İstiklal Caddesi’nde teması olmayan sanatçı odaklı sergi: Bugünü Resmetmek
Yapı Kredi Kültür Sanat’ın yeni sergisi ‘Bugünü Resmetmek’i açılış günü KKS Genel Müdürü Tülay Gülgen ve küratörler Didem Yazıcı ve Burcu Çimen eşliğinde gezdim.
YKKS’nin kuruluşundan bu yana çok geniş yelpazede sergiler yaptığını hatırlatan Tülay Gülgen “Bundan önce, yeni toplanan sergimiz Alaca Höyük idi. Anadolu’da 5 bin yıl öncesine gittik. 5 ayrı müzeden 259 kadar eserle Hattileri ve Hititleri tanıttık. Şimdi bir resim sergisiyle karşınızdayız. 1964 yılından beri sergi yapılan bir yer burası. Yeniden resme dönmek istedik. Aslında biraz piyasadan ve fuar kalabalığından uzaklaşan, gerçek bir resim sergisi yapmak istedik” diyor.
Sergi Didem Yazıcı ve Burcu Çimen’in uzun araştırmaları, atölye gezmeleri sonucu ortaya çıkmış.
Resimle düşünen ve tutkuyla resim yapan 28 sanatçıyı bir araya getiren serginin özelliği şu:
Tematik değil, çerçevesi son beş yılın resmi olarak belirlenmiş.
Farklı resim dilleri olan sanatçılarla birlikte sergi kolektif kurulmuş.
Burcu Çimen “Didem Yazıcı ile birlikte tamamıyla sanatçı ve eser merkezli bir çalışma sürdürdük. Sanatçıların kendilerini ve pratiklerini en iyi ifade ettikleri resimleri onlarla iletişim halinde sürekli konuşarak bulduk” diyor.
Yapı Kredi Kültür Sanat’ta en son ‘Hayat, Ölüm, Aşk, Adalet’ sergisini birlikte gezdiğim Didem Yazıcı ile her eserin önünde durup uzun uzun konuşuyoruz.
Arada açılışa gelen sanatçılarla tanışıyorum, bazılarının ağzından eserlerini dinliyorum.
Sergi, isimlerini ne ilk kez duyduğum sanatçılarla Taner Ceylan, Leyla Gediz gibi isimleri kapsıyor.
Didem Yazıcı “Ünlü, ünsüz ayırımı yapmadığımız gibi yaş, cinsiyet gibi şeylerde de ayrımcılık yapmadık” diyerek serginin kültürel arka planları çok farklı olan sanatçıları bir araya getirdiği gibi, üsluplarının, kullandıkları malzemelerin de farklı olduğunu belirtiyor.
TÜRKİYE’NİN GENİŞ YELPAZESİ
“Sergide tutkuyla, ısrarla sadece resim yapan Türkiyeli sanatçıları göreceksiniz. Batman’dan da sanatçı var, Berlin’den de. Türkiye’nin resim sanata çok geniş bir yelpazede karşınızda” diye devam ediyor.
Peki neden ‘Bugünü Resmetmek?
Didem Yazıcı “Bu sözcükleri iki anlamda kullandık. Birincisi sosyopolitik anlamda. Bugünün sosyopolitik koşulları nedir? Diğer anlam ise bugünü resmetmek derken gerçekten son beş yılın farklı resimsel üslupları neler? Türkiye’de ya da yurt dışında yaşayan farklı kuşaktaki sanatçılar neler yapıyor?” diye devam ediyor.
Sergi Leyla Gediz’in bir eseriyle başlıyor.
Ziyaretçinin yaklaşık sekiz yıl önce Teğet Mimarlık tarafından dönüştürülen Yapı Kredi Kültür Sanat binasına girdiği andan itibaren “sergiyi hissetmesi” için Gediz’in resmi üçüncü boyuta taşıyan yerleştirilmesinden geçmesi amaçlanmış.
Sanatçının kestiği tuval bezlerinin arasından sergiye giriyorsunuz yani bir anlamda resmin bir parçası oluyorsunuz.
Didem Yazıcı ve Burcu Çimen sergideki her eserin önünde durarak uzun uzun anlatıyor, duvarlarda nasıl yer aldıklarına dair ip uçlarını veriyor.
SAHA’nın desteklediği, çalışmalarını İzmir’de sürdüren 1988 doğumlu Cansu Çakar’ın minyatürü içeren sanatıyla, Gülsün Karamustafa ile Komet ile aynı sınıfta olan Figen Aydıntaşbaş’ın minyatür ve şehir görüntüsünü bir araya getiren eseri aynı duvarda.
Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ın annesi, oyuncu Füsun Demirel’in ablası olan Figen Aydıntaşbaş 1970’lerden beri resim yapıyor ve ne yazık ki pek bilinmiyor.
“Bugünü Resmetmek” Sergisi bize onu tanımak fırsatını veriyor.
BİRLİK APARTMANIN SAKİNLERİ
Serginin en çarpıcı eserlerinden biri beyaz puantiye elbiseli, bembeyaz dişleriyle kocaman gülümseyerek dans pozisyonunda olan Afrikalı bir kadın.
Bu resim gerçekten Türkiye’ye ait olabilir mi diye düşünürken Didem Yazıcı “gelin sizi resmin sanatçısı Deniz Pasha ile tanıştırayım. Esasında resimlerini görüp sergi yapmaya karar verdik” diyor.
Deniz Pasha babası Sudanlı müthiş güzel genç bir kadın ve tahmin edebileceğiniz gibi yarı Afrikalı genlere sahip.
Mükemmel Türkçesiyle sohbete başlıyoruz.
“Bu işin adı tablonun üst köşesinde görebileceğiniz gibi Birlik Apartmanı. Kendim de yarı Afrikalı olduğum için, İstanbul’da yaşayan ama görünmeyen Afrikalı nüfusun resmini yapmak istiyordum. O yüzden Dolapdere’de Ugandalı misyonerlerin gittiği bir kiliseyle temas kurdum. Pazar günleri ayinlere devam ederek insanların portrelerini çizmeye başladım. Bu resimdeki kadın dans ediyordu. Aslında bir serinin bir parçası bu resim” diye anlatıyor Deniz Pasha.
Dans eden kadının ayağının ucunda görünen dev akrep bu insanların, yoksulluğunun, hiçbir sosyal güvencelerinin olmamasına atıfta bulunan bir simge.
Her an her şey olabilir anlamında.
“Bu insanlarla konuşurken çok acayip hikayeler duydum. Mesela bir kadın tuvalette doğum yapmak zorunda kalmış” diye anlatıyor Deniz Pasha.
Sanatçının künyesinde, güncel resimde yeterli görünürlüğü bulamayan toplumsal konulara işaret ettiği bilgisini not düşeyim.
MODERN MÜZEDE BİR GÜN VE KULÜP OLDUKÇA ETKİLEYİCİ
Dolapdere’deki Afrikalı mültecilerden bu kez karşı duvardaki Batmanlı sanatçı Rojbin Ekinci’nin geleneksel giysileriyle Güneydoğulu kadınlara geçiyoruz.
“Modern Müzede Bir Gün” isimli tabloda, Picasso’nun ünlü Avignonlu Kızlar’ını büyük bir dikkatle inceleyen yörenin kadınları var.
Rengarenk çiçekli elbiseleriyle, Vans marka ayakkabılarıyla karşısına oturdukları Avignonlu Kızları seyrediyorlar ya da resim çekiyorlar.
Olağanüstü anlamlı bir tablo.
Didem Yazıcı’nın anlattığı her bir işi buraya aktarmak isterdim ne ki imk^ansız.
Taner Ceylan’ın özel bir köşede sergilenen işi siyah beyaz yağlıboya işi Kulüp tek kelime baş döndürücü.
En son Pera Müzesi’nde gördüğüm yine siyah beyaz “Arkeoloji” tablosunu çağrıştıran eserinde Taner Ceylan Tanzimat dönemi, erken Cumhuriyet ve sonrası İstanbul’un gece hayatına dalıyor.
Söz konusu dönemlere ait erkekler tablonun ortasındaki Hintliyi andıran Zenne’den gözlerini alamıyor.
Instagram’da tablo ile ilgili sözlerinde sanatçı “herkese buralara -İstanbul’un o dönemlerdeki gece hayatına- bakmalarını öneririm. Konuyla ilgili anı ve belgelerden başka görsel kayıt yok ne yazık ki” diyor.
“Bu resmi kurgularken Mata Hari, Hindistan Maharaj takılarını, dönem fotoğraflarını incelerim” diye ekliyor.
11 Ağustos 2024’e kadar devam edecek Bugünü Resmetmek Sergisi’nde yer alan sanatçılar şöyle:
Ahu Akgün, Figen Aydıntaşbaş, Can Aytekin, Gökhun Baltacı, Taner Ceylan, Antonio Cosentino, Cansu Çakar, Timur Çelik, Fulya Çetin, Rojbin Ekinci, Eda Gecikmez, Leyla Gediz, Tayfun Gülnar, Hakan Gürsoytrak, Onur Kılıç, İhsan Oturmak, Toygun Özdemir, Yağız Özgen, Deniz Pasha, Kirkor Sahakoğlu, Rugül Serbest, Yaz Taşcı, Sevil Tunaboylu, Derya Ülker, Gülnihal Yıldız, Nalan Yırtmaç, Ecem Yüksel ve Erdoğan Zümrütoğlu.
Baksı Müzesi’nden Tophane-i Amire kubbelerine...
Geçen mayıs ayında Baksı Müzesi’nde izleyicilerle buluşan Vuslat’ın ‘Emanet’ sergisi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane- Amire Kültür ve Sanat Merkezi Beş Kubbe Salonu’nda heykel, resim, şiir, ses ve enstalasyon eserleriyle “emanet” kavramı üzerine düşünmeye çağırıyor.
Vuslat’ın anlatımıyla “emanet” kavramı güven, bağlılık, ihtimam gösterme, sözüne sadakat ve korumayı ifade ediyor.
Baksı Müzesi’nde küratörlüğünü Chus Martinez’in yaptığı Emanet Sergisi’nin Tophane-i Amire’deki küratörü Doçent Dr. Ebru Yetişkin.
Yetişkin, sergiyi “sinematografik düşünebilmeye açılan bir çok sesli hafıza kaydığı ve anlatı peyzajı olarak yeniden kurgulamış.
Vuslat’ın her bir eserini beş kubbenin altına bir hafıza sekansı olarak konumlandırmış.
Basın ön izlemesinde gazetecileri bizzat karşılayan Vuslat’a Baksı Müzesi’ndeki sergi ile Tophane-i Amire’deki sergi arasındaki farkı sordum.
Cevabını buraya olduğu gibi aktarıyorum:
EMANET KAVRAMININ KÜLTÜRÜMÜZDE YERİ
‘Baksı Müzesi’ndeki ‘Emanet’ sergisi üzerinde çalışırken, Gümüşhane-Bayburt bölgesinin coğrafyası, taşları, toprağı, madenleri, bitkileri, sözlü tarihleri ve masallarıyla derinlemesine ilgilendim.
Aile köklerimin bu bölgeye ait olması benim için köklerimle bağ kurma fırsattı yarattı.
Emanet kavramının kültürümüzdeki yerini araştırdım.
İstanbul’daki Tophane-i Amire’de ise Baksı’da dağların getirdiği masalsı atmosferi taşıyarak Ebru Yetişkin’in küratörlüğünde farklı bir hikâye yazdığımızı düşünüyorum.
Emanet kavramına olan ilgim Baksı Müzesi’ndeki sergi ile başladı; ancak hala irdelemek istediğim birçok konu ve düşünce mevcut.
Emanet kavramının tarihsel ve kültürel boyutları üzerine araştırmalarım tamamlanmış değil; hatta araştırmalarım derinleştikçe konunun daha da genişlediğini söyleyebilirim.
Bu sergide Baksı Müzesi’ndeki eserlerin yanı sıra, emanet konusunu ele alan yeni eserler de ürettim.
Ayrıca Pelda Aytaş ve Alican Okan ile birlikte oluşturduğumuz iş birlikleri de sergide yer alıyor.
Bir not ekleyeyim.
Vuslat’ın Pelda Aytaş ile birlikte hayata geçirdiği ‘Kucaklaşma’ adlı eser ‘emanet’ sözcüğünün farklı çoğrafyalarda , 10 ayrı dilde ortak anlam taşıyan fonetik birlikteliğini simgeliyor.
Sergi 30 Haziran 2024 tarihine kadar izlenebilir.