İthalatta matrah karmaşası
Gümrükte gündem denince bu aralar akla öncelikle iki ülke arasında yaşanan çatışma nedeniyle etkilenen tedarik zincirimiz geliyor. Bu olumsuzluklar uzadıkça ülkelerin yaptırım kararları da artarak açıklanmaya devam ediyor. Ülkemizin bu ülkelere doğrudan bir yaptırım kararı bulunmuyor. Ancak uluslararası anlaşmalar nedeniyle açıklanan bazı yaptırım kararlarına uymak zorunda kalabiliyoruz. Bu nedenle dış ticaretimiz bu küresel yaptırımlar ile bambaşka bir noktaya evrilebilir. Hep beraber bu gelişmeleri yakinen takip ediyor olacağız.
Bunun dışında vergi dairesinin gümrük uygulamalarına yönelik vermiş olduğu mukteza ve değişiklikler gümrükte ciddi gündem oluyor. İlk önce 2 no’lu Katma Değer Vergisi Beyannamesinde (KDV) yapılan bir değişiklik ile “ithalattan sonra ortaya çıkan mal bedellerin” beyan edilmesine imkan sağlandı. Birçok kişi bunu ithalata ilişkin sonradan çıkan ilave ödemelerin gümrük idaresi yerine vergi dairesine yapılmasına yönelik düzenleme yapıldığı şeklinde algıladı. Ancak gümrük idaresi yaptığı açıklama ile bunun doğru olmadığına ve ithalata ilişkin bir ilave ödemenin öncelikle gümrük idaresine beyan edilmesi gerektiğine işaret etti. Aksi durumda idari para cezası riskine vurgu yapıldı. Tam bu konu sıcaklığını kaybederken bir mukteza ile yeniden gümrükte gündem vergi dairesi oldu.
Mukteza ne diyor?
Vergi idaresi ile Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün farklı uygulamaları karşısında ithalatta oluşan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ile Türkiye Radyo ve Televizyon (TRT) bandrol ücretlerinin matrah hesaplamasının nasıl yapılacağı tartışılıyor. Özellikle KDV’li ardiye faturalarının ÖTV ve TRT bandrolü matrahının tespitinde ne şekilde işleme tabi tutulacağına odaklanılıyor. Çünkü ithalatta KDV matrahı hesaplanırken KDV Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca vergilendirilen gider unsurları matraha dahil edilmiyor ve bu durumun ÖTV ve TRT bandrol ücretleri için de geçerli olup olmadığı merak ediliyor.
Özellikle vergi idaresi, ithalatta KDV matrahının hesaplamasında KDV’li düzenlenen bir gider unsurunun tekrar ithalatta KDV matrahına dahil edilmemesi gerektiğini belirtiyor. Ancak KDV’li tanzim edilen bir gider unsurunun ÖTV ve TRT bandrol ücretine ilişkin matrahtan ise istisnai olamayacağını ifade ediyor. Bunu da KDV`li olarak düzenlenen ardiye bedellerinin daha önce (KDV yönüyle) vergilendirilmesi nedeniyle 3065 sayılı KDV Kanununun (21/c) maddesi çerçevesinde KDV matrahına dahil edilememekle birlikte, daha önce ÖTV`ye tabi tutulmadığından ÖTV/TRT bandrol ücreti matrahına dahil edilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Aksi takdirde aynı eşyayı ithal eden ve aynı ardiye hizmeti almakta olan iki firma arasında ardiye faturalarının KDV`li ya da KDV`siz olmasına göre farklı ÖTV tutarlarının ve dolayısıyla TRT bandrol ücretlerinin gündeme geleceği söyleniyor.
Bu değerlendirme sonucunda ÖTV'ye ve TRT bandrolüne tabi eşyalara ilişkin olarak, KDV’li düzenlenen ardiye tutarlarının ithalat sırasındaki ÖTV/TRT bandrol ücreti matrahına dahil edilmesi gerektiğine karar veriliyor.
ÖTV -TRT bandrol ücretlerinde matrah nasıl belirleniyor?
ÖTV mevzuatında matrah Kanun ekindeki listelere göre belirleniyor. (I) sayılı listedeki akaryakıt gibi petrol türevi ve (III) sayılı listede yer alan alkollü içecekler/tütünden mamul ürünler olup belirlenen maktu vergi tutarları kilogram, litre ve mallar için içerdiği alkolün her bir litresi, metreküp, standart metreküp, kilokalori veya bunların alt ve üst birimleri üzerinden yapılıyor. Bir anlamda bu vergileme modeli nedeniyle bu ürün grupları yukarıdaki tartışmanın da dışında yer alıyor.
Bunun dışında kalan (II), (III) [(B) cetvelindekiler hariç] ve (IV) sayılı listelerdeki mallar için verginin matrahı; bunların teslimi, ilk iktisabı ve ithalinde, hesaplanacak özel tüketim vergisi hariç, katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan teşekkül ediyor. Buna yönelik uygulama tebliğine de baktığımızda ithalatta oluşacak ÖTV matrahı olarak KDV Kanunu’nun 21. maddesinin izah edildiği görülüyor.
TRT bandrol ücretinin matrahı ise TRT Gelirleri Kanunu’nda açıklanıyor. Buna göre, ithalatta TRT Bandrol Ücreti Gümrük Giriş Beyannamesindeki (ÖTV Hariç) KDV matrahı üzerinden hesaplanıyor. Kanun koyucu matrah olarak yine KDV Kanunu’na atıf yapıyor.
Her iki ithalat vergisine yönelik matrah belirlemede kendi kanununda özel bir tanımlama yapmayıp KDV Kanunu’na atıf yapılıyor. Bu kanuna baktığımızda ise ithalatta matrah konusunun 21. maddede tanımlandığı görülüyor. Özetle ithalata konu eşyanın bedeline taşıma bedeli, taşımaya yönelik sigorta, ithali sırasında ödenen vergiler/resimler/harçlar, vergilenmemiş her türlü giderler (ardiye, liman masrafları, yükleme-boşaltma maliyetleri) ekleniyor ve bu tutar üzerinden KDV hesaplanıyor. Burada da özellikle vergilendirilmeyen giderlerin ithalatta KDV matrahına dahil olmayacağına açıkça yer veriliyor.
Ne yapılmalı?
ÖTV ve TRT bandrolü ücretine ilişkin matrah belirleme yönteminin ithalatta KDV unsurları olduğuna yönelik düzenleme ilgili kanunda açıkça düzenleniyor. Gerek ÖTV gerek ise TRT Gelirleri Kanununda kanun koyucu özel bir matrah belirlemesi yapmıyor. Her iki düzenleme de KDV Kanununa işaret ediyor. Bu durumda da KDV Kanunu’ndaki ithalatta KDV matrah unsurlarının dikkate alınması ya da ilgili kanunlarda bu konuya yönelik özel bir matrah belirlenmesi gerekiyor. Bunlar yapılmadan yorum yöntemi ile kanunun hükmünü genişleterek özel matrah belirlenmesinin uygun olmayacağı açıktır. Bu bağlamda anılan özelgenin bir kez daha gözden geçirilmeli.
Muktezaya yönelik gümrük idaresi ile vergi idaresi arasında birden fazla yazışma da yapıldığı görülüyor. Bu yaklaşımın gümrük idaresi tarafından da ilk etapta benimsenmediği anlaşılıyor. Çünkü ithalat işlemlerinde kullanılan beyanname doldurma sisteminde ÖTV ve TRT bandrolü aynı kanunda belirlendiği gibi ithalatta KDV matrahı esas alınıyor. Sistemsel olarak ithalatta KDV matrahından istisna olan bir giderin ÖTV ve TRT bandrol ücretini matrahına dahil edilemiyor. Aslında bu nedenle bile vergi idaresinin vermiş olduğu özelgeyi gözden geçirmesi gerekiyor.
Daha da önemlisi bu tartışmalar sonucunda şirketler olumsuz etkileniyor. Çünkü mevcut kanunlarda bir değişiklik olmadan, sadece idarenin bir yaklaşım değişikliği ya da yorumu ile mevcut uygulamalarını değiştirmek zorunda kalıyorlar. Şirketler özellikle sistemsel imkansızlık nedeniyle KDV ödemiş oldukları bir gider kalemi için ikinci kez KDV ödeme zorunluluğu ya da geçmişe yönelik idari para cezası riski ile karşı karşıya kalıyor.