İthalattan sonraki ödemelerde KDV beyanı sorunu: Maliye vs. Gümrük
Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), 9 Şubat 2022 tarihinde “ebeyanname.gib.gov.tr” internet sitesinde yaptığı duyuruda “2 no.lu Katma Değer Vergisi Beyannamesine, Vergi Bildirimi - Tam Tevkifat Uygulanan İşlemlere Ait Bildirim - İşlem Türü seçmeli alanına "106-İthal Edilen Malın Bedelinde Sonradan Ortaya Çıkan Ödemeler" eklenmiştir. Ayrıca Ekler bölümünde, İthal Edilen Malın Bedelinde Sonradan Ortaya Çıkan Ödemeler ilgili bilgilerin ayrıntılarına ilişkin "Tam Tevkifat Kapsamında İthalat İşlemlerine İlişkin Bilgiler" tablosu oluşturulmuştur. Söz konusu değişiklikler için beyanname düzenleme programının güncellenmesi gerekmektedir.” açıklamasında bulunmuştur. Söz konusu duyuru, özetle mal ithalatı sonrasında söz konusu malın bedeline ilişkili olarak sonradan yapılan ödemelerin sorumlu sıfatıyla 2 no.lu KDV beyannamesi ile vergi dairesine beyan edilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Maliye’nin bu duyurusu sonrasında Ticaret Bakanlığı Ticaret Araştırmaları ve Risk Değerlendirme Genel Müdürlüğü 22/02/2022 tarihli E-80572740-205-00072161857 sayılı yazısı ile ithal edilen malla ilgili gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihten sonra ortaya çıkan her türlü kıymet unsurunun istisnai kıymetle beyan hükümleri çerçevesinde gümrük idaresine ödenmesi gerektiğini duyurmuştur.
Görüldüğü üzere, devletin iki farklı kurumu ithalatçıları ikilemde bırakacak duyuruda bulunarak ithalat sonrası ortaya çıkan ödemelere ilişkin KDV’nin kendisine beyan edilmesini istemektedir. İki farklı İdarenin bu tavrı ithalatçıları “iki cami arasında beynamaz” durumunda bırakmaktadır. Öğrenebildiğim kadarıyla ithalattan sonraki ödemelere ilişkin KDV’nin 2 no.lu KDV beyannamesiyle beyan edilmesini Maliye’den Ticaret Bakanlığı’nın farklı bir birimi talep etmiş. Bu durum, Ticaret Bakanlığı’nın kendi birimleri arasında koordinasyonun artırılması gerektiğini ortaya koymaktadır…
Ülkemizde KDV, dahilde (yurt içinde) ve ithalatta olmak üzere iki şekilde alınmaktadır. Dahilde alınan KDV Maliye’nin (GİB), ithalde alınan KDV ise Ticaret Bakanlığı (Gümrük İdaresi)’nin görev ve sorumluluğundadır. Eskiden bu iki idare, Maliye ve Gümrük Bakanlığı olarak aynı bakanlık bünyesinde örgütlenmişti. Nitekim KDV Kanunu’nda hala “Maliye ve Gümrük Bakanlığı” ifadesi yer almaktadır. Bu iki idarenin aynı bakanlık içinde yeniden bir araya getirilmesi uygulamadaki birçok sorunun önüne geçebilir.
KDV Kanunu uyarınca her türlü mal ve hizmet ithalatı KDV’nin konusuna girmekte olup ithalatta verginin mükellefi mal ve hizmeti ithal edenlerdir. (Kanun her ne kadar hizmet ithali dese de ben bu ifadeyi doğru bulmuyorum. Zira hizmette ithalattan ziyade yurt içindeki bir kişinin yurt dışındaki bir kişiden hizmet alımı söz konusudur. Eğer bu hizmet Türkiye’de veriliyorsa Türkiye’de ifa edilen bir hizmet söz konusu olup KDV doğar. Hizmet Türkiye dışında veriliyorsa zaten Türk KDV’sinin konusuna giren bir işlem yoktur. Bu nedenle “hizmet ithali” tanımlaması ifade zafiyeti içermektedir.) İthalatta KDV’yi doğuran olay ise Gümrük Kanunu’na göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescilidir. KDV Kanunu’nun 40, 41, 43 ve 46. maddelerine göre ithalatta alınan KDV, gümrük giriş beyannamesi ile mükellefiyetinin başladığı anda ilgili gümrük idaresine beyan edilir, ilgili gümrük idaresince tarh olunur, gümrük vergisiyle birlikte ve aynı zamanda ödenir. KDV Kanunu’nun 5. kısmı (47-52. maddeler) ise gümrük idarelerince alınan KDV’ye ilişkin hükümler içermekte olup bu hükümlerde sıkça Gümrük Kanunu’na atıflar yapılmaktadır.
Özetle KDV Kanunu, ithalde alınan KDV’nin gümrük idaresinin görev ve sorumluluğunda olduğunu, Gümrük Kanunu’nun ilgili hükümlerinin dikkate alınmasını istemektedir. Kanundaki söz konusu açık hükümlere rağmen Maliye’nin neden ithal edilen mala ilişkin olarak sonradan ortaya çıkan KDV’nin kendisine beyan edilmesini istediğini (veya kabul ettiğini) anlayabilmiş değilim. Ayrıca, mal ithalinde KDV Kanunu’nun 9. maddesinde düzenlenen vergi sorumluluğu da söz konusu değildir ki 2 no.lu KDV beyannamesiyle beyan yapılsın. İster ithalat sırasında ister sonradan oluşsun ithal mala ilişkin KDV, sorumlu sıfatıyla değil mükellef sıfatıyla beyan edilip ödenmektedir. Dolayısıyla, Maliye’nin duyurduğu uygulama kanuna aykırı bir sonuç doğurmaktadır.
Son duyuru GİB’in önceki görüşlerine de aykırılık teşkil etmektedir. Zira GİB, 07.02.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.99.16.02-KDV/43-38 sayılı özelgede, ithalata ilişkin gümrük beyannamelerinin tescili anında bilinmeyen ve/veya sonradan ortaya çıkan fiyat farkı, masraf farkı gibi ek ödemelerin Gümrük Kanunu uyarınca gümrük kıymetine dahil olması nedeniyle ilgili gümrük idaresine beyan edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başkanlık yine 18/04/2014 tarih ve 39044742-130-1029 sayılı özelgede, ithalatta vergi matrahına dahil unsurlardan olan ithal edilen eşyayla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan ve vadeli ithalattan kaynaklanan kur farklarına isabet eden KDV'nin, ilgili gümrük idaresine beyan edilerek ödenmesi gerektiği yönünde görüş beyan etmiştir.
Diğer taraftan, sonradan ortaya çıkan ödemelere ilişkin KDV’nin Maliye’ye beyan edilmesi, gümrük vergisi matrahına dahil olan bir unsurun beyan edilmemesi sonucunu doğuracağından başta gümrük vergisi olmak üzere ilave gümrük vergisi, ek mali yükümlülük gibi ithalat vergilerinin de eksik beyan edilmesine yol açabileceğinden mükellefleri ciddi bir vergisel riskle karşı karşıya bırakmaktadır. Son zamanlarda gümrük müfettişlerinin 2 no.lu KDV beyannamelerini titizlikle inceleyip gümrüğe beyan edilmemiş bir unsur varsa ek tahakkuk yapılması ve ceza kesilmesi yönünde raporlar düzenledikleri bilinmektedir. (Gümrük İdaresinin Maliye’den olan talebi gümrük müfettişlerine kolaylık sağlamayı amaçlıyor olabilir.)
İthalattan sonra ortaya çıkan KDV’nin nereye beyan edileceği tartışması aslında yeni değildir. Daha önce de mükelleflerin özellikle royalti ve lisans ödemeleri nedeniyle ortaya çıkan KDV’yi hangi idareye beyan edecekleri konusu gündeme gelmiş ve Gümrük İdaresi 2011/48 numaralı Genelge ile ithalat gerçekleştikten sonra ortaya çıkan royalti ve lisans ödemelerinin 1 veya 2 no.lu KDV beyannamesi ile Maliye’ye beyan edilmesi halinde bu tutara ilişkin Gümrük İdaresince ek tahakkuk yapılmayacağı, KDV farkı tespit edilirse Gümrük Kanunu’nun 234. maddesine göre ceza kesilip, yine aynı Kanun’un 193/3. maddesi uyarınca faiz hesaplanacağını belirtmiştir. Söz konusu Genelge ile mükelleflerin ithal ettikleri mallara ilişkin sonradan ortaya çıkan royalti ve lisans ödemelerinin Maliye’ye ödenmelerine izin verilmiştir. Bu Genelge, kanaatimce gerek KDV Kanunu’na gerek Gümrük Kanunu’na aykırıdır; ancak mükellefleri önemli bir belirsizlikten kurtarmıştır.
Gümrük Yönetmeliğinin 53. maddesi “İstisnai Kıymetle Beyan” müessesini düzenlemektedir. Söz konusu maddenin birinci fıkrası ithal anında mevcudiyeti bilinen ancak bedeli tam bilinmeyen kıymet unsurlarının bulunması halinde, beşinci fıkrasında ise ithal anında mevcudiyetinin bilinmesi mümkün olmayan kıymet unsurlarının bulunduğu durumları düzenlemektedir. Beşinci fıkra uyarınca, ithal eşyasının gümrük kıymetine veya katma değer vergisi matrahına girmesi gereken, ancak gümrük beyannamesinin tescili anında beyan sahibi tarafından mevcudiyetinin bilinmesi mümkün olmayan kıymet veya matrah unsurları için, en geç söz konusu kıymet veya matrah unsurunun öğrenildiği ayı takip eden ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar beyanda bulunulur ve vergileri de aynı süre içinde ödenir. İstisnai kıymetle beyanın zamanında yapılması durumunda, Gümrük Kanunu’nun 234/3. maddesi uyarınca sonradan kendiliğinden beyan edilen bu tutar üzerinden %30 (verginin 3 katı kadar gümrük cezasının %10’u) oranında ceza kesilip kesilmeyeceği konusunda gümrük idareleri farklı tutum sergileyebilmektedir. Bazı gümrük idareleri ceza uygularken bazıları uygulamamaktadır. Bu durum ise risk almak istemeyen mükelleflerin ithalat sonrasında ortaya çıkan ödemeleri Gümrük İdaresi yerine Maliye’ye beyan etmeye sevk etmektedir. Beyanın Gümrük İdaresi yerine Maliye’ye yapılması, Genelge’nin de sayesinde muhtemel bir cezadan kurtulma anlamına gelmektedir. Yeri gelmişken Gümrük Kanunu’nun kendiliğinden beyan halinde de ceza öngören bu maddesini adaletsiz buluyor ve bir an önce kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, gümrük cezasının eksik tahakkuk ettirilen verginin 3 katı olmasını da oldukça ağır ve ölçülülük ilkesi açısından sorunlu buluyorum. Bu maddenin de değiştirilerek ceza tutarının indirilmesi gerekir. Vergi Usul Kanunu’ndaki benzer hükümler Gümrük Kanunu’na ilham verebilir.
Sözün özü: Filler tepişir, arada çimenler ezilir.