan süreci kapsayan, kuraklık ve yoksullukla mücadele için alım garantili, hatta satış garantili bir model bu. İzmir Tarımı modeli, Aziz Kocaoğlu döneminde uygulanan ve başarıya ulaşan Yerelden Kalkınma/ İzmir Modeli’nin bir adım ötesi. Tarımla ilgili çalışmaları tarladan, çiftlikten, ahırdan öteye taşıyarak ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, tasarım ve marka çalışmaları ile pazarlanması yani satışını da hedefleyen bu modelde de yine kooperatifçilik ön planda olacak.

Geçen hafta İzmir Ödemiş’te “Başka Bir Tarım Mümkün/İzmir Tarımı” modelinin ilk sunumu, tanıtımı yapıldı. Biz de aylar sonra ilk kez bir salon toplantısına katılarak Tunç Soyer’ in anlattıklarını dinledik. Saha çalışmalarından örnekler gördük.

Suya ihtiyaç duymayan ürünlere alım ve satış garantisi

Dünya öyle bir noktaya geldi ki, bundan böyle su kaynaklarını, kuraklığı, iklim değişimini dikkate almayan hiç bir tarım modelinin başarı şansı yok. Tunç Soyer’in açıkladığı İzmir Tarımı modelinin ana ilkelerinden birisi suya daha az ihtiyaç duyan atalık tohumlarla yem bitkileri ve buğday başta olmak üzere bitkisel ürünlerinin üretiminin teşvik edilmesi.İzmir’de hayvancılığın ön planda olduğu düşünüldüğünde yemde dışa bağımlılığın azaltılması, su kaynaklarının verimli kullanılması, mısıra teslim olan ovaların yeniden bitkisel çeşitliliğe kavuşturulması bu modelin en büyük başarısı olacaktır. Böyle bir başarı sadece İzmir için değil, Türkiye'nin tarımda dışa bağımlılığını büyük oranda azaltacaktır.

Yeni modelin farkı ne?

Türkiye’de bugüne kadar uygulanan tarım politikasından farklı bir model ortaya koyduklarını belirten Tunç Soyer modelin farklarını şu sözlerle anlattı: “İzmir Tarımı’nı diğer uygulamalardan ayıran iki temel farktan birisi kuraklıkla mücadeledir. 2019 verilerine göre, Türkiye’de suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanılıyor ve bu durum acilen değişmez ise yakın bir gelecekte içme sularımız tehlikeye girecek. İzmir Tarımı, ekonomik değeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan suyu yüzde 50 oranında azaltmayı hedefliyor. Kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyor. Yeni politikamızın ikinci farkı ise, yoksullukla mücadele odağı. Biz tarımı sadece tarlada yapılan ve sonlanan bir zirai faaliyet olarak görmüyoruz. İzmir Tarımı, tohum aşamasından başlayıp son tüketiciye uzanan tüm süreçleri kapsıyor. Satış ve pazarlamayı en baştan planlayarak ürünlerimizin katma değerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artıyoruz.”

İzmir Tarımı 6 aşamadan oluşuyor

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in verdiği bilgiye göre İzmir Tarımı Modeli 6 aşamadan oluşuyor. Bu aşamalar ise özetle şöyle:

1- Ürün envanteri ve planlaması. İzmir Tarımı modelinin kilit taşı, bölgeye, iklime ve coğrafyaya özgü üretim olacak. Bunun için İzmir’in iklimi, doğası ve toprağına uygun il genelinde yetişebilen stratejik ürünler tespit edildi. Bunlar arasında küçükbaş süt ve et ürünleri, zeytin ve zeytinyağı, hububat, baklagiller ve son olarak üzüm yer alıyor. Öte yandan, alt havzalara göre değişen kestane, su ürünleri ve aromatik bitkiler gibi bir çok yan ürün desteklenecek.

2- Çiftçiye sağlanacak destekler: Kooperatifler aracılığıyla yüksek miktarda ürün alınıyor. Aynı zamanda makine ekipman desteği sağlanarak, makine parkları kuruluyor. Tohum ve küçükbaş hayvan desteği sağlanıyor. Arıcılıkla ilgili destekler var. Üretilen ürünler; kooperatiflerden satın alınarak tüketicilere ulaştırılıyor. Bir yandan kırsaldaki üretim desteklenirken, diğer yandan tüketiciye sağlıklı ve ucuz gıda sağlanıyor. Bu kapsamda 2019 yılında 125 milyon 377 bin liralık alım yapılırken, 2020’de 144 milyon 762 liralık alım yapıldı. Alımlar artarak devam edecek.

3- Lojistik, işleme ve markalaşma:İklim krizine ve kuraklığa çözüm getiren bu stratejik ürünlerin lojistiği; yani üreticilerden alınması, işlenmesi, paketlenmesi ve satılacak hale getirilmesi belediye şirketi Baysan A.Ş.tarafından gerçekleştiriliyor. Baysan, Ödemiş’e et işleme tesisi kurdu. Bayındır’da ise mayıs ayındatemeli atılacak dev bir süt işleme fabrikası kuruyor. Yaklaşık 65 milyon liraya mal olacak süt işleme fabrikası, 2021 yılı Aralık ayında deneme üretimine başlayacak. İlk yıl 7 milyon 500 bin litre koyun sütü, 5 milyon litre keçi sütü ve 2 milyon litre manda sütü üreticilerden satın alınacak. İnek sütü alımları ise 16 milyon litreden 22 milyon litreye çıkarılacak. Baysan, 10 bin dönüm arazide susuz yem bitkisi ve hububat ekiminde de sözleşmeli alım gerçekleştirecek. 2020 rayiç değerlerine göre 2021’de toplam 338 milyon 600 bin lira alım garantisi verilecek.

4- Satış, pazarlama ve ihracat: Kooperatiflerden alınan ürünler et ve süt tesislerinde işlenerek hem iç piyasaya satılacak hem de ihraç edilecek. Kooperatif ürünleri marka haline getirilecek ve ihracatı yapılacak.

5- Araştırma-geliştirme, eğitim ve sertifikasyon süreçleri: Geniş kapsamlı Can Yücel Tohum merkezi kuruluyor. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ile kurulan girişimcilik merkezinde öncelik tarım olacak. Gediz Deltası Sasalı’da iklim değişikliği ve kuraklık ile ilgili tarım araştırmalarının gerçekleştirileceği bir merkez açılıyor. Burada hem ürün planlama çalışmaları gerçekleştirilecek, hem de tasarım ve ihracat destek ekipleri yer alacak. Tarım Lisesi ise 2022’de hizmete başlayacak.

6- Agro-turizm: Agro-turizm gibi yan ekonomiler yaratılarak çiftçiye ve üretim yapılan köylere ek gelir oluşturulacak.

Özetle, kuraklık ve yoksullukla mücadeleyi esas alan, kooperatifçiliği öne çıkaran İzmir Tarımı tarladan ve çiftlikten sofraya kadar olan süreci kapsayan önemli bir model. Başarılı olursa sadece İzmir için değil Türkiye tarımı için önemli bir çıkış yolu olacak.

Hükümet-Belediye rekabeti çiftçiye yarıyor

İzmir’de yerel yönetim ile merkezi hükümet arasında tatlı bir rekabet var. Bundan da en çok üreticiler yararlanıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer Ödemiş’te yeni tarım modelini açıklarken aynı gün İzmir İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Özen, 2020 yılında Ödemiş’e verilen tarımsal destekleri sosyal medyada paylaştı. Özen, 2020 yılında Ödemiş’e 101 milyon lira tarımsal destekleme primi ödemesi yapıldığını açıkladı. İlçeye 2002-2020 döneminde ise toplam 654 milyon lira destek verildiğini bildirdi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar