İtibar, rezerv ve istikrar arayan MB’nin zor kararı
Merkez Bankası bugün çok büyük bir ihtimalle faiz artıracak. Beklentiler 2 ila 5.5 puan arasında değişiyor. Ağırlıklı beklenti ise 4.5 puan dolayında. Belki biraz klişe olacak ama “piyasalar soluğunu tuttu, kararı bekliyor.”
Merkez Bankası’nın borç verdiği paranın maliyetini değiştirmesi kritik bir karardır. Özellikle ekonominin büyüme, işsizlik ve enflasyon gibi üç önemli sorun ile karşı karşıya olduğu bir dönemde. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal durumu. Bir yandan fiyat ve kur istikrarı ihtiyacı var. Öte yandan koronavirüs nedeniyle alınan önlemlerin ekonomiyi çok sert etkilememesi için finansal piyasaların ve kredi kanalının düzenli çalışması ve piyasadaki likiditenin devamı gerekiyor.
Merkez Bankası 2019 Temmuz ayından itibaren aralıksız 9 toplantıda politika faizini 15.75 puan indirerek yüzde 8.25’e kadar çekti. “Bırakalım kur nereye giderse gitsin. Nasıl olsa bir yerden döner” yaklaşımı sonuç vermedi. Rezervler azaldı. Dış ticarete de yaramadı. İthalattaki artış hızı ihracatın çok üzerinde kaldı. Oysa beklenti tersinin olmasıydı. Enflasyon tarafındaki öngörüler de tutmadı. Mayıstaki PPK toplantısında faiz yüzde 8.75’den 8.25’e indirildiğinde “Yılın ikinci yarısında talep yönlü dezenflasyonist etkilerin daha belirgin hale geleceği değerlendirilmektedir” denilmişti.
Ancak bu hesap tutmadı. TCMB tutmayan bu öngörüleri nedeniyle itibar ve de rezerv kaybına uğradı. Görünen o ki, kaybolan güveni ve rezervleri tekrar kazanması ve TL’de istikrarı sağlaması için bugün piyasa beklentisine uygun davranması ya da daha güçlü bir artırım yapması gerekiyor. Belki Katar ve Azerbaycan gibi ülkelerden kaynak giriyor olabilir ama şiddetle ihtiyaç duyulan dış kaynak girişinin canlanması ve çeşitlenmesi bugün atacağı adıma bağlı görünüyor. Zor bir karar. Şu anda bazı sektörlerde aşırı borçlu birçok şirketin ihtiyacı olan en son şey faiz artırımı. Destek ihtiyacı olan sektörler var. Merkez Bankası’nın fiyat istikrarına odaklanması ve koronavirüs önlemleri nedeniyle yavaşlayan ekonominin desteklenmesini ise maliye politikasına bırakması daha doğru olacaktır. Aslında faiz artışının temel ekonomik sorunlara çözüm olmadığı konusunda herkes hemfikir. Ancak böyle bir adım TL üzerinde baskıyı azaltarak hükümete de adım atacak zaman kazandıracaktır.
Faiz artırımı ekonomiyi dört farklı kanaldan etkileyecektir.
- Bunlardan ilki faiz kanalıdır. Faiz kararı hem tüketicilerin tüketim kararlarını hem de üreticilerin yatırım ve harcama kararlarını etkiler. Eğer bugün TCMB faiz artırırsa tüketicilerin tüketimlerini ve üreticilerin ise yatırım ve harcamalarını kısmaları beklenir. Faiz artırımının arz tarafında etkisi sınırlıdır, etki daha çok talep tarafında ortaya çıkar. Bu nedenle faiz artırımı aslında toplam talebin kısılmasıdır. Büyüme kaygısı olan ekonomi yönetimini düşündüren ve faiz artırımına karşı çıkmaya zorlayan nokta da budur.
- İkinci etki ise varlık fiyatları kanalıyla görülür. Hisse senedi ve döviz gibi varlıkların fiyatları faiz kararından etkilenir. Faiz artışı nedeniyle bankalara gelen kredi talepleri azalır. Ekonomideki kredi genişleme hızı yavaşlar.
- Üçüncü etki döviz kuru üzerinde görülür. Faiz arttığında portföy yatırımcıları için TL cinsinden varlıklara yatırım yapmak daha cazip hale gelir. Ülkeye yabancı sermaye girdikçe TL değerlenir ve ithal girdilerin fiyatları ucuzlaması enflasyonu aşağı çekici etki yapar. İthal mal fiyatının ucuzlaması ayrıca toplam arzın artmasına ve arz artışına bağlı olarak fiyatların düşmesine neden olur.
- Dördüncü kanal ise beklentilerdir. Uzun bir süredir beklenen faiz artırımı TCMB’nin fiyat istikrarının sağlanamaması için işi sıkı tuttuğu yolunda algı yaratacaktır. Ekonominin aktörlerinde beklentiler bu yönde şekillenirken, ticari kararlar da buna göre alınmaya başlanacaktır. Bunlar teoride olması beklenen gelişmeler. Ancak etkinin gerçekleşmesi belirli bir gecikmeyle olacaktır. Etkinin gücünü ise artırımın boyutu, finans sisteminin derinliği ve etkin işleyip işlemediği belirleyecektir.