İstihdam maliyetleri karşısında istihdam teşviklerinin önemi yok!
Pazar günkü Resmi Gazete’de 2137 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı yayımlandı.
Bu Karar ile; malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primi işveren hissesi için uygulanan yüzde 5 teşvik oranına ilave 6 puana ilişkin süre 31 Aralık 2020 tarihine kadar uzatıldı.
Söz konusu düzenlemenin temeli 5510 sayılı Kanun’un 81. maddesine dayanıyor. Düzenlemenin özeti şu:
- Her şeyden önce malullük, yaşlılık, ölüm sigorta primi işveren hissesinin 5 puanlık kısmı Hazine tarafından karşılanacak,
- Bu prime ilave olarak sigorta primine esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanmak üzere 6 puan ilave olacak,
- 10 veya daha fazla sigortalı çalıştıranlar bu destekten yararlanacak,
- Söz konusu destek;
> I sayılı listede yer alan orta derece gelişmiş 19 ilde 31.12.2016 tarihine kadar
> II sayılı listede yer alan en az gelişmiş illere yakın olan 16 ilde 31.12.2017 tarihine kadar
> III sayılı listede yer alan orta derece gelişmiş 19 ilde 31.12.2016 tarihine kadar,
geçerli olacak.
Daha sonra 6663 sayılı Kanun ile sigortalı çalıştırma sayısı limiti kaldırıldı.
Bu arada söz konusu teşvikten yararlanma süresi çeşitli kararnamelerle uzatıldı. Son 2137 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile de her üç bölgedeki istihdam teşviklerinin 31 Aralık 2020 tarihine kadar uygulaması imkanı getirildi.
Aslında bu destekler oldukça önemli ve ciddi imkanlar olarak görülüyor.
Fakat yine de istihdam artmıyor, yatırımlar artmıyor.
Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu koşullar yeni yatırımları çekmeye çok da müsait görülmüyor. Ne yazık ki Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye yatırımları gelmediği gibi, Türkiye’den yurt dışına sermaye gidiyor.
Açıkçası Türkiye ekonomisinde ciddi yapısal sorunlar var. Etrafımızda yangın olan komşular var. Şimdi de koronavirüs belasına bulaşan komşular var.
Doğal olarak bu koşullarda yatırım ortamı oluşmuyor.
Türkiye’nin istihdam ile ilgili tablosunun olumsuzluğu da bu durumu tetikliyor.
Tabloya bir bakalım. Dünyanın zengin ülkelerinin oluşturduğu OECD blokuna bakalım ve durumumuzu görelim.
Bazı OECD ülkelerinin 2018 yılı itibariyle gelir vergisi ile işçi ve işveren sigorta primi yükleri şöyle:
Fransa % 39.36
İtalya % 39,10
Yunanistan % 37.87
İsveç % 37.86
Finlandiya % 37.81
Avusturya % 37.36
Belçika % 37.32
Türkiye % 37.21
İstihdam üzerindeki yükü Türkiye’nin altında olan ülkeler var: Almanya, İspanya, Hollanda, Norveç, Slovakya, Macaristan, Portekiz, Japonya, Estonya, İsviçre ve ABD.
OECD ortalaması yüzde 26.56 iken ABD yüzde 18.47 ve İsviçre yüzde 9.84.
Böyle bir tablo karşısında Türkiye’de istihdamın artmasını beklemek mümkün mü? Zaten dünya rekabet liginde de 61. sıra ile zaten bunu doğruluyoruz.
Onun için çalışanların neredeyse yarısının ücretleri, asgari ücret veya yakın seviyede. Zira çalışanlara kayıtlı ve kayıtsız ücret verilmesi zorunluluğu ortada.
Öte yandan kayda giren istihdamın yarattığı fırsat kayıpları da bir başka engel.
Suriyeliler başta olmak üzere, Uzak Doğu ve Orta Asya cumhuriyetleri vatandaşlarının ucuz iş gücü olarak piyasada yerini alması bir başka sorun.
Sözün özü: Bir yandan oranlara bindirerek bir yandan indirmenin faydası yok. Gerçekçi olmak lazım. Vergi ve sigorta primlerinde ezber bozmak ve konuya tersten bakmak şart. Yoksa bu iki alandaki kayıt dışılığa devam…