İşte her şey bir yıl önce bugünlerde başladı
✔Başlangıç bugünler; tam bir yıl önceydi. Merkez Bankası'nda Başkan değişti ve hava döndü!
✔Başkan değiştirildi ama mevcut faize altı ay boyunca dokunulmayınca kur da tırmanmadı, enflasyon da...
✔Altı aylık "sabrın" sonunda eylülde başlayan faiz indirimleriyle nereye geldiğimiz ise ortada...
Türkiye’nin iktisat tarihini yazacak olanlar şu son bir buçuk yıla önemli bir yer ayırmalı. Şöyle bir not da bu bir buçuk yılın özeti olur:
“Ekonomide doğru adımlar atılmış ve zor da olsa bir güven sağlanmışken bunu tersine çevirecek şekilde önce Merkez Bankası Başkanı değişikliğine gitmenin ama yeni başkanla eski politikayı uygulayıp bir süre o güven ortamını korumanın, sonrasında ise ‘baklayı ağızdan çıkarırcasına’ temeli yanlış olan politikaya dönerek ekonomiyi kaosa sokmanın ibretlik öyküsü... Kasım 2020’den Mart 2021’e; Mart 2021’den Eylül 2021’e ve sonrasına uzanan süreç...”
Gelin biraz daha geri gidip yaklaşık iki yıl öncesine dönelim...
2020 yılında Merkez Bankası’nın görünürde bir politika faizi vardı ama o faiz uygulanmıyordu. Merkez Bankası piyasayı politika faizinden değil, gecelik olarak fonluyordu, geçerli faiz de görünür faizin çok üstüne çıkmıştı.
O yıl 7 Kasım. Merkez Bankası Başkanlığı görevine Naci Ağbal getirildi. PPK, 19 Kasım’daki toplantısında politika faizini yüzde 10.25’ten yüzde 15’e çıkardı. Ancak pratikte faiz 4.75 puan artmadı; çünkü zaten uygulanan ortalama faiz yüzde 14.87 düzeyindeydi ve dolayısıyla gerçek artış yalnızca 0.13 puan oldu. O toplantıda fonlamanın artık yalnızca haftalık faiz üstünden yapılacağı da karara bağlandı. Dolambaçlı yollar terk edildi. Biz de 23 Kasım 2020’de bu durumu “Merkez Bankası’nın olduğu gibi görünmeye karar vermesi” şeklinde değerlendirdik.
Naci Ağbal ismi piyasaya güven vermişti, Merkez Bankası’nın dolambaçlı fonlamayı terk etmesiyle birlikte bu güven daha da pekişti. Ağbal döneminde faiz daha sonra 24 Aralık 2020’de yüzde 17’ye, 18 Mart 2021’de yüzde 19’a çıkarıldı.
DÖNÜM NOKTASI 20 MART
Politika faizini 18 Mart’ta yüzde 19’a çıkaran Naci Ağbal, iki gün sonra 20 Mart’ta görevden alındı ve yerine Şahap Kavcıoğlu atandı.
Aradan tam bir yıl geçti ve Ağbal görevden niye alındı, hala bilmiyoruz.
Bu değişiklik Ağbal faiz artırımlarına gittiği için ise önceki iki artışta niye sessiz kalındı?
Diyelim faizin yüzde 19’a çıkarılması bardağı taşırdı.
İyi de o zaman yeni Başkan Kavcıoğlu döneminde beş toplantıda faiz yüzde 19'da kaldı ve eylülde düşürüldü.
Yani faizin yüzde 19 olması sorun değilse Ağbal niye görevden alınmıştı?
Hani tam “doluya koyuyorsun almıyor, boşa koyuyorsun dolmuyor” durumu...
ÜÇ DÖNEM
Kasım 2020’den Mart 2022’ye kadar geçen 17 aylık dönemi üç bölümde düşünmek mümkün. Yaklaşık dört buçuk aylık Naci Ağbal dönemi, Şahap Kavcıoğlu’nun ilk altı aylık ve ikinci altı aylık dönemi.
20 Kasım 2020’den 21 Mart 2022’ye kadar olan dönemin gün gün Merkez Bankası politika faizi ve dolar kurunu gösteren grafik nereden nereye savrulduğumuzu çok somut bir şekilde ortaya koyuyor.
Doların geçen yıl aralık ayında nasıl 18’in üstüne tırmandığını ibretle izledik. Sonrasında Hazine’ye çok büyük maliyet yükleyecek şekilde uygulamaya konulan kur korumalı mevduat ve buna eşlik eden döviz satışıyla gerileme yaşandı. Ama dolar yine de yukarıyı zorluyor ve 15’e dayanmış durumda.
SAHİ BÜTÜN BUNLAR NİYE OLDU?
Kur durup dururken mi bir yıl içinde 8 liradan 18 liraya tırmandı.
Arabaya binip çalıştırıp gaza basarsanız, gider. Ya da duran arabayı boşa alır ve el frenini de çekmezseniz bu sefer kendi kendine de gider.
Yani siz bir şey yapacaksınız ki araba hareket etsin.
Döviz bu, canlı mı ki kendiliğinden artsın ya da gerilesin. Yapılan bir eylem var ve döviz de buna göre artıyor ya da düşüyor.
Söz konusu artış, hem de müthiş bir artış olduğuna göre buna yol açan faiz indirimi olmasın!
Kendinize şu basit soruyu sorun; başkasına değil, kendinize ve yine kendi kendinize samimi olarak yanıt verin:
“Sahi şu faiz inince ben ne kazandım, yoksa kayba mı uğradım, ülke ne kazandı ve kaybetti?”
FAİZ YUKARI TÜFE AŞAĞI; FAİZ AŞAĞI TÜFE YUKARI!
Şu gerçek hiç değişmiyor:
“Faizle TÜFE birbirinden pek hazzetmiyor!” Faiz ne zaman düşürülürse fiyatlar tırmanışa geçiyor.
Faiz artırıldığında ise fiyatlar bu sefer yönünü aşağı çeviriyor.
Bir türlü yan gelemiyorlar, bir türlü beraber yol yürüyemiyorlar.
Bu hiç olmaz değil, bir istikrar sağlanır; o zaman tabii ki hem faiz düşük seyreder, hem de enflasyon.
Ama faizle olur olmaz oynayınca, faizi baskıyla düşük tutmaya çalışınca, yani ekonomik gidişata çomak sokunca daha beter duruma geliniyor.
Faiz düşürüldüğünde enflasyonun gerilemiyor, hatta tırmanıyor olması da “Faiz sebep enflasyon sonuç” tezinin kanıtlanmasını engelliyor.
Hele hele son dönem... Geçen yıl kasımdan itibaren faiz ve enflasyon arasında öylesine bir ayrışma başladı ki, uygulanan bu ekonomi politikasıyla enflasyon nerede durur, kimse kestiremez oldu.
“DÖVİZ ARTIŞINDAN NE OLUR” DİYENLER BU GRAFİĞE BAKSIN!
Eskisi kadar kalmadı ama bir ara “Döviz artışından bize bir şey olmaz” safsatası pek yaygındı. Sokaktaki çoğu vatandaş bu bağlantıyı kurar ve kur artınca fiyatların da artacağını görürken, bu bağlantıyı kuramayanları daha da etki altına almak isteyen kimi siyasetçiler bu gerçeğin aksini söyleyebildi.
Bunu söylemekle de kalmadılar, kurun artmasına yol açacağı kesin olacak şekilde faizi düşürdüler.
Sonuç ortada... Faiz düştü, kur arttı; kur arttı, fiyatlar da arttı. Hem de ne artış...
İşte bu yüzden diyoruz ya “Kur artışından fiyatların etkilenmeyeceğini söyleyenler grafiğe baksın” diye... Gerçi paramızın değer kaybetmesi demek olan kur artışını hala Türkiye üstünde oyun oynayanlara bağlayanlar eksik olmuyorsa da...
Paramızın değer kaybetmesinin en temel nedeni ortada; faizi indirmiş olmamız.
Faizi koşullar oluşmadan indirmenin kur ve enflasyonda tırmanışa yol açtığını da tartışmanın da gereği yok artık. İşte her şey çok net olarak ortada.
Naci Ağbal döneminde ve Şahap Kavcıoğlu’nun faiz indirilmeden önceki döneminde ne kur tırmandı, ne enflasyon.
Şu durumda, son dönemdeki tırmanışı nasıl izah edeceğiz?
Ya da izah edebilecek miyiz?
Yoksa “Kendim ettim, kendim buldum” şarkısını “Ben ettim, başkaları buldu” şeklinde değiştirip söylemeye devam mı edeceğiz?