İstihdam oranı ve programın sürdürülebilirliği
Pazartesi günü Ekim ayı işgücü istatistikleri açıklandı. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı belirgin biçimde düşerek yüzde 8,5 oldu. Atıl işgücü oranı da yüzde 21,3’e geriledi. İşsizlik oranlarını işgücüne katılım oranlarındaki hareketler nedeniyle yorumlamak bazen güçleşiyor. İşgücüne katılımın etkilemediği önemli bir gösterge var: İstihdam oranı: Çalışan sayısının çalışabilir yaştaki nüfusa oranını gösteriyor.
İstihdam oranına ilişkin iki grafik veriyorum. Grafikler arasındaki tek fark, dikey eksenin hangi istihdam oranlarını kapsadığı. İlkinde dikey eksenin en düşük değeri yüzde 37, en yüksek değeri ise yüzde 49. Buna karşılık, ikinci grafikte dikey eksen, alabileceği en düşük değer (0) ile en yüksek değeri (100) kapsayacak şekilde oluşturuldu. Her iki grafik de Mart 2005 ile Ekim 2023 döneminde istihdam oranının nasıl seyrettiğini gösteriyor. Aylık hareketlerin yorumlamayı güçleştirmesini engellemek açısından üç aylık hareketli ortalamalar yer alıyor.
Birinci grafik, yakın zamandaki dalgalanmaları görmek açısından işe yarıyor. İstihdam oranı, küresel finansal krizden sonra belirgin biçimde yükselme eğilimine girmiş. Bu eğilim Rahip Brunson krizine kadar sürüyor. Ekonomi resesyona girince istihdam oranı da düşmeye başlıyor. Arkasından gelen pandemi istihdam oranını iyice aşağıya çekiyor. Haziran 2020’den itibaren tekrar bir yükselme eğilimi var. Bu eğilim bu yılın başında sona eriyor. Ocak-Ekim döneminde yaklaşık yüzde 48.3 düzeyinde seyretmiş istihdam oranı. Diğer göstergelerle birlikte ele alındığında, ekonomideki faaliyet hacmindeki artışın, cari açığı azaltmak amacına uygun olarak sınırlanmakta olduğunu ima ediyor.
İkinci grafiğin amacı ise istihdam oranının 2005’ten bu yana hem ne kadar dar bir koridor içinde hareket ettiğini göstermek hem de ne denli düşük olduğuna dikkat çekmek. Yüzde 38,9-48.4 aralığında hareket eden bir istihdam oranı var. Yüzde 48,4 olan en yüksek değer, Türkiye’de çalışabilir yaştaki nüfusun ancak yaklaşık yarısının istihdam edilebildiğini gösteriyor. Farklı bir ifadeyle, ana üretim faktörlerimizden birinin yarısından fazlasından yararlanmadığımızı söylüyor bu oran. Bunun temel nedeni açık: Kadınların istihdam oranı çok düşük. Erkeklerde gözlenen en yüksek istihdam oranı yüzde 66’nın çok az altında iken, kadınlardaki yüzde 31,4 (yine üç aylık ortalamalar).
Kısa dönem açısından temel soru şu: İstihdam oranının ocak ayından itibaren izlediği yatay seyir, enflasyonun Mayıs-Haziran 2024 gibi yüzde 70 civarına yükselecek olmasıyla birlikte ele alındığında programın sürdürülebilirliğine gölge düşürür mü? Arkasından gelen soru da şöyle: Bu gölgenin düşmemesi için ne yapmak gerekir? Uzun dönem açısından ise temel soru, kadın istihdam oranının nasıl artırılacağı.