İşte yoksullaşmanın devlet eliyle yapılmış resmi!
Amerikalı ünlü yazar Ralph Waldo Emerson’ın insanın hayata bakışını değiştiren çok güzel bir sözü var:
“Mutluluk varılacak bir yer (hedef) değil, yolculuğun kendisidir.”
Oysa insanoğlu genellikle mutlu olmak için bazı şeylerin gerçekleşmesini, bazı şeyleri elde etmeyi bekler. Bu insan doğasında olan bir durumdur da, bir de toplumu böyle düşünmeye, yaşamaya iten etkenler var.
Bunun adı çaresizliktir. Yoktur elde avuçta hiçbir şey, bir zaman geçip o eksiklerin tamamlanması beklenir. Bu beklentiyi yaratan da siyasi iktidardır.
“Bu yıl dişimizi sıkalım, seneye refaha kavuşuyoruz.”
“Enflasyon şimdi yüksek ama birkaç aya kalmaz, düşecek.”
Arada bahane üretmekten de geri durulmaz tabii ki...
“Tüm ülkeler üstümüze üstümüze geliyor, öyle olmasa neler neler yapmıştık.”
“Yurt içinde şu şu olayları yaşamasaydık çok daha ileri gitmiştik ama o olaylar yok mu, bize çok pahalıya patladı.”
Bahane bitmez; ama bu sırada ömür geçer gider.
Toplum zaten yoksuldur da, giderek daha da yoksullaşır.
Gidiş iyiye değil, kötüye...
Yerimizde saymaya bile razıyız; ama o bile mümkün olmuyor.
TÜİK’in gelir dağılımına ilişkin çalışmasına bakıyoruz; göze çarpan iki temel olumsuzluk var.
Bir; durum felaket, gelir dağılımı çok bozuk.
İki; gelir dağılımı bozukluğu her geçen yıl daha da artıyor.
Özellikle yoksul kesim giderek daha da yoksullaşıyor.
Aslında resmi verilere de pek ihtiyaç yok; çıkın sokağa her şeyi gözlemek mümkün.
Ağırlıkla emeklilerin durumu...
Belli bir yaşa gelmiş insanlara “Sabret, seneye daha iyi olacak” deniliyor da bu beş sene önce de söylenmişti, on sene önce de, şimdi de söyleniyor. Orta yaşın üstündeki bu insanlar üç beş yıl sonrasının iyi olacağına ister istemez inanmak istiyor, belki inanıyor da, o yıllarda durum gerçekten iyi olsa bile ya o zamana kadar geçen dönem ne olacak?
Daha çok emekliler gecenin bir yarısında yarım kilo et almak için sıraya giriyor, sonra bir bakan çıkıp son bir yılda yüzde 100’ün üstündeki et zammını “Az bir şey” diye yorumlayabiliyor.
Yine altını çizelim; varsayın ki üç beş yıl sonrası gerçekten çok iyi olacak, ete gerçekten "Az bir şey" zam gelecek, peki ya bu üç beş yıldaki sefalet ne olacak?
Şu gelir dağılımına bakın!
Dönelim yeniden TÜİK’in gelir dağılımı verilerine... Üstelik bu veriler 2022 yılındaki durumu gösteriyor. Anket geçen yıl yapıldı ama veriler 2022’ye ait.
Tabloda yüzde 5’lik gelir gruplarının toplam gelirden ne kadar pay aldıklarını görüyorsunuz.
Tablodaki kırmızılara dikkat!
Gelir dağılımında 2022’nin verilerini önce 2021 ile kıyasladık, sonra da 2006-2021 döneminin ortalaması ile...
İlk üç yüzde 5’lik grubun payı zaten öylesine düşük ki zaman içinde bir değişiklik yok.
Sonrasında yoksullaşma başlıyor; gelirden görece yüksek pay alanların durumu bile kötüye gidiyor.
Gelirini 2022’de 2021’e göre ancak son yüzde 5’lik iki grup, yani en zengin yüzde 10’luk grup artırmış. Zengin daha da zengin olmuş.
2022’de 2006-2021 döneminin ortalamasına göre ise gelirden aldığı payı artıran tek bir grup var; son yüzde 5, yani en zengin yüzde 5. En yoksul yüzde 15’in geliri sabit kalmış, sonraki yüzde 80’in geliri azalmış, son yüzde 5 ise daha da zenginleşmiş.
Hani orta direk yok oldu diyoruz ya, öyle görünüyor ki görece zengin kesimler bile kayba uğramış.
Bu tablodaki veriler çok önemli.
Bu tablo yoksullaşmanın resmidir.
Tablo devlet eliyle yapılmış, zaten bu tablo devlet eliyle oluşturulmuştur.
Şu soruyu herkes sormak durumundadır:
“Yıllar yılı yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapan ekonomi politikası, şimdi nasıl ve daha da önemlisi niye değiştirilecek de kırmızılar en yoksul kesimlerden başlayarak maviye dönecek?”